ilk basımı 2002 yılında olan yapı kredi'nin "top bir dünyadır" adlı kitabından;
mehmet demirkol'un "aykut 'kocaman' saygı kaplten gelirse..." başlıklı yazısında;
trabzonspor'un bir fenerbahçe efsanesine teknik direktörlük teklif etmesinin ve bunun şehirde olumlu karşılanmasının türkiye'de rastlanacak en inanılmaz olay olduğunu düşünüyorum. rüyamda görsem aklıma gelmeyecek bir şey. bu, ancak bambaşka bir adama yapılacak bir tekliftir. rüyalara sığmayacak, kalplerden gelen bir saygınlık gerektirir. aykut kocaman işte o adamdır.
"hani tüm dünya, tüm türkiye derler ya. öyle değil. abartmadan. gerçekten tüm yol, trabzon-rize santim santim insan doluydu. küfür, taş... taciz altında ilerleyip gidebildik kampa gireceğimiz rize'deki otele. öyle de geri döndük maçtan önce. böyle bir baskı var trabzon'da, 1995/96 sezonunun son üç haftasına girerken avni aker'de fenerbahçe umutsuz maça, o ünlü maça çıkıyor. trabzonspor belki de son 10 yılın en iyi takımı, sonrasının da... fenerbahçe de parreira yönetiminde onları kovalıyor. başkan "şen" ali'nin binbir oyunuyla lig 'sirke dönüşmüş. stat yoldan farklı değil. inanılmaz bir baskı var. "maç başından sonuna kadar baskı altında, çok zor şartlarda oynadık. trabzon deliler gibi saldırıyordu. onlar iyi oynuyor, biz bakıyorduk. belki 5-0, 6-0 kaybedeceğimiz maçı 2-1 kazandık." aykut hâlâ inanamıyor o maçı nasıl kazandıklarına, ama daha inanılmaz olanı, maçın sonunda olup biten.
"maç boyunca bizi protesto eden tribünler, maçın bitimiyle birden alkışlamaya başladı, biz de karşılık verdik. birden ner şey değişti. inanılmazdı." sonra soyunma odasında güvenlik nedeniyle 4 saat bekledi fenerbahçe. aykut ve oğuz, diğer arkadaşlarını uyardı: "şimdi çıktığınızda size kameralar uzatılacak. kimseyi rencide edecek bir şey söylemeyin. sakin olun." çıktılar, ihtiyari bir mikrofon uzatıldı aykut'a, o gayri ihtiyari cevap verdi:. "birden ağzımdan döküldü her şey", diyor. "daha önceden planlamamıştım."
"türkiye'de başarının ölçüsü birinci olmak. bu yanlış. şu anda yenildikleri için trabzonsporlular aşağılanacak. ama biliyoruz ki onların yerinde biz de olabilirdik. kazandığımız için çok sevinçliyim, onlar adına da üzülüyorum." televizyonun karşısında öylece donup kaldığımı hatırlıyorum. bir dolu insanla maçı evde tv'de seyretmiştim. bir takım şampiyon olmuş, diğeri garip bir şekilde kaybetmişti. sevinç aşırı, üzüntü ölümcüldü. o hafta içinde trabzon'dan 2 gencin intihar haberi gelmişti, yoksa daha mı fazlaydı? ve maçı alan adamın dediklerine bakın. hangi boyutta acaba?
işte ancak bunu söyleyebilen, kurtlara başkaldırabilen, bu saygıyı, bu kalpten saygınlığı hak eder. ve bunları söylemek binlerce gol atıp onlarca şampiyonluk kazananlardan daha büyük efsane haline dönüştürür insanı. daha değerli yapan ise ihtiyari uzatılan mikrofona verilen cevabın gayri ihtiyari oluşudur. kalpten geleni söylemiştir, saygıyı kalpten hak eder.
o gün aykut, tüm kalplerden gelen bir saygı kazandı. ve aslında gerçek fenerbahçeliler, o gün şampiyonluktan çok bu sözler için gözyaşı döktü. kral birkaç saat önce ikinci golü attıktan sonra belki de ilk kez hayatında bir gole bu kadar seviniyordu. üç kişinin yapıştığı aykut yine de mutluluk koşusuna devam edebiliyordu, sevinç çığlıkları arasında. "ben hiç gollerime çok sevinmedim" demişti ya.
bu gol için geçerli değil bu, biliyorum. o gole çok sevinmişti. ve sonra çıkıp bunları da söylemişti.
bir camiayı, bir insan daha fazla nasıl gururlandırabilir ki? işte asla büyük bir tutkuyla bağlı olmadıkları aykut'a büyük saygı duyan tribünler bu maçtan sonra gurur duydular onunla.
aykut kendisine yakın insanlarla kapalı bir aile hayatı yaşadı. bunu yaptığı için "sakaryalı" grubunu oğuz'la birlikte yönetmekle suçlandı. arkadaşları, tecrübeli olduklarından paralarını almak için onlardan garanti istedi. gidip yönetime bu isteği iletince paragöz hainler oldular.
bilinen tanju portresi ve ali şen'le en büyük sorunları yaşamış olması, problemin kimde olduğunu göstermez mi zaten? bir tarafta türk sinemasında -isim-daşlıkları da garip bir tesadüf- ali şen'in oynadığı karakterlere benzeyen başkan, diğer tarafta kendi takımının efsanesi metin oktay'ın gol rekorunu kırmak için elinden geleni ardına koymayan, çizgi üzerindeki toplara vuran tanju çolak. dedik ya, bazen bazıları tarafından sevilmemek en büyük erdemdir.