gene çok kötü oynayan sarı-kırmızılı takımı mağlübiyete götüren golü 2. devrede sağhaf muhterem frikiktan fevkâlade bir şutla kaydetti
halit kıvanç
beşiktaş... demirspor... ankaragücü... gençlerbirliği... ve allınordu da onların yolundan yürüdü; g. saray'ı yendi.
sarı - kırmızılı takımın kendi sahasında böyle peşpeşe mağlûbiyet alması, eskiden olsa «anormal» karşılanabilirdi. ama galatasarayın son haftalarını seyredenler için, dünkü sonuç, maçın en «normal» gidişiydi.
her hattıyla, her hâliyle dağılmış, bezmiş bir ekip hüviyetinde görünen galatasarayın dünkü maçı kaybetmesi için peşin şartlar da iyi hazırlanmış ve sarı - kırmızılı onbir sahaya «garipten de garip» bir tertiple çıkarılmıştı.
hayli sert bir rüzgâr altında başlayan maça galatasarayın hızlı girişinde «taze kuvvet» ayhan’ın rolü büyüktü. ve daha ilk dakikada sefer mükemmel kurtarışlarının ilkini yapmasa, topun altınordu filelerini bulması pek mümkündü. çok geçmeden gene sefer, gene ayhan'dan kurtardı golü... ama on dakika sonra galatasaray, tekrar «son haftaların bitkin galatasaray’ı» hüviyetine bürünecek ve takımı bu âhenksiz tempodan ayhan da kurtaramayacaktı.
galatasaray bu haliyle bu maçı kazanamazdı. fakat müdafaada fevkalâde oynayan altınordunun, kontrataklarından biriyle bu macı kazanması normaldi. hattâ 20. dakikada turgay, mustafa’nın ayağından golü kurtarmasa, sayı tavekâsı daha ilk yarıda değişecekti. epey beklendi bu değişiklik için... nihayet (70. dakikada) doğan’ın özere yaptığı faul. muhterem’e şahâne bir frikik atışı imkânı verdi: ceza sahasının epey dışından, hem de önündeki kalabalık insan barajına rağmen topu köşeden filelere gönderen muhterem, takımına iki puan sağlayan golü kaydetmiş oluyordu. güzel goldü...
«yenici» havasını kaybetmiş bir galatasaray karşısında, anlaşmış, tesirli, kısacası «iyi bir futbol takımı» hüviyetinde oynayan altınordu'nun sahadan galip ayrılması, en haklı sonuçtu. ve işte öyle oldu: altınordu 1-0 kazandı maçı...