evet, bugün 11 ocak 2013. ali sami yen stadı’nın yıkılışının ikinci yıl dönümü. türk futbol tarihinin en önemli maçlarının oynandığı bu stat, 11 ocak 2011’de sahada iki efsane hagi ve tugay kerimoğlu’nun; tribünde binlerce galatasaraylının gözyaşları eşliğinde ışıklarını hiç açılmamak üzere kapadı. elbette anlatılacak çok anı var; ama ben en unutamadığım maçı seçtim sami yen’i anmak için:
3 nisan 2001’di. beyaz formaları, kendilerini beğenmiş bakışlarıyla sahadaydı real madridliler. yaşanmış onlarca zaferin verdiği umut ve gururla karşıladık onları. maç başladı başlamasına; ama güzel başlamadı. avrupalılar o gün senin başka bir yönünü daha keşfedeceklerdi. bu, daha çok lig maçlarında yaşanan bir durumdu. evet maç kötü başladı, real madrid en iyi yaptığı işi yapıp topu dolaştırıyordu. takım pres yapamıyordu buna karşılık. real madrid sahaya alışmış, atmosfere de alışmıştı. taraftar baskısını hissetmedikleri çok iyi anlaşılıyordu. gelen iki gol ispanyol devini iyice rahatlatmıştı. ne bir tezahürat ne bir ıslık, uykuda gibiydin sanki. real madridliler soyuna odasına gülerek gidiyorlardı. yüzlerindeki alaycı ifadeyi ve “bu muymuş sami yen?” bakışlarını yeni açık’tan görebiliyordum tünele girerlerken. 15 dakikalık devre arasının 10 dakikası geride kalmıştı ki bir kıpırtı başladı tribünlerde. kapalıda başlayan hareket yavaş yavaş tüm stada yayıldı. seni yaşayanlar iyi bilir; kapalı hep bir ağızdan başladı mı ona bağırdı denemez “kükremek” denir ancak. kapalı’da inceden bir ses yükselmeye başladı: “ milyonlarca taraftarın yan yana/ bağrıyorlar / hep beraber kol kola/ adınla, takımınla, taraftarınla/ en büyük sensin cim bom bom” tezahüratın bundan sonraki bölümüne bütün stat eşlik edince çıkan ses insanın tüylerini ürpertiyordu. biz çılgıncasına bağırmaya başlamıştık ki takımlar sahaya çıktı tekrar. real madridli futbolcular şaşkınlık içinde tribünlere bakıyor; olup bitene anlam veremiyordu. takım enerjiyi almıştı. herkes ikinci yarıyı beklemeye başladı. futbolcularımız bizden de sabırsızdı. ateşin altını iyice açmış; yeni kurbanımızı beklemeye başlamıştık. ikinci yarının başlarında beklenen gol geldi. coşku doruğa çıktı diyeceğim diyemiyorum; yoksa sonrasını nasıl tarif ederim? real madridliler başlarına geleni anlamış olmalılar ki yerde yatmaya ve zaman geçirmeye başladılar. biz bu filmi çok görmüştük. bir kere ayaklarınız titredi mi sami yen’de zaman durur, dakikalar geçmez. işte o an tribünler de bağırmaya başlamıştır zaten: “no way out!” “no way out!” “no way out!” “no way out!”
real madrid nefes almaya çalışırken bir gol daha geldi. çılgınca bir sevinç vardı tribünlerde. tribündeki taraftar kadar oyuncuların da gözü dönmüş gibiydi. real madrid santra yaparken sanırım ahir ömrümde duyacağım en müthiş pınarbaşı yapılıyordu tribünler tarafından: “ ooooooo… birr…kiii…üççç: pınarbaşı burma burma.. yar yar… yar yar.. yar yar aman..” real madrid kulübesi değişiklik de yapsa taktik de değiştirse işe yaramayacağının farkındaydı. sadece maçın bir an önce bitmesi için dua ediyorlardı. ve artık sevinçten nirvana’ya ulaştığımız an geldi. süper mario jardel kafayı köşeye bırakıp tribüne doğru koşarken tribünde herkes birbirinin üstüne atlamış; kimisi ağlıyor kimisi çılgınca bağrıyordu. aslında bu gol sonrası manzarayı uzun uzun anlatmak isterdim; ama o gün o statta bu zaferi yaşayan hiç kimse bunu anlatamaz. birincisi sevinçten çılgına döndüğümüz için yaşananları tam hatırlayamıyoruz; ikincisi anlatmaya kelimeler yetmiyor. düşünün stat öylesine coşmuştu ki çekilen üçlüye numaralı bile tamamıyla katılmıştı. ali sami yen’i bilenler tüm numaralının üçlü çekmesinin ne demek olduğunu bilir. emin olun bir yirmi dakika daha olsa o maç 6-2 veya 7-2 bitebilirdi. real madridlilerin dizlerinin bağı çözülmüştü ve bu tribünden anlaşılabiliyordu. masallara yakışır derecede olağanüstü bir geceydi. bir dünya devini daha katmıştın koleksiyonuna ali sami yen.
sana koşmamızı hiçbir şey engelleyemedi. vizeye girmeyip bilet kuyruğuna girdik. finalde kurtaramayınca vizedeki sıfırı, herkes tatile giderken biz temmuzda bütünlemelere girdik sırf sana gelebilmek için. 40 derece ateşle maça gelip çıkışında hastanede aldık soluğu kolumuzda serumla. düşünüyorum da 1999’da üniversite tercihleri yaparken samsun’da bütün hocalarım neden odtü’yü kazanmışken marmara üniversitesi’ni tercih ettiğimi sorup günlerce beni ikna etmeye çalıştılar. “istanbul’a gideceğim; ali sami yen’de her maçı izlemek için.” dediğimde beni bıraktılar kendi halime. işte o günden beri ne zaman kendimle kalsam sana koştum her seferinde: iyi ki vardın; seni hiç unutmayacağım.