5 ağustos 1941 tarihli kırmızı-beyaz dergisinden; (196. sayı)
hadise dolayısile iki ankaralı okuyucumuz b.j.k.-g.b. maçı hakkında ne diyor?
gençler haklı!.
spor muharrirlerine cevap (malûm hadise dolayısiyle bir ankaralı okuyucumuzdan aldığımız mektubu aynen neşrediyoruz)
15.7.1941 tarihinde ankara 19 mayıs stadında oynanan kavgalı maçtan sonra bütün gazetelerde buna dair bir çok yazılar çıktı. fakat bu yazılarında bilhassa istanbul gazeteleri daha ziyade beşiktaşı himaye ediyorlar ve gençlerbirliğini bu zafere lâyık görmüyorlar. hakları da var. nasıl olur da milli küme sonuncusu türkiye şampiyonu olabilir? bakın nasıl oluyor: esas elemanlarının askere gitmesile boşlukları genç ve tecrübesiz oyuncularla doldurmaya mecbur kalan g.b. on klüb içinde onunculuğu alarak milli kümeyi bitirmiştir. fakat hasta olarak istanbuldan gelen küçük ali ve izinli olarak trabzondan gelen hasan takımda yerlerini alınca vaziyet başkalaştı ve hiç kimsenin ümit etmediği hal ortaya çıktı. ve tabiidir ki milli kümede o tecrübesiz takım karşısında bocalayan beşiktaş bu sefer tam bir hezimete uğradı. bir maçta türkiye şampiyonluğunu alan eskişehir demirsporuna bir şey demiyen b. burhan felek acaba bu şampiyonluğu g.b. ne neden yakıştıramıyor?
gelelim oyunun vaziyetine. burda da bir çok muharrirler gollerin ofsayd olduğu iddia ediyorlar, halbuki 3 üncü gol hariç, diğer gollerin hiç biri ne ofsayd ne de hakemin kabahatile husule gelmemiştir. (bu hakemi de bizzat beşiktaşlılar seçmişlerdir.) 3 üncü golde ise ofsayd olan mustafa değil, açık ömerdi: ömer sağdan ofsayd vaziyetinde topu kaptı: bu sırada yan hakemi bayrağı salladı: ve doğruca sol açığa gönderdi, o da kaleye atarak golü yaptı. fakat bayrağın sallandığını gören beşiktaşlılar mustafanın ofsayt olduğunu iddia ettiler ve fakat kabul ettiremediler. bir gün evvel gençleri 5/1 yeneceklerini iddia eden beşiktaşlılar, bu vaziyet karşısında asabileştiler ve sert bir maç çıkarmaya başladılar. bu sırada: oyunun bitmesine 20 dakika kala: halil kendisini atlatan mustafaya vurup düşürdü o da kalkıp mukabelede bulundu ve hakem tarafından ikisi de dışarı çıkarılırken halil mustafayı dövmek için üzerine yürüdü bırakmadılar. sonra sahadan çıkmak üzere olan mustafanın arkasından koşarak bir tekme vurdu ve ahmedin müdahalesine kızarak bu sefer de onu kovalamaya başladı. beşiktaşlıların bile nefretle karşıladığı bu vaziyete niçin bu kadar müsamaha ediliyor anlıyamıyorum.
bu asabiyeti sıcağa ve üst üste oynanan 3 turnuvaya hamledenler aldanıyorlar. çünkü g.b. de o turnuvalara iştirak etti ve o sıcakta o da oynadı. şimdi ben de size soruyorum, bu şerait altında tekme, yumruk yiye yiye oyunu bitiren g.b. niçin efendiliğini ve centilmenliğini bir lahza olsun kaybetmedi?
bir de istanbulda melihin affedilmeyip ahmedin affedilmesine taaccüp edenler var. ona da cevab verelim ki ahmed o cezaya hak kazanmamıştı. onun cezası oyundan sonra iskenderin kafasına topu vurması yüzündendir ki bu hareketi beşiktaşlılarınki yanında solda sıfır kalır.
bugün kendi halinde bir klüb olan ve on sekiz senedir alnına bir kara leke sürülmeyen g.b. nin bu zaferini elbet ona çok görmiyenler de vardır.
avni akşit
beşiktaş haklı!.
(diğer bir ankaralı okuyucumuz da bize gönderdiği mektubda beşlktaşı haklı görmektedir. bitaraflığımız dolayısile bu yazıyı da aynen neşrediyoruz:)
15 temmuzda ankara 19 mayıs stadında icra edilen türkiye fudbol şampiyonası final maçında ki münazaalı maçtan sonra ankarada bir çok dedikodu cereyan etti. maalesef ulus gazetesi de bu müfrid kulübçülerin bir çok yazılarile bu dedikoduya iştirak etmiş oldu. bu suretle şerefli mazisile iftihar duyduğumuz beşiktaş ağır bir yara almış oldu. beşiktaşın bütün sene en büyük itina ile ve mümkün olan hassasiyetin de bir kuvvet ve enerji ile elleri üzerinde götürdüğü (şerefini) en son merhalede ankaralılar mahsus bir hareketle kirlettiler. evet zahiren kabahatli görünen beşiktaş olmakla beraber hakiki sebebi ankaralıların şehir taraftarlıklarında aramak lazım gelir.
spor sütununuzda ve "bu hafta da bu" sütununda m. e. talûnun bitaraf yazısı aynen ve aynen maçın tam olarak görünüşüdür.
spora olan sevgi ve yakınlığım dolayısıle ben de bu maça meraklı bir seyirci olarak gittim ve bu acı hadisenin şahidlerinden biri de ben oldum.
ulus gazetesinin spor sütunundaki yazıda bütün bu hâdisenin beşiktaş gibi temiz bir klübe düşünülmeden sebeb ve müsebbibleri aranılmadan, mesuliyetin fazla bir hakaret, şehircilik ve klubçülük gibi tesirler altında bir klübü yükletilmesi pek tuhaf.
tıpkı hakem gibi. evet... müsabakanın hakemi münakaşa çıkınccaya kadar şehir ve klübçülük gayretini belli etmekte son derece itina gösterdi doğrusu. fakat münakaşadan sonrada bütün şekilsiz hareketlere müsamaha etmek tuhaflığını gösterdi. tam manası ile otoritesizdi. ve hattâ yan hakeminin ofsayd işaretile oyunu durdurmasını işaret ettiği halde, durdurmayarak, yapılmış olan hatalı golü yarım otoritesinin kırılmasından korkarak "kararını değiştirmeyeceğini" söyliyerek g. b. ne bir de gol ikram etti.
bütün bunlara herkes hak verir ki, büyük emeklerle iki büyük muvaffakiyete ulaşmış bir takımın feci hezimetine sebeb oluyordu ve onların sinirlerine tesir ediyordu.
vaziyet bu şekilde iken, hakemin başka tarafa bakmasından istifade g. b. den bir oyuncunun bir beşiktaşlıyı tekmelemesi elbette oyunu çığırından çıkarmaya kâfi geldi.
ulusta beşiktaşlıların oyunu bir arbedeye çevirdiklerini ve şeref çocuklarının artık şereflerini kaybettiklerini yazan arkadaş bu cihetlerden yanılıyor ve kabahat her halde sadece beşiktaşlılarda değil hayır... arkadaşım yanılıyor. ankara bir misafir takımı, şeref çocuklarını tartakladılar, bunu yapmamalıydılar. çünkü baş şehrimizin sportmenlerinden bu beklenmezdi işte görülüyor ki beşiktaşlılar bozulan sinirlerine mağlub oldular. fakat, şereflerini hiç bir zaman kaybetmediler.
kimse bu hadisenin acı olmadığını söylemek cesaretini gösteremez. ve bu türlü hareketler spor centilmenliğine hiç bir zaman yakışmaz ama yine bu hadisede beşiktaşın da kabahatsız olduğunu söylemiyoruz amma kabahatı bir misafir takıma bütün bütün yüklemekte ne de (?)şehir ve klübçülük gayretlerine hiç yakışmaz zannederim.