ilk basımı 2003 yılında olan tanıl bora'nın "ankara rüzgarı: gençlerbirliği tarihi" isimli kitabından;
o yıllarda ankara futbolunun tartışmasız en sükseli takımı olan gençlerbirliği, türkiye şampiyonalarında pek varlık gösterememektedir. 1937’den itibaren istanbul, ankara, izmir liglerinin en başarılı takımlarının katılımıyla oynanan millî küme maçlarına birçok kez katılmış ama hep sonlarda yer almıştır. öte yandan, kıt imkânlarla gidilen deplasman maçları, gençlerbirliği’nin “kolejli” ve “efendi” kimliğinin teyidi oluyordu. yine doğançay’ın tanıklığına başvuralım: “kulübün biraz parası olduğu zaman yataklıyla gidilirdi. öbür türlü, otobüsle. yataklıda görevliler inanmazdı bizim futbolcu olduğumuza. çünkü fenerbahçe, galatasaray da gidiyor yataklıyla, yapmadıkları kalmıyor; biz ise gayet efendi.”
ankara şampiyonu olarak katıldığı 1941 millî küme maçlarında da, o zamana kadar aldığı en başarısız sonucu alarak 10., yani sonuncu olmuştu gençlerbirliği. dolayısıyla, türkiye futbol birinciliği turnuvası başlarken kimse onlara şans tanımıyordu.
türkiye futbol birinciliği statüsü, bugünkü türkiye kupası’na benzetilebilir. ankara, istanbul, izmir’in yanısıra birkaç ilin yerel şampiyonlarının katılımıyla elemeli usulle oynanan birincilik ilkin 1924 ve 1927’de, sonra 1932-35 arasında oynanmış, uzun bir aradan sonra 1940’tan itibaren kesintisiz sürdürülmüştü.4 millî kümedeki istanbul egemenliği bu şampiyonada biraz olsun kırılabiliyordu: 1941’e dek birinciliği fenerbahçe ‘(2 kez), beşiktaş, istanbulspor’un yanısıra harbiye, muhafızgücü ve eskişehir demirspor kazanmışlardı.
1941 türkiye futbol birinciliği, ankara, istanbul, izmir, eskişehir, balıkesir, samsun, seyhan bölge birincilerinin katılımıyla, temmuz ayında ankara 19 mayıs stadında oynandı. ankara şampiyonu gençlerbirliği’nin ilk turdaki rakibi, kocaeli bölge birincisi gölcük deniz fabrikaları spor gücü’ydü. kırmızı-siyahlılar bu maça cezalı iki defans oyuncusu mehmet güngör ve ahmet erol’dan mahrum çıktılar. buna karşılık, memleketi trabzon’da askerliğini yapmakta olan hasan polat bu şampiyona için özel izin alarak takıma katılması, müthiş bir moral katkıydı. maçı hasan polat (2), mustafa (2), halit (penaltıdan) golleriyle 5-0 kazandılar; hasan polat bir de penaltı kaçırdı. ikinci turda rakip izmir bölge birincisi altay’dı. gençlerbirliği, 3. dakikada mağlup duruma düşmesine rağmen bu maçı da “beşleyerek” kazandı: 5-1. goller mustafa (3), ömer, ali’dendi.
ilk kez türkiye birinciliği finaline kalmanın heyecanını yaşayan gençlerbirliği, ezici üstünlükte bir beşiktaş’ın karşısına çıkıyordu. gençler’in sonuncu olduğu millî küme maçlarında, istanbul şampiyonu olurken de hiç yenilmeyen beşiktaş 18 maçın 14’ünü kazanarak namağlup birinci olmuştu. mehmet ali- hüsnü, yavuz – hüseyin halil, rıfat – şükrü, şeref, ibrahim, hakkı, şakir’le beş sezon üstüste istanbul şampiyonu olan kadro, beşiktaş’ın tarihindeki efsane onbirlerden biri idi.
15 temmuz’daki finale gençlerbirliği şu tertiple çıktı: rahim kotan - ahmet erol, büyük ali - selim atak, halit şahin, keşfi tarlan - ömer göker, hasan polat, ali polat, mustafa kökçam, büyük mustafa. ve gençlerbirliği kudretli ve kibirli rakibine teslim olmak için çıkmıyordu sahaya. takımın kaptanı ve saha içindaki fiilî teknik direktörü hasan polat, arkadaşlarını nasıl motive ettiğini yıllar sonra şöyle anlatıyor: “ben bizim takımda benim gıyabımda santrhaf oynayan çocuğu yine yerinde bıraktım, halit [şahin] diye bir çocuktu. o santrhaf oynasın, ben forvet oynarım, dedim. küçük mustafa [kökçam] vardı, allah rahmet eylesin, çok çok iyi oyuncuydu, çok efendiydi. ben maçtan evvel soyunma odasında onlara bir telkinde bulundum: beşiktaş şimdi dedim, sahaya o 52 maçın galibi havasında girecek, kendilerini çok yüksek görecekler, bize fazla önem vermeyecekler. biz bu atmosferden istifa edip ilk 15-20 dakikada bunlara yükleneceğiz...”
nitekim gençlerbirliği oyuna, zamanın basınının diliyle “çok sıkı inkişaf eden akınlarla” başladı 6. dakikada küçük mustafa (kökçam), 17. dakikada 25 metreden serbest vuruştan küçük ali, 27. dakikada halit ve ömer’in geliştirdiği ani bir konttatakta yine küçük mustafa... ilk yarım saat dolarken skor tabelasında “gençlerbirliği: 3 – beşiktaş: 0” yazıyordu! bu destan-maçın maçın akışını yine zamanın basınından aktaralım: “gençlerbirliği akınlarını mütemadiyen açıklar vasıtasile yapıyordu. bu tarz beşiktaş müdafaasının vazifesini güçleştirmekte ve binnetice müdafaaya yardım etmeğe mecbur olan muavin hattının yardımından mahrum hücumlar müessiriyetini kaybediyor ve netice alınmasına mani oluyordu. yirminci dakikaya kadar gençlerbirliği muavin ve muhacimlerinin açıklarına attıkları uzun paslar beşiktaş muavin hattını hayli yormuş ve müdafaayı da çok efor sarfetmek mecburiyeti karşısında bırakmıştı. (...) yanaşık bir vaziyette oynayan gençlerbirliği muavin ve müdafileri beşiktaş hücumlarını durdurmakta zorluk çekmiyorlardı. beşiktaş muhacimlerinin merkezden ve kısa paslı oyun sistemleri gençler’in müdafaasını aşamıyordu. bu hal beşiktaşlıları çok yorulmağa ve mücadeleye mecbur ediyordu.”
bu beklenmedik mağlubiyet durumu beşiktaşlıları sinirlendirdi. 3. gole ofsayt itirazında bulundular. arkasından iyice yüklendiler, ilk yarının sonlarında bir penaltı kazandılar. “baba hakkı”nın vuruşunu kaleci rahim kotan kurtarınca iyice “asabileştiler”. hasan polat’tan ikinci devre taktiğini dinleyelim: “ikinci devrede ben defansa çekildim. defansa yardımcı oldum yani. mütecaviz oyunu, hücum oyununu bıraktım, çünkü gol yememek lazımdı. ikinci devreye çıkarken dedim ki, bunlar 10-15 dakika içinde bize gol atamazlarsa demoralize olurlar. hakikaten de dediğim çıktı.” gazete yorumları da şuursuzca saldıran bir beşiktaş ve sükûnetle direnen bir gençlerbirliği resmi çiziyor: “ikinci devre başladığı zaman beşiktaş çok canlı, fakat şuursuz oynuyordu. (...) onbeşinci dakikadan sonra müsabaka asabi bir cereyan almıştı. beşiktaşlılar hırçın ve sert oynuyorlar, buna mukabil gençlerbirliği sakin, düzgün ve üstün bir oyun gösteriyordu. gençler’in üstün oyunları her an semere verebilecek vaziyetler ihdas ediyor ise de beşiktaşlıların sert çıkışları netice alınmasına mani oluyordu.” nitekim 70. dakikada hasan polat 4. golü atarak maçı tamamen koparttı: “sonunda artık ben anladım ki onlar çözüldüler, tekrar forvete çıktım, bir dördüncü golü de ben attım” diye hatırlıyor. bunun üzerine beşiktaşlıların asabiyeti saldırganlığa dönüştü. “baba hakkı”nın sahada ahmet erol'u kovalıyor, “halil’in etrafa saldırmasıyla” oyun beş dakika duruyordu. beşiktaşlıların mağlubiyeti hazmedemeyen bu saldırganlıkları, ankara valisi ve aynı zamanda gençlerbirliği'nin “hâmi reisi” olan nevzat tandoğan’ı çok kızdıracak, otoriterliğiyle ünlü vali, o hiddetle “bir daha ben vali olduğum müddetçe beşiktaş ankara'ya gelemez” diye parlayacaktı, bir an!... hasan polat takımına hâkimdi: “beşiktaşlılar bize tecavüz ettiler, bazı futbolcularımızı sahada kovalamaya kalktılar. çok olaylar oldu. ben arkadaşlara ‘sakın mukabele etmeyin, bunlar maçı tadil etmek isiyorlar, maksatları budur, biz bu skoru muhafaza edelim’ dedim. nitekim gençlerbirliği oyuncuları bu dediklerimizi yerine getirdi.” yine de 78’de beşiktaş’tan halil’in yanısıra, gençlerbirliği’nden küçük mustafa ihraç edildiler. sonra beşiktaş’tan şükrü [gülesin] de oyundan atıldı. 5. golü atmaya çalışırken rakibiyle çarpışan küçük ali’nin oyundan çıkmasıyla takımlar 9’ar kişi kalmış oldu. son dakikalarda beşiktaş bir penaltıyla tek sayısını yaptı... ve maçın bitiş düdüğü gençlerbirliği’nin türkiye futbol birinciliğini ilan etti! maçın basındaki nihâî yorumu şöyleydi: “bugünkü maçta gençlerbirliği çok sakin ve üstün bir oyun gösterdi. buna mukabil beşiktaşlılar asabî ve bozuk oynadılar. gençlerbirliği türkiye şampiyonluğu unvanını tam manasile ve alnının teri ile hak etti.”
bu heyecanlı maç kuşkusuz gençlerbirliği’nin tarihindeki en önemli ve gurur verici maçlardan ve bu şampiyonluk da en değerli başarılardandır.