ilk basımı 2009 yılında olan mehmet yılmaz'ın "samsunspor: kırmızı beyaz siyah" kitabından;
muhammet teoman taş'ın "samsunspor'u tutmak" başlıklı yazısından;
tabii bir de 13 sezon sonra küme düştüğümüz malatya deplasmanı var. samsun'dan yedi otobüsle cuma gece saatlerinde malatya'ya yola çıktık. cumartesi sabah hekimhan ilçesine yaklaştığımızda polis bizi bekliyordu. malatya'nın 90 km. uzağında telefon bile çekmeyen ve tesisin falan olmadığı bir yerde dört saat bekletildik. neden daha düzgün bir yerde bekletilmediğimizi anlamak gerçekten zordu. her an haber gelecek diye oyalandık ve nihayet saat 15.00 gibi hareket ettik. yazıhan'da bu defa jandarmalar tarafından bekletildik. sürekli durdurulmak, bekletilmek, aranmak çok can sıkıcıydı ama sanki daha sonra olacakların habercisiydi.
en son şehir girişinde hepimiz otobüslerden indirilip ayakkabılarımıza kadar arandık. bu arada on yedi saatlik yoldan takımı desteklemeye istanbul'dan gelen bir otobüs taraftarımızla da birleştik. buradan stadyuma tüm otobüsleri birden değil ikişer ikişer aldılar. biz en son otobüsteydik. ama binlerce malatyalının içinden otobüsümüze kaldırım taşları büyüklüğünde taşlar atılırken polisin hiçbir müdahalesi yoktu. otobüse taş yağıyor kaptan kapıyı açmıyordu. öyle bir gergin atmosferde en sonunda kapı açıldı. bu da cama vurup kendi yöneticimizi harekete geçirmemiz sayesinde oldu. buradan bizi hemen deplasman girişine aldılar. samsun'da deplasman seyircisi neredeyse yüz metrelik bir barikatın arkasından giriş yaparken biz adeta adamlarla iç içeydik. içeri girdiğimizde yine her iki taraftan atılan yabancı cisim ler tepemize yağıyordu. onlara hiç bakmadan takımı desteklemek istiyorduk ama buna hiç fırsat yoktu. neredeyse maçın başlamasına kadar bize atılan maddeleri geri göndermekle meşgul olduk. üzerimize torpilden taşa, çakmağa, meşaleye, açılmamış konfetiye kadar atılmayan şey kalmadı. bizi didik didik arayanlar, davulumuzu, pankartımızı bile stada soktur-mayanlar malatyalıların içeri onlarca meşale ile girmesine bir şey dememişti. malatyalılar üzerimize bu maddeleri atıyorlar, bizimkiler iade ettiğinde ise inanılmaz öfkeleniyor, tepki gösteriyorlardı. maratondaki kapalı tribünün üzerinde koşan, bayrak sallayan, meşale yakan kişilerin bu konumda maç izlemesine müsaade edilebilmişti. üstelik bizim aramızda uçakla gelmiş olan üst düzey meslek sahibi samsunsporlular da vardı.
takımımız bizim bu durumdaki desteğimize rağmen hiç beklemediğimiz bir mücadele sergiledi. belki de bu gergin hava maça konsantre olmalarını engelledi. golden sonra yine üzerimize bir şeyler atılınca o sinirle bazı koltuklar kırıldı, polisin müdahale etmesi üzerine orada bir arbede yaşandı. bu sırada benim gözlüğüm falan da kırıldı. maçın sonuna kadar bu yukarıdan aşağıya cisim yağdırma hadisesi devam etti. onların kapalı tribünü yüksekte ve ev sahibi seyirciyle aramızda mesafe çok azdı. onlardan da yaralı olanlar vardı ama istanbul'dan gelen bir arkadaşımızın yüzüne aldığı taş darbesiyle yaralanması çok moralimi bozdu. bana da bir taş geldi ama allah'tan etki etmedi.
maçtan sonra futbolcular bize doğru geldi küme düştüğümüzün farkındaydılar. formalarını çıkarıp tribüne attılar. bir yandan alkışlıyor bir yandan ağlıyorduk. statta kırk dakika kadar bekletildik. stadyumun önünde taraftar öfkeliydi; "ulusoy'a oy veren eller kırılsın!" ve "yönetim istifa!" sesleri yükseldi bir ara. beş yüz kişi birden dışarıdaydık şehrin içindeki stadın dibinde, malatya aleyhine tezahüratlarımızla otobüslere bindik. buradan çıktıktan sonra olanları çok detaylı anlatmak istemiyorum. ancak dönüşte yine taşlandık ve buna karşılık otobüsten inenler oldu.