1967'de iki komşu kent; kayserispor ile sivasspor 1. futbol ligi'ne çıkma mücadelesi veriyor. 17 eylül’de iki takım kayseri’de karşı karşıya geliyor. söz bundan sona olayın en önemli tanıklarından hüseyin yıldırım’da: “sivas’tan büyük bir kalabalık gelmişti. kimileri çarşıda tezahürat yaparak dolaşıyor. bir olay çıkmaması için tanıdıklarımızı uyardık.”
yıldırım, sivasspor’un o zamanki başkan yardımcısıdır. bir olay çıkmasından korkuyor çünkü sivas havagücü ile kayseri sümerspor’un maçlarında daha önce çok kavga çıkmış. çarşıda taraftarları bir “gerginlik” çıkmaması için ikaz eden yıldırım ve arkadaşları, soyunma odasında da futbolcuları uyarıyor centilmen olmaları için. ama onlar da kaygılıydı: “çünkü maçın hakemi malatyalıydı. ve o gün malatya’nın maçına da bir kayserili hakem verilmişti. bundan ötürü önyargılıydık.”
maç başlıyor. sivasspor selahattin ile bir gol kazanıyor ama hakem saymıyor. önyargı güçleniyor! ardından kayserispor oktay ile 1-0 öne geçiyor. sivas tribünlerinde uğultular yükseliyor. havadan taşlar “çiselemeye” başlıyor… devre 1-0 kapanıyor. kaptan hilmi devre arasında yıldırım'a gidip "malatyalı hakem bize iyi davranmıyor" diyor.
takım stattan kaçırılıyor
statta 3 bin kadar sivassporlu, 15 bin kayserisporlu taraftar.. maçın ikinci yarısında zemin futbol oynamaya müsait ama “hava” değil.
yıldırım, kayserilerin kendilerine “önce siz sahaya çıkın" dediklerini ama bunu kabul etmediklerini anlatıyor: “ev sahibi olan sizsiniz dedik ve sahaya çıkmadık. tribünlerde insanlar birbirine girmişti, korkunçtu.” ve sivasspor kafilesi statan kaçırılıyor: “o zaman karayolları genel müdürlüğü'nün sarı elbiseleri vardı. bunlardan giydirip bizi otobüslere bindirdiler. gemerek’e geldiğimizde radyodan 39 kişinin yaralandığını öğrendik. oysa biz sadece olay çıktığını biliyorduk. büyük bir infial oluştu bizde.”
hüseyin yıldırım, kayseri’ye geri dönüyor ve güç bela kente sokuluyor. hastanelerdeki manzarayı bugün bile hatırladıkça gözleri doluyor. güçlükle sürdürüyor sözlerini: “bütün hastaneler doluydu; insanlar üst üste vaziyetteydi. korkunç bir olaydı. bir arkadaşımı gördüm; otopsi yapıyorlardı. en çok gözlenen hadise boğulmaydı. insanlar izdihamdan boğulmuştu.”
“ölü taraftarlar”ın tabutları sivas’a ulaştığında binlerce kişi meydan camii’nde toplanıyor: “tabutlardan hâlâ kan akıyordu. harpten çıkmış gibiydik” diyor yıldırım.
kentin acısı birden öfkeye; başta kayserililer olmak üzere, “ötekiler”in dükkânlarının yağmasına dönüşüyor: “antepli, kayserili, tokatlı, erzincanlı.. hepsinin dükkânları yağmalandı. şehabettin yolalan diye bir tanıdığım vardı. kayserilelere ait olan belediye oteli’nin 3. katından büyük bir kasayı kaldırıp aşağı attı. biz o kasayı 3 kişi yerinden kaldıramadık. ben 6-7 olaylarını da gördüm. aynısıydı…” bütün bu yaşananlardan sonra geriye sadece koca bir pişmanlık kalıyor. dünyada daha çok insanın öldüğü futbol olayları yaşandı ancak iki kentin bu yüzden birbirine girdiği bir olay pek yok.
bu ekonomik bir savaştı
iki takım yaklaşık 2 ay sonra ankara’da rövanşa çıkıyor; ellerinde güller sırtlarında siyah formalar. tribünde centilmen bir taraftar topluluğu önünde oynanan maç, “birlik beraberlik” içinde; 0-0 bitiyor.
16-17 maç saha kapatma cezası alan şampiyonluk adayı iki takım, sonrasında küme düşmemeye oynuyor. “maç yüzünden” ölenlerin yakınlarına ise çokça keder ve kayda değer olmayan 3-5 kuruşluk maddi yardımlar düşüyor.
peki 43 kişi sadece “maç yüzünden” mi ölmüştü. kayseri ile sivas’ın futbol sahasındaki mücadelesi bir yerde ekonomik sahada terfi etme; bir üst lige çıkma mücadelesidir.
hüseyin yıldırım da bunu teyit ediyor: “çünkü bir sivasspor’un 1. lige çıkması 3 fabrikayla eşdeğerdir. birçok yan gelir sağlar futbol takımı. rekabet bu nedenle yüksekti. kent, futbolu bir ticari saha olarak görüyordu. ekonomik bir savaştı. halka da bunu yerleştirmiştik. o yüzden futbolu bir yiğitlik havasına soktular.”
o dönem ap’li olan yıldırım, süleyman demirel’e “ya sivas’ı 2. lig'e alırsınız ya da oy vermeyiz” diye rest çektiklerini de unutmadan ekliyor... yıldırım’a göre olaylı maç hem 43 cana hem de sivas’ın 50 yılına mal oldu: “bir kayseri olayı sivas’ı 50 sene geriye götürdü. en müstesna tüccarlar ve insanlar sivas'tan kaçmıştır. nasıl ki bir ihtilal 50 sene geriye götürürse öyle oldu. malatyalı, tokatlı, kayserililer ile sivas’taki bazı aileler küsüp gitti şehirden. sivas o zaman bir merkezdi. toptancılar oraya gelirdi. iyi kayserili tüccarlar ile darandeli tüccarlar gelip sivas’a yerleşmişti.