ilk basımı 1996 olan simon kuper'in "futbol asla sadece futbol değildir" kitabından;
generaller dünya kupası'nın arjantin tarafından kazanılması halinde ülkede ara sıra duyulan ölümlerin dikkat çekmeyeceğini düşünüyorlardı. bu, ulusu yeniden birleştirmek için ellerine geçen bir şanstı. dünya kupası organizasyonunun parasızlık nedeniyle başarısız olmaması için, tüm önlemleri aldılar. bütün kentlerde bir anda, içinde bulundukları kentin sağlayabileceği seyirci sayısından çok daha fazlasını alabilecek büyüklükte dev statlar yükseldi. generaller, dünya kupası alanlarını birbirlerine bağlamak için yeni yollar inşa ettirdiler, iletişim sistemlerini geliştirdiler. arjantin'e renkli televizyonu getirdiler.
arjantin'in bunlara ayıracak kaynağı olmadığı için, para başka yerden bulundu. dünya kupası'na hizmet etmeyecek olan bazı projeler, yaşamsal öneme sahip olsalar bile ertelendiler. the times'ın şubat 1978'de belirttiği gibi, arjantin'de en çok kullanılan cümle olan 'yarın yapılacak' ifadesi yerini, 'dünya kupası'ndan sonra yapılacak' cümlesine bırakmıştı. arjantin'i mahveden tek şey, tabii ki dünya kupası değildi. ülkeyi generallerin yönettiği donemde enflasyon, 1970'te yüzde 600'ken, 1982'de yüzde 138'e düşmüştü, ama yine de dünyadaki en yüksek enflasyon oranıydı.
cuntanın, 'dünya kupasında 25 milyon arjantinli oynayacak' şeklindeki slogan, halk arasında 'dünya kupasının bedeli ni 25 milyon arjantinli ödeyecek' halini almıştı. nasıl bir bedel ödedikleriyse, askerî yönetim döneminin sırları arasında kaldı. turnuvadan dört ay önce, askerî hükümetin maliye bakanı juan alemann, ilk tahminler olan 70-100 milyon dolarlık maliyetin aksine, dünya kupası'nın yaklaşık 700 milyon dolara mal olacağını kabul etti. alemann daha sonra, cuntanın bunu önceden tahmin etmiş olması halinde dünya kupası'nı düzenlemekten vazgeçeceğini de ekledi.
eğer 700 milyon dolarlık maliyetin doğru olduğunu kabul edersek, 1978 dünya kupası daha önceki bütün futbol organizasyonlarından birkaç kat, dört yıl sonra ispanya'da düzenlenen dünya kupasından da yaklaşık üç kat daha fazla paraya mal olmuştu. yine de gerçek rakam, 700 milyon doların çok çok üstünde olmalıydı. her şeyden önce, ülkedeki rüşvetin maliyetini tahmin etmek olanaksızdı. arjantin'deki dünya kupası'ndaki kayıtdışı harcamaların, 300-400 milyon dolar düzeyinde olduğu tahmin ediliyordu. dünya kupası organizasyon komitesinin başına actis'ten sonra getirilen ve aynı zamanda fifa'nın başkan yardımcısı da olan amiral carlos lacoste, şu sıralar uruguay'da son derece lüks bir yaşam sürerek yaşlılığın tadını çıkarıyor.
(dünya kupası'nı çok kötü organize etmişti. river plate stadı'nın çimleri bir budalalık örneği olarak deniz suyuyla sulanmış ve tabii sararmıştı. bunun üzerine, başka bir sahadan kalıplar halinde alelacele yeni çimler taşındı, ama bu zeminde de topun sıçrayışı garipleşmişti.)
bir de peru'ya verilen rüşvetin getirdiği ek maliyet vardı. arjantin, ikinci turda peru'yla karşılaşacaktı ve finale çıkabilmek için peru'yu en az 4-0 yenmek zorundaydı. bu iş çok zor görünüyordu, çünkü ally macleod'un iskoçyası'nın daha ilk maçta öğrendiği gibi, peru oldukça iyi bir takım kurmuştu. ama arjantin. dünya kupası'nı kazanmak zorundaydı ve perulu generaller de para sıkıntısı çekiyorlardı. bu yüzden dost bir cuntaya yardım etmeye karar verdiler. her şeyi lacoste ayarladı. arjantin, peru'ya acilen 35.000 ton bedava tahıl ve büyük olasılıkla bir miktar silah verdi. bu arada arjantin merkez bankası da, dondurulmuş olan 50 milyon dolarlık krediyi, peru'ya ödenmek üzere serbest bıraktı. arjantin çalıştırıcısı cesar luis menotti, maçtan önce yaptığı konuşmaya, kalecisıyle yedek oyuncularını almadı. sonuçta arjantin peru'yu, finale çıkmasını mümkün kılacak bir sonuçla, 6-0 yendi. bu, belki de şimdiye kadar rüşvetle kazanılan ilk dünya kupası'ydı.
rüşvetlerin ödendiğinden emin olamayız tabii. bu olay 1986'da (ingiltere'nin arjantin'le maç yapacağı gün) sunday times da yayınlandı, ama gazetenin ana haber kaynakları, yani cuntaya hizmet eden üst düzey bir devlet memuruyla iki futbol yetkilisi, anlaşılır bir nedenle kimliklerinin açıklanmasını istememişlerdi. makalenin yazarı olan maria laura avignolo, 'ahlaksızlık' ve diğer bazı suçlardan yargılandı ama beraat etti. dünya kupası'nda peru'nun yedek kalecisi olan manzo, bir gece lima'da sarhoş olmuş ve takımdaki oyuncuların maçı satmak için para aldıklarını söylemişti. ama ertesi gün ayılınca bu sözlerini inkâr etmişti.
maça gelince... o güne kadar hiçbir futbol maçında, maçın satıldığına dair bu denli güçlü kanıtlara rastlanmamıştır. sahaya, her zamanki göğsü verev bantlı forması yerine beyaz formayla çıkan peru takımı, eline geçen birkaç gol şansını değerlendirememiş ve el loco' olarak bilinen arjantin asıllı kalecileri quiroga, o gece her zamankinden daha garip oynamıştı. peru takımının ilk on birinde, nedense dört tane deneyimsiz yedek oyuncu vardı ve savunma oyuncularından biri de forvette görev almıştı.
konuştuğumuz annelerin hepsi o maçı anımsarken, şikeyi gözler önüne seren kanıtlardan söz etmişledi. "futbol fanatikleri buna inanmıyorlar", diye ekledi bayan bonafini. "futbol fanatikleri, din fanatikleri, politik fanatikller - fanatikler her zaman tehlikelidir."