ilk basımı 1996 olan simon kuper'in "futbol asla sadece futbol değildir" kitabından;
'malandro', brezilya folklorüne ait bir figür. atalarının köle olduğu tahmin ediliyor - brezilya'da kölelik 1888'de kaldırıldı. fakat 'malandro' ruhen tamamen özgür olmuş. disiplinin sıradan insanlar için iyi bir şey olduğuna inanıyor, ama 'malandro'nun disiplin altına girmesi mümkün değil. o, bir dolandırıcı, bir düzenbaz. tek başına çalışır ve hiçbir kurala uymaz. yoksuldur ama yine de iyi giyinir, en iyi yerlerde yemek yer ve güzel kadınları büyüler. o, ulusal karakteri temsil eder.
profesör muniz sodre, pencereden yukarı doğru bir el hareketi yaptı. "size bir resim çizmek istiyorum", dedi. "bir 'favela'ya giderseniz, -ki bunu yapmak için deli olmam gerek- bir kadın görürsünüz. o evlerde hiç erkek yoktur. bu kadın beş ya da altı çocuğuna birden bakar. bu çocukların en zekisi, yanı canı istediği zaman polislerin elinden kurtulabilecek olanı ve kavga edebileni, iyi futbolcu olur. annesine yiyecek sağlayabilir. futbol sahasında görülen numaracı oyuncularla, gerçek hayatta zeki bir çocuk olmak arasında son derece derin bir ilişki vardır. işte o çocuk bir 'malandro'dur."
klasik anlamda 'malandro', siyahtır ve siyahların ata sporu olan 'capoeira'da ustalaşmıştır. 'capoeira', dansla dövüş sanatı arası bir şeydir. dansçı, topuklarına bıçaklar takar ve rakibinin etrafında dans ederek onu parçalamaya çalışır. 'malandro' ipek bir atkı takar, ama bunu hava olsun diye değil, 'capoeira' sırasında boynunu rakibinden korumak için yapar. profesör sodre, "'capoeira' hiç beklemediğiniz yerlerde karşınıza çıkar", dedi ve gülümseyerek ekledi, "ben bir 'capoeirista'yım. bıçak kullanmakta çok ustayımdır". 50 yaşındaki sodre, rio de janeiro üniversitesi'nde iletişim profesörü olduğu için, duyduklarım beni çok şaşırtmıştı.
'capoeira' bir dans, ama aynı zamanda bir spor da... brezilya futbolu da öyle. ingilizler'in futbolu brezilya ya getirmelerinden yıllar sonra, siyahların brezilya kulüplerine girmesi yasaklandı, ama futbol oynamak isteyen zenci-beyaz melezleri, biraz daha açık tenli görünmek için yüzlerini boyadılar. işte size güney afrika'dan esintiler. brezilya futbolunun altın çağı, siyahların da futbol oynamalarına izin verilmesiyle başladı. ilk büyük siyah futbolcu, 1938 dünya kupası'nun gol kralı olan leonidas'tı. brezilyaya dünya kupaları'nı kazandıran futbolcuların büyük bir çoğunluğu da siyahtı: pele, didi, garrincha, jairzinho ve diğerleri. bu takımlar o denli 'siyahtı' ki, didi beyaz bir kadınla evlendiği için, az kalsın isveç'teki dünya kupasına gidecek olan takımdan çıkarılıyordu.
bu oyuncular 'capoeirista' değillerdi, ama zarafet ve hilebazlığın saygı gördüğü bir kültürden geliyorlardı. onlar futbolun 'malandro'larıydı. örneğin garrincha ve pele... bu futbolcular, tıpkı büyük capoeirista'lar gibi, bazı hareketler -kuru yaprak, bisiklet- yaratırlardı. 'malandro' futbolcuların ilk örneklerinden biri, 'favela'lardan yetişen ve ufak tefek bir kanat oyuncusu olan, melez garrincha'ydı. brezilya'da çok popüler bir hikâye vardır: brezilya antrenörü oyuncularına, rakiplerinin oyun tarzını anlatıyormuş. konuşmasını bitirince garrincha sormuş: "bunları diğer takıma da anlattınız mı? öyleyse ne yapacaklarını nereden biliyorlar?" çünkü futbol sahasındaki üçkâğıtçı olan 'malandro' için nasıl oynayacağını önceden planlamak çılgınlıktır. o anda içinizden ne geliyorsa onu yaparsınız.
bir bacağı diğerinden daha uzun olmasına karşın garrincha, tüm savunmaları mahvedebılen bir futbolcuydu. 'küçük kuş', brezilya formasıyla üç dünya kupası nda oynadı, iki şampiyonluk yaşadı, ama emekli olduğu zaman, eşi ve sekiz çocuğuyla birlikte futbola başlamadan önce yaşadığı kenar mahallelere döndü. bir süre sonra da alkolden öldü. fakat cenaze töreninde tam bir milyon brezilyalı, rio caddelerini doldurmuştu. ölümünden sonra çekilen, 'garrincha: halkın neşesi', en ünlü brezilya filmlerinden bindir. "brezilya futbolu yalnızca bir spor değildir", dedi sodre. "bir tür tiyatro oyunu, teatral bir hareket tarzıdır."