ilk basımı 1996 olan simon kuper'in "futbol asla sadece futbol değildir" kitabından;
dünya kupası'ndaki görevim, amerikan televizyonu için oyuncuları teşhis etmekti. boston'daki maçlar sırasında naklen yayın odasında oturuyor ve oyunculardan biri gol attığı ya da dikkat çeken bir hareket yaptığı zaman, kim olduğunu söylüyordum. teknik elemanlar da ekrana onun adını yazıyorlardı.
görev aldığım ilk maç olan arjantin-yunanistan maçının henüz beşinci dakikasında bir arjantinli orta sahada yere düştü. kulaklığımdan yapım yardımcısının, "kim bu?" diye soran sesini duydum. hiçbir fikrim yoktu. "15 numara, balbo", dedim. milyonlarca amerikalıya sahadaki olayları açıklamaya yarayan ekranda 'balbo' adı yazdığı anda, yerde yatan oyuncu ayağa kalktı. bu chamot'tu. kulaklıktaki ses, "bana bunu yapamazsın", diye kükredi ve yabancı gazeteciler ertesi gün, hiçbir şey den anlamayan amerikalılar hakkında atıp tuttular. turnuva süresince çoğu maçı, bir an önce bitmesi için dua ederek seyrettim.
ilk maçta yaptığım hatadan sonra, oyuncuları daha yakından tanımak için nijerya kampını ziyaret ettim. emmanuel amunike ufak telekti. peter rufai'yi tanımak çok kolaydı, çünkü maçlarda daima kaleci forması giyiyordu. danıel amokachi'nin de ilginç bir saç tıraşı vardı. bir italyan kadın gazeteci, amokachi'nin tam önünde durdu ve gözlerinin içme bakarak, "danıel amokachi siz misiniz?" diye sordu. "hayır", dedi amokachi ve biraz ilerideki takım arkadaşı sunday oliseh'i göstererek, "daniel amokachi o", dedi. kadın, oliseh'in formasını çekiştirmek üzere koşunca, amokachi odasına geri döndü.
ona sempati duydum. italya'da yayınlanan her gazete o sıralarda oynanacak olan italya-nijerya maçına her gün 10 sayfa ayırmak zorundaydı. 'paparazzi'lerin çoğu, arrigo sacchi'nin new jersey'de kamp yapan takımının yanındaydı ve futbolculara "kim daha iyi: signori mi, yekini mi?" gibi sorular soruyorlardı. aldıkları yanıt, "signori büyük bir oyuncu ama yekini de büyük bir oyuncu" oluyordu. birkaç düzine italyan gazeteci de, nijerya takımının kamp yaptığı, boston yakınlarındaki holiday ınn'e gelmişti. her gazeteci, her gün özel bir söyleşi yapmak zorundaydı. amokachi'yle konuşmak isteyen kadın, nijeryalı oyuncuların aynı odada kalıp kalmadıklarını öğrenmek istiyordu. kalıyorlardı. peki (kaşlarını kaldırarak devam etti) bu hoşlarına gidiyor muydu?