ilk basımı 1996 olan simon kuper'in "futbol asla sadece futbol değildir" kitabından;
1974'te zaire, dünya kupası finallerine katılma hakkını elde eden ilk siyah afrika ülkesi oldu. zaire, batı almanya'da o kadar kötü bir futbol ortaya koydu ki, o güne kadar daha kötü oynayan bir afrika takımı görülmemişti ve batı basını bu duruma bayıldı. yine de zaire, avrupa'nın acımasız gazeteciler ordusuna rağmen hayatta kalmayı başardı. gazeteler, zaireli oyuncuların yemek için yanlarında maymun getirdiklerinden tutun da, sahadaki taktik anlayışlarının ancak vahşilere özgü bir sistem olduğuna kadar bir sürü uydurma ve moral bozucu haber yayınladılar. zaire, iskoçya'ya 2-0, yugoslavya'ya 9-0 ve brezilya'ya 3-0 yenilince (hala iktidarda olan) zaire devlet başkanı mobutu takımı geri çekmeyi bile düşünmüş olmalı. o günlerde oyuncuların başka sorunları da vardı ve bunların birçoğu, mulamba ndaie'nin yugoslavya maçında hakeme tekme atarak oyundışı kalmasıyla birlikte su yüzüne çıktı.
hollanda'da yayınlanan vrij nederland dergisi, zaire'nin yugoslav antrenörü blagoyev vidinic'e, ndaie'nin oyundan atılması hakkındaki görüşlerini sorduğu zaman, vidinic bu hareketin kırmızı kartı gerektirdiğini söylemiş ve eklemişti: "yine de çok ufak bir nokta var. hakeme tekme atan 13 numara değil, 2 numaralı ilunga mwepu'ydu."
ndaie, "hakemin davranışından, bizi ayırt edemedikleri anlaşılıyor", demişti. "üstelik ayırt etmeye çalışmadıkları da belli. oyundan atıldığım zaman çılgınlar gibi bağırdım. hakeme tekme atanın ben olmadığımı söyledim. mwepu da, 'tekmeyi o atmadı, ben attım', dedi, ama hakem bununla ilgilenmedi bile. buradaki bütün hakemler siyah ırka karşı, hem sadece hakemler de değil. iskoçya'nın kaptanı olan 4 numaralı oyuncu, maç sırasında bana birkaç kere, 'zenci! hey zenci!" diye bağırdı. hatta bana birkaç kere de tükürdü... mana'nın da yüzüne tükürdü. iskoçya'nın 4 numarası vahşi bir hayvan." iskoçya'nın 4 numarası billy bremner'di.
basın ayrıca vidinic'e, zaire, yugoslavya karşısında henüz 3-0 yenikken kalecisi kazadi'yi neden değiştirdiğini sordu. yedek kaleci yüzünden antrenörün bir yugoslav ajanı olduğu dedikodusu yayılmıştı ve vidinic, maçtan sonraki basın toplantısında, verdiği karar hakkında konuşmak istemeyince bu dedikodular daha da güçlenerek devam etti. her şeyi bir gün sonra açıklayacağını söyledi ve sözünü de tuttu: "spor bakanlığı temsilcisi bay lockwa, üçüncü golden sonra 'bu kaleciyi çıkar', dedi, ben de çıkardım."
"bunlar bana özgü sorunlar", dedi vidinic iç çekerek. "ama sizi temin ederim, bundan böyle hükümete, takımımda değişiklik yapma izni vermeyeceğim. fas'ı çalıştırdığım dönemde de (onları 1970 dünya kupası'na götürmüştü) fas kralının işime karışmasına izin vermemiştim. bir maçtan hemen önce elime, sahaya hangi on birle çıkmamı istediğini bildiren bir not tutuşturdu. "bu durumda, hemen gidiyorum", dedim. "peki", diye yanıtladı, "ama senin çıkardığın takımla fas yenilecek olursa çok şey olabilir". vidinic konuşmasına ara verdi. "ee?" diye ısrar etti gazeteciler, "ne oldu?" "kazandık tabii. üstelik maç, en büyük rakibimiz olan cezayir'leydi."
bu söyleşiler, zaireliler'in kaldığı otelin dışında yapılıyordu. vidinic ve futbolcular gazetecilerle otelde konuşmuyorlardı, çünkü otel spor bakanlığında çalışan görevlilerle doluydu. zaire, 'küçük balık' tanımlamasını hak eden tek afrika temsilcisiydi. her açıdan garip bir takımdı, ama afrika futbolunun 1974'ten sonra büyük bir gelişme gösterdiğini de kabul etmek zorundayız. profesör paul nkwi, kamerun'da bana şöyle demişti: "artık başkalarının nasıl oynadığını görüyoruz. maçları radyodan dinlerken bir oyuncunun dört rakibi arasından nasıl sıyrıldığını sadece duyuyordunuz, oysa şimdi herkes tv'nin başına toplanıyor. benim küçük çocuklarım fransa'nın maçlarını izleyince, ingılizler'in topu havaya kaldırarak oynadığı futbol tarzıyla arasındaki farkı anlıyor, fransızlarla almanlar'ın kısa paslı oyunlarını gayet iyi öğreniyorlar. bu şekilde öğrendikleri şeyleri de kamerun futboluna getirdiler. zaireliler bu farkı anlayamamışlardı."