ilk basımı 2012 yılında cem zamur'un "onun gibisi gelmedi: memleket futbolundan portreler" kitabından;
hakemin özel tarihi doğan babacan
(...)
- o dönem ne hissettiniz böyle bir çağrı geldiğinde? az buz bir şey değil sonuçta. 900 hakemin arasından seçilmek, özellikle de futbol dünyasında türkiye'den daha önde yer alan ülke hakemlerinin önüne geçmeniz gerçekten ilginç. böyle bir çağrı bekliyor muydunuz her şeyden önce?
- şöyle bekliyordum, birtakım sinyaller vardır müsabaka verildiği zaman. o müsabakalardan evvel afrika'dan tunus ve mısır arasında oynanacak olan bir final maçında görevlendirildim. o zamanlar fifa hakem talebi için milli federasyonlara yazıyordu yazıyı: "şu maça bir türk hakem verilecektir, hakemi tayin edin," diye. milli federasyon da fifa'ya o maçı kimin idare edeceğini ve yardımcılarım da yazıyordu. böyle bir hakem ataması türkiye'ye geldiği zaman, federasyonumuz tarafından görevlendirilen hakemimizin adı benim adımla değiştirilmiş. fifa tarafından kabul edilmemiş ve benim verilmem önerilmiş. o müsabakaya ben gittim, arkasından 1972 münih olimpiyatlarına gittim. o olimpiyatlarda iki grup vardı. b grubunun final maçı da danimarka rusya arasındaydı, o maçı da ben yönettim. o zamanlar fifa'nın başkanı sir stanley rous'du. özellikle orada yönettiğim ilk müsabaka olan batı almanya-fas müsabakasını izlemeye gelmişti. herhalde iyi yönetmişim, yarı finali verdiler. orada da iyi bir yönetim gösterdiğimden dolayı dünya kupası finallerine hakem olarak tayin etmişler.
- şimdilerde takımların kamplarına girilip oyuncularla röportaj yapılırken galiba sizin olduğunuz kampa tercüman gazetesi gelip sizle röportaj yapmış, türkiye'den orada olan tek insan sizsiniz diye. nasıldı o günler?
- o zamanlar tercüman gazetesi kuvvetli bir kadroya sahipti. kulaktan çınlasın o zamanlar necmi tanyolaç görevliydi dünya kupası'nda. buradan giderken de bizim kendi aramızda tertip ettiğimiz hakemler gecesinde arkadaşlar bana yemek verdiler, hayırlı yolculuklar, iyi şanslar dilediler. o gecede de tercüman gazetesi bana bir nazarlık takmıştı, "allah nazardan korusun" dercesine. bundan sonra almanya'da da akıllarına gelmiş bizim idmanı izlemişler, hatta "kamptan bir saatliğine doğan babacanı kaçırdık,9 diye gazetelerine haber yapmışlar. o zamanlar türk gazetelerinin basıldığı yer frankfurt'tu. biz müsabaka yönetecek 30 hakem de o bölgede kamptaydık. programımız vardı, sabah kahvaltıdan sonra kros çalışması, ders çalışması gibi değişik bir hazırlama şekliydi. bu hakemlerin performansını yükseltti, oldukça faydalı bir kamp oldu. fifa hakemleri iyi tanımak için idmanlarda çift kale maçlar yaptırırdı. ben futboldan geldiğim için biraz da herhalde iyi futbol oynadığımdan, o idman maçlarında bir-iki tane de gol atmıştım. hatta hiç unutmuyorum, kenneth aston'dı bizim fifa hakem kurulu başkanı o zamanlar, "sen profesyonel futbol oynadın mı?" diye sormuştu bana. ben "evet," deyince, "belli," demişti.
- valla o günleri anlatmak zor. aradan neredeyse otuz sene geçti. mutlaka heyecan duymuşumdur. ama benim yapım itibariyle futbolcu olarak da o seyirci karşısına çıktığım için fazla etkilemez. ama büyük bir organizasyondu, yanlış yapmamak, başarılı olmak gerekirdi.
- o maç bugün oynama o şilili oyuncuyu atar mıydınız?
- mutlaka atardım.
- berti vogst'a vurmuştu galiba yanılmıyorsam?
- evet vogst'a vurmuştu. o ayrı bir düşünce, o anda aklıma gelen bir düşünce. çünkü güney amerikalı futbolcular fazla stres yüklü müsabaka oynarlar, heyecanlıdırlar. orada öyle bir durum oldu ki oyuncuyu hemen kart gösterip alsaydım, yerdeyken daha kalkmadan bir tane daha vuracaktı
- ikisi de kıvranıyordu, ayağa kalkmasını mı beklediniz?
- evet, ayağa kalkmasını bekledim, kendisi sakatlık hissetmedi, canı yanmadı. atılmasın diye o hareketi yaptı, o bir taktikti. ben de onun taktiğini boşa çıkarmak için bekledim. önce vogst'u tedavi ettirdik, doktorlar falan çıktı. o zamana kadar o kalktı zaten "kurtuldum" diye. olay yerinden uzaklaştı, sak i n leşti. aradan belki 30 saniye kadar bir zaman geçti, tribünler de ne olacağını merak ediyorlardı, hatta homurdanmalar başladı. çünkü kasti bir tekmeydi. onun sakinleştiğini görünce çağırdım, teke tek kaldık, kartı gösterdiğim zaman çaresi kalmadı.
- 1974 dünya kupasında kendi performansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz, başarılı mıydınız?
- başarılıydım diyorum. şöyle diyorum: gazetelerin, bizim basının yazmış olduğu hem kendi fikri olarak hem de o turnuvayı izleyen diğer ülke basınlarının yazılarını da tercüme etmek suretiyle yaptıkları neşriyatlarda da ortak kanı buydu, bu yüzden öyle bir intiba geldi bana. o yazılarda sadece ecnebi basınının fikirleri değil teknik adamların da görüşleri vardı.