eğer bir takım, alan savunması içerisinde birtakım oyunculara adam adama markaj uyguluyorsa, orta saha ve savunmada hücuma sürpriz oyuncu çıkartmalıdır ki gol pozisyonu yakalayabilsin. trabzonspor'un savunma ve orta saha blokunun, bırakın hücuma çıkmayı, adım atacak gücü yok. ogün üretken değil. oyunu kuramıyor. vugrinec, emre' nin; campbell da halilagiç' in kontrolünde etkisiz. sol kulvar abdullah ve dilaver' le, sağ kulvar da recep ve mehmet zengin' le işlemiyor. birkaç etkisiz ortanın dışında sonuca yönelik kanat organizasyonu yok. feti, ön liberoda savunma göreviyle yüklü. orta göbekte rada ile okan çakılı.
koskoca trabzonspor, bırakın hücumda çoğalmayı, pozisyon zenginliği üretmeyi, ilk yarı boyunca gol şansı yakalayamayarak belki de avni aker'de tarihe geçti. trabzonsporlu oyuncular, futbolun bir koşu oyunu olduğunu adeta unutmuşlardı. oyun anlayışları çaresiz, inançları yitikti. ne yaptığını bilen neredeyse yoktu. sadece abdullah'ın boşuna gayretleri sözkonusuydu ki bu da ilk yarıda sonuca gitmeye yetmedi.
ikinci yarıya iki takım da maçı riske ederek başladı. trabzonspor'da savunma, orta saha ve hücum blokları birbirinden kopuk. yardımlaşma yok. inanılmaz bir çaresizlik içerisindeler. istanbulspor ise her yönüyle trabzonspor'dan üstün. rakibinin inancını kırdıktan sonra oyunun kontrolünü ele aldı. hamle üstünlüğünü eline geçirmesine rağmen saffet'in gününde olmaması nedeniyle sonuca gidecek beceriyi gösteremediler. son dakikalarda ise bordo-mavililer daha ataktı. fiziksel güçsüzlükle birleşen psikolojik çöküntü, gol pozisyonlarında trabzonsporlu futbolcuların vuruş becerisini olumsuz etkiledi.
gözlerimiz doksan dakika boyunca selahattin, hüseyin ve mehmet ipek gibi genç isimleri aradı. bu isimler, mehmet zengin, recep, vugrinec, okan ve dilaver'den daha az mı başarılı olurdu. teknik adamlar, seçimleriyle büyür ya da küçülür. g ordon milne yaptığı seçimlerle küçüldükçe küçülüyor. rüzgâr ekti, fırtına biçiyor. bu fırtına gittikçe kasırgaya dönüşür.