ankara - iki takım da oyuna o kadar kontrollü başladı ki, neredeyse birbirlerine dokunmama yarışı içerisine girdiler. 12. dakikada ogün , erol 'a faul yapmasa, ezeli rakipler centilmenlik rekoru kıracaklar. fenerbahçe ile trabzonspor başbakanlık kupası'nı değil de, sanki barış kupasını oynuyorlar. insan, trilyonların konuşulduğu bir ortamda futbol adına hiçbir şey göremeyince kahroluyor.
savunmada uche ve saffet akbaş , ünal ve vugrinec 'den kurulu bordo-mavili forvete karşı futbol yaşamlarının en sorumsuz maçını oynuyor. defansın önünde oynayan kemalettin ise başına buyruk. ona da fazla iş düşmüyor.
iskender , osman ve rada 'dan kurulu trabzonspor'un savunma bloku da, moshoeu ve faruk 'a karşı aynı rahatlık içerisinde. sarı- lacivertlilerde, forveti destekleyen kubilay , karadeniz ekibinde ise orhan . ikisi de hücumu desteklemekte yetersiz. bu yetersizliğe teknik adamların diziliş hatası da eklendi. oyun kurgusu ise zaten yok. forvette gerek faruk, gerekse vugrinec, orta saha alışkanlıkları olan ünal ve moshoeu'nin içeriye kaçmasıyla yalnız kaldılar. bloklar arasındaki kopuklukla birlikte futbolun bir koşu oyunu olduğu unutulunca ortaya inanılmaz bir kötü futbol çıktı. ilk yarıda fenerbahçe'de mustafa doğan ve moshoeu, trabzonspor'da ise erdal ve ogün biraz olsun hareketli olan futbolculardı.
durgunluk ikinci yarıda da devam etti. pas alış-verişi bir yana, topla dripling yapmak serbest. karşı koyan, pres yapan yok; seyreden ise çok. oynayanlar için de, seyredenler içinde eziyet. bloklar arasındaki mesafe uzatma dakikalarında kopmadı, adeta uzadı. bir taraf gol atmaya çalışırken diğer taraf savunmada kaldı, orta saha tamamen ortadan kalktı. oyun disiplini, teknik ve taktik uygulama gibi futbol değerlerinin yerini, savruk ve sorumsuzlukla bezenen ilkel bir anlayış aldı. top oynamaktan ziyade top çevirerek maçı tamamlama gayreti vardı. bu, taraftarlarla alay etmekten başka bir şey değildi. maçın atmosferi ne olursa olsun, motivasyonu koşullar arttırıyor veya azaltıyorsa, futbolcularımızın sadece bilincini değil bilinçaltını da sorgulamalıyız.
118. dakikada ayhan yücebilgiç 'in çaldığı penaltı pozisyonunda haklı olsa ne olur, haksız olsa ne olur? bütün futbolcular yanlışlık içerisinde olduktan sonra.