ilk basımı 2003 yılında olan tanıl bora'nın "ankara rüzgarı: gençlerbirliği tarihi" isimli kitabından;
1960'lar boyunca yönetici olarak kulübün yükünü taşıyanlardan ismail özersin'in 1967/68'deki balkan kupası seyahatleriyle ilgili hatırladıkları, "disiplinin" yanında gençlerbirliği'nin bir başka hususiyetini, "imkânsızlıkları" da belgeliyor:
"balkan kupası'na gideceğiz. tesadüfen ben de ehliyetlini yeni almıştım. arabamı da yeni almıştım. bulgaristan'a, beroe [eskizağra] gidiyoruz. yönetim kurulunda görüştüm, kulübün zaten maddi olanağı yok, kulübe menfaat sağlayalım, ne yapalım, altı araba, herkes kendi arabasını alsın, futbolcuları ikişer üçer taksim edelim, öyle gidelim, dedik. öyle gittik. dönüyoruz, o zaman köprü yok, arabalı vapurla geçiyoruz. arabalı vapura girdik, park ettik, yukarda çay içmeye çıktık. içerken, aşağıdan gürültü gibi bir şey geliyor, kemal beyle beraber indik, n'oluyor dedik? faik'le küçük tevfik, yüksek sesle münakaşa ediyorlar. kavga falan yok, o kadar. herkes bakıyor. oturun arabalara dedik, oturdu çocuklar. bolu dağına vardık. yemek yedik. yemekten sonra daktilo istedik. oturduk kemal [kaya] beyle, faik ve küçük tevfik'e, kulübü umumi yerlerde yüksek sesle konuşarak küçük düşürücü davranışlarınızdan dolayı ifadelerinizi 24 saat zarfında genel sekreterliğe ulaştırın, diye yazıyı yazdık. araba bolu dağından hareket ederken onlara verdik. ertesi gün de ifadelerini verdiler, yönetim kuruluna sunduk, bir karar verildi. böyle intizamlı, böyle dürüst bir kulüptük."