ilk basımı 2005 yılında olan ziya adnan'nın "çünkü biz ankaragüçlüyüz!.." isimli kitabından;
yine "pegasus"un internet sitesinden, o tribünlere yıllarını vermiş, yürekten ankaragüçlü murat yavuz'un bolu kupa finaline dair hatırladıkları:
"bolu maçına gidilecek... evde harp çıkmış "nereyeee" diye çığlıklar arasında aşağı ayrancı'dan ulus'a belki tarihimdeki en hızlı yürüyüşü yapıyorum. duymuşum, stadın oradan otobüsler kalkacakmış. mahallemizin büyük abileri bir gece önceden alkol duvarıyla beraber yolu tutmuşlar, bana da "senle uğraşamayız" demişler ve benden küfür yiyerek ulus'a yola koyulmuşlar.
bir zaman sonra ulus heykel'deyim, garip bir kalabalık var.
eski ankaragücü taraftarları hatırlar, eski boyacı şapkası vardı önü beyaz plastikten sarı-lacivert; işte öyle şapka takmış 30-35 yaşlarında bir adam, desoto marka eski ve dökük kırmızı kupalı bir kamyonun motor kaputu üzerine çıkmış, arka kasada rahat 50-60 kişi var, elinde evlerde annelerimizin diktiği rengi solmuş bir bayrak (malum o zamanlar bayrak atkı hak getire) ve "kalkıyooor kalkıyooor bolu'ya, delikanlılar bolu kamyonu kalkıyoor" diye bağırıyor.
tam da sümerbank'm hacıbayram'dan iniş istikametinde yanında 2 tane çingene davulcu ve aynı kaput üstündeki adama benzer tipte tamamen gri ve siyah giyimli bir abim de yoldan geçenleri "hadi kardeşim ankaralı değil misiniz, binsenize" diye kollarından tutup çekiştiriyor davulcuların şenliğiyle...
askeri inzibatlar, "vatandaşı rahatsız etme kardeşim" diye tam üzerlerine yürürken, elinde pazar fileli koyu kahve renkli paltolu emekli olduğunu zannettiğim bir amca kapana giriyor ve "haydi baba, ankaramız için haydi" diye kamyona yanaşıyor...
adamın bu lafı beni daha bir ankaragüçlü, daha da bir manyak yapıyor.
"evladım, ben doğma büyüme ankaralıyım. biliyorum bu gün çok önemli. ankara için en kutlu gün, ama ben yaşlandım, açık kasa kamyonda gelemem, ama sizin gazanız mübarek olsun, alın bakın halden meyve almıştım, yolda yer daha canlı daha güçlü olursunuz" diyerek elindeki fileleri bize uzatıyor.
ve o amca, belki de cebindeki son parayla aldığı azığını taraftara verip evine doğru giderken, herkes arkasından bakakalıyor.
işte eskiden ankara sevgisi, ankaramız böyleydi. halk arasında yaşlı nineler, dedeler bile sohbetlerinde bir şeye sevindiler mi "bastır angaragücü" derlerdi. o gün bolu'ya gittim.
stadın orda dolaşırken büyük abiler beni otobüse aldılar, yolda yemeğimi verdiler, stada soktular, kale arkasında adıl'ın ve haluk'un kapalıya uçuşunu gördüm, işte o enstantane aklımdan hiç çıkmayacaktır, onunla yaşıyorum, onunla avunuyorum.
ama isterdim ki o günlerde 11 yaşında değil de 20-25 yaşında olayım; zira korku, ürkeklik, evden kaçmışlığın baskısı derken fazla coşamamıştım, az da olsa o sevinci o aşkı görmüştüm.
ama yine de ben çok şanslıyım; zira şimdiki nesillere bakınca ne kadar anlamsız mücadeleler içinde olduklarını görünce üzülüyorum, hayretle karşılıyorum. 3-5 sene öncesine kadar sanal alem yokken taraftarın geldiği noktayı bu kadar iyi gözlemleyememiştim, bu kadar havada, bu kadar gündelikçi olabileceğimizi zannetmemiştim.