saniye çepnioğlu, artvin'in borçka ilçesinden bir ana. köpek ısırdığı için kuduz tehlikesine karşı tecrit odasına konan oğluyla birlikte üç gündür kilit altında. kuduza yakalanınca tecrit odasında ne olduğunu biliyorsunuz. saniye hanım'ın ana yüreği oğlunu yalnız bırakmaya razı olmamış, kadıncağız o feci ölümü paylaşmak üzere tecrit odasına kapanmış. bereket, köpeğin kuduz olmadığı anlaşıldı da, yakında çıkacaklar, yoksa ikisi de birlikte kudurarak öleceklerdi.
"erkek toplumu" olduğu söylenen türk toplumunda asıl kadınların, daha doğrusu anaların egemen olduğunu hep biliriz. türk erkeği, her şeyi göze alır ama, anasını kırmayı göze alamaz. çünkü bilir ki, anası da, bütün yaşamı boyunca, her şeyi gözden çıkarmış olsa bile, evladını gözden çıkarmamış, onun için canını fedaya hazır olmuştur. bundan dolayı, bizim toplum değerlerimizde, anaya bağlılık, erkeklikten vazgeçme anlamına gelen bir çeşit kılıbıklık değil, ana fedakârlığının doğal sonucudur.
türkiye ile yıllar yılı "yavru vatan" dediğimiz kıbrıs'taki türk toprağı arasındaki ilişki de bu çeşit bir karşılıklı bağlılık ilişkisidir. biz ne kadar kırıcı tutumlar içine girersek girelim, kuzey kıbrıs türk toplumu için türkiye hep "anavatan"dır: bilinir ki, gerektiğinde anavatanın insanları, yavru vatan için ölmeyi göze alırlar.
çok uzak olmayan bir geçmişte, almışlardır da.
şimdi, çok uzak olmayan bir geçmişte uğruna ölüm göze alınan bir dava için kimimizin ne yaptığına, daha doğrusu ne yapmadığına bakalım.
gençlerbirliği'nin kıbrıs seferi malum.
sonunda rumların istediği oldu ve fifa'dan türkiye futbol fedorasyonu'na "üyemiz olmayan bir ülkenin takımıyla maç oynanmaz" diye teleks geldi.
futbol federasyonu, "bu nasıl iş? spora nasıl politika karıştırırsınız? itirazımız var, ısrar ederseniz, her şeyi göze alıp biz fifa'dan çekiliriz" diyeceğine, telgrafı kıbrıs'a ulaştırıp "gereğini herhalde yaparsınız' dedi.
sanki, fifa'nın kapısında posta neferiymiş ya da telgraf dağıtım merkeziymiş gibi.
yok mu ya, böylece sorumluluk, federasyonun üzerinden gençlerbirliği'ne atılacak, fifa'ya da "emirlerinizi yerine getirmek için biz elimizden geleni yaptık" denecek.
fifa'deki türk temsilci de, "derdini kendi ülkesindekilere anlatamamış mazlum insan" rolünde. "hep yanlış anlaşıldığıma göre, artık hiçbir şeye karışmayacağım" diyor ve maç oynamak için çırpınıp duranları küçümseyici bir tutumla "ondört yıllık fifa hizmeti sonunda şeref üyesi" olarak ayrılacağı günü bekliyor.
gençlerbirliği ise, insanlık dışı spor ambargosunu kırmak için yapması gerekeni yapıp maçı oynayacak.
her şeyi göze alarak.
bir çift söz de dönem arası hazırlıkları için kuzey kıbrıs'a gitmiş öbür takımlara, malatyaspor, sarıyer ve özellikle ankaragücü'ne söyspor, sarıyer ve özellikle ankaragücü'ne söylemek gerek.
o ankaragücü ki, başkentin etkili çevreleriyle zaman zaman bütünleşmekten ve günü geldiğinde devlet desteğiyle küme atlamaktan geri kalmamıştır
böyle bir ankaragücü, gençlerbirliği, ambargo kırıcılığın komandoluğunu yaparken, saha kenarından sessiz seyredemez. o da, oradaki öbür türkiye takımları da, önümüzdeki günlerde kıbrıslı takımlarla maç yapmalı, spora politika karıştıranların yüzüne layık oldukları şamarı vurmalıdır. ne olabilir?
olsa olsa para cezaları gelir.
en kötü olasılıkla, federasyon cezalandırılıp, milli maçlar dahil olmak üzere, bütün türk takımlarının fifa üyesi ülkelerde maç yapmalın yasaklanabilir.
belki de türkiye'nin ve kıbrıs'taki türk halkının kıbrıs davası diye bir 'insan haklan" davası bulunduğunu dünyaya duyurmanın en iyi yolu budur.
bu davanın herkes tarafından henüz böylece bilindiğini sanmayın. dünyadaki büyük çoğunluk, kıbrıs diye bir yunan adasının türkiye'ce işgal edildiğini ve zorla boyunduruk altında tutulduğunu sanıyor. orada hakları gasp edilmiş, ezilmiş, dış dünyadan tecrit edilmiş, başkalarıyla futbol maçı bile oynayamayacak duruma sokulmuş bir halk bulunduğunu herkese anlatmanın başka yolu yok. emin olun, bu böyle anlatıldığı zaman, fifa gibi bir kuruluş bile yola getirilir. kaldı ki, bundan sonra ilk genel kurul, suudi arabistan'da, bir müslüman toprağında yapılacak ve türkiye, davasını savunmak için en elverişli koşullardan yararlanabilir duruma gelecektir.
kıbns rum kesiminin apoel'i kendi davasıyla tutarlı olabilmek için beşiktaş'la maç yapmayarak gereken cezayı göze aldı. bırakın, saniye hanım gibi olmayı, bir rum takımı kadar bile olamadıktan sonra kıbns'a "yavru vatan" demeye kimin hakkı olabilir? bu ne biçim analık?