mehmet demirkol'un "tae han min guk: 2002 dünya kupası mektupları" kitabından;
tercih: senegal
isveç-senegal
eğer bizim çeyrek final için rakip seçmemiz mümkün olsaydı isveç-senegal ikilisinden afrikalılar'ı tercih etmenin daha doğru olacağım düşünüyorum. her ne kadar bireysel yetenekleri ile üst düzey bir ekip olsa da, özellikle uruguay karşılaşmasında ve bu maçın ikinci devresinde görüldü ki, senegal'in takım olarak konsantrasyonu tam ve sürekli değil. dünkü maça dönelim... normal sürenin sonlarına doğru ibrahimoviç'in iki rakibini geçtikten sonra topu larsson'a çıkarıp maçı bitirmek yerine zor durumda kaleye vurması, maçın dönüm noktası. rakibinin tersine maç boyunca konsantrasyonunu kaybetmeyen isveç ödülünü bu hata nedeniyle alamamış oldu. her ne kadar maç süresince senegal yüzde 58 topa sahip olma oranıyla oynasa da, bu bir açıdan isveç'in tercihi olarak görülebilirdi, isveç'in arjantin'i yıkan oyun konsantrasyonu senegal'in parlayan tek yıldızına takıldı denebilir.
afrikalılar golü yiyene kadar isveç'in baskısından kurtulamamıştı. 4-2-3-l'le oyuna başlamışlardı ama benzer dizilişlerine, yakın fiziklerine ve daha üstün yeteneklerine rağmen isveç'e karsı bir plan üretemediler. larsson'un golü sonrası 4-3-3e dönen senegal'ın rakip kaleye gidebilmesi, iki kanat oyuncusu daf ve coly'nin isveçliler tarafından çok rahat bırakılmalarından oldu. yoksa atla bir takım oyununa girebildikleri söylenemez. ne diouf yaklaşabildi beklenen mucizeye ne de bouba diop... ama uruguay maçının da yıldızı olan camara bu kez meydan okuyan depar ve paslarına, 2-3 savunmacıyı ekarte ederek filelere gönderdiği iki topu ekledi. ve senegal'ı bir ay öncesine kadar asla beklemediği safhaya taşıyan oyuncu oldu.
benim senegal'ı tercih edilebilir bulmamamın temel sebebi, ha oyuncu grubunun bundan sonra bir takım olamayacağına olan inancım. avrupa'nın büyük kulüplerinin yakın takibine giren senegalliler'in, disiplinli isveç'ten daha uygun bir rakip olacağını düşünüyorum. bence istanbul'da isveç'e son dakikalarda kaybettiğimiz oyunu senegal'e kaybetmezdik. yoksa bunları düşünmek için çok mu erken?