lazio antrenörü "beşiktaş'ın kuvvetli olduğunu bartu'dan öürendim" dedi. italyan takımı salı günü şehrimize geliyor
italya liginde bu mevsim hiç maç kaybetmemiş olan lazio'nun antrenörü mannocci, «istanbul'a üstün form tuttuğumuz sırada gittiğimize memnunum. böylece bizim bartu'nun memleketindeki sporseverlere iyi bir futbol gösterebileceğine eminim» demiştir.
bu hafta lig'de maçı olmayan lazio, şimdi bütün gayretiyle 27 ekimdeki istanbul maçına hazırlanmaktadır. antrenör mannocci «rakibimiz beşiktaş'ın zorlu bir takım olduğunu öğrendim. öte yandan uzun zamandır türklerle temas yapılmamış. lazio’nun alacağı sonuç ve göstereceği oyun, italyan futbolü adına propaganda yaratacağı için, dikkatli olmamız gerekiyor" demiş ve "istanbulda en bütük kozlarının başında bizzat can bartu gelecektir" şeklinde konuşmuştur.
hâlen italyan liginde namağlûp iki takım vardır: lazio ve juventus... lazio bugüne kadar oynadığı 7 lig maçından 3'ünü kazanmış, 4'ünü de beraberlikle bitirmiştir. lazio sırasiyle milan'la la 0-0, torino ile 2-2, foggia ve bologna ile 1-1 berabere kalmış, varese'yi, lancrassi vicenza'yı 2-1, roma'yı da 1-0 mağlup etmiştir. lazio'nun aldığı sonuçlar içinde bilhassa roma’yı yenmesi, büyük hâdise yaratmıştır. şampiyonlar şampiyonu inter’i 2-0 yenmiş romayı mağlûp etmek, bütün italyada sansasyon doğurmuş, herkes lazio’dan bahsetmiştir.
lazio'lu can bartu çarşamba gecesi beşiktaş'la oynayacakları maç için «çok heyecanlıyım» demiştir.
fenerbahçedeyken beşiktaş'a karşı defalarca yer aldığını belirten milli futbolcu şunları ilâve etmiştir: «itiraf edeyim ki, yabancı bir takımdan bir türk takımına karşı yer almak insanı heyecanlandırıyor. ama, italya'da oynayan profesyonel bir futbolcu olarak beşiktaş karşısında bana verilecek görevi yapmak zorundayım.»
beşiktaş - lazio maçını düzenleyen feriköy kulubü idarecileri dün sabah lazio kulübü genel sekreteri dr. ricardi ve can bartu ile telefonla görüşmüşlerdir. dr. ricardi telefonda şunları söylemiştir: «italya'nın dünya futbol piyasasında ön sırada olduğunu beşiktaş maçında bir kere daha göstereceğiz. bilhassa can bartu'ya güveniyoruz. lig'de yenilmedik, istanbul'da da yenilmeyeceğiz.»
lazio - beşiktaş m maçının biletleri numaralı tribün 30 lira, kapalı tribün 15 lira, açık tribün 10 lira olarak tesbit edilmiştir. biletlerin satışına yarın beden terbiyesi bölge müdürlüğünde, harbiye’de cem seyahat acentasi ve beyoğlunda erol mağazasında başlanacaktır.
beşiktaş - lazio maçından önce, saat 18.30 da fenerbahçe - beşiktaş tekaütleri bir karşılaşma yapacaklardır. bu maçta beşiktaş'ın şöhretli forveti sahada yer alacaktır. takımlar şöyle tesbit edilmiştir:
cihat arman'ın takımı: cihat -ahmet, murat - selâhattin, kâmil, ömer - erol, mehmet ali, suphi, müjdat, halit.
hakkı yeten’in takımı: mehmet ali (ethem) - yavuz, vedil (yani) - nusret, ali ihsan, hüseyin (eşref) - sabri, hakkı, kemal, şeref, şükrü (recep, faruk, eşref).
artık futbolculuğum bitmişti. tribünlere dönmüştüm arada bir lazio'nun idmanlarına çıkıyor, tekaütlerin maçlarında oynuyordum. yalnız değişmeyen bir gerçek vardı. lazio'luların yakınlığı. laziolu'ların sevgisi... futbol çağını geride bıraktıktan uzun bir süre sonra dahi lazio'luların, roma'lıların gözünde kendi deyişleriyle «şükrü» idim. «şükrü» olarak kaldım... beşiktaşlı şükrü gülesin gibi.
bunu sonraları daha iyi değerlendirecektim. bilhassa, artık dönmemek için döndüğüm vatanımda... italya'daki dostlarımdan mektuplar alıyordum. bana eski günlerimden unutamadıkları hâdiseleri hatırlatıyorlardı. bir de araya beşiktaş - lazio maçı girince 1950 senesşinde bir çift top ayakkabısı ile roma’ya gidişim geldi aklıma. futbol hayatımın başlangıcı beşiktaş, bitişi lazio idi. şimdi her iki kulubün formasını taşımış emektar bir futbolcu olarak yarın gece yapılacak maçı bekliyorum. bir tarafta beşiktaş... 17 yaşında renkleri ni seçtiğim beşiktaş futbol dünyanın yıkılmaz âbisdesi kara kartal. öte yanda lazio... bana avrupa'da futbol oynama fırsatını veren lazio renkli, renksiz çeşitli mâceralar, sürprizlerle dolu bir hayat geçirmiştim...
beşiktaş - lazio maçını seyrederken, o geride kalan yılları yaşayacağım. senelerin verdiği yorgunlukla üzüntülü seyredeceğim onları...
can: "özlediğim türk seyircisi önünde oynayacağım için çok sevinçliyim. nâmağlûp takımınmızı yenmek güç"
lazio geliyor
maç yarın gece 20.30'da. bartu, italya liginde ilk dörde giren maci - beyazlı ekipte sağiç oynayacak. kafilede 14 futbolcu var
galip bülkat roma'dan bildiriyor
yarın gece 20.30’da mithatpasa stadında şükrü gülesin’in jübilesi için beşiktaş'la karşılaşacak lazio futbol takımı bu sabah uçakla istanbul'a gidecektir.
genel sekreter riccardi başkanlığındaki kafilede antrenör mannocci, idareci dotti ve doktor chiesa ve şu futbolcular bulunmaktadır: «cei, zanetti, dotti, governato, pagni, gasperi, mari, bartu, d'amato, renna, ciccolo, vitali, carosi, gori.»
geçen hafta geçirdiği grip sebebiyle atalanta'ya karşı oynatılmayan can bartu, özlediğim türk seyircisi önünde oynayacağım için çok sevinçliyim. nâmağlûp lazio, beşiktaş’ı yenmek için oynayacak» demiştir.
bartu, maçın dostluk karşılaşması olduğuna işaret etmiş. «lazio, inter, milan, napoli ve juventus’dan sonra italya’da söz sahibidir» şeklinde konuşmuştur. can bartu, romanya önünde takımımızın kazandığı galibiyetten gurur duydum, demiştir.
maçın biletleri; bölge müdürlüğünde, harbiyede cem seyahat acentasında ve beyoğlu erol mağazasında satılmaktadır.
milli futbolcu şükrü gülesin adına düzenlenen "jübile maçı" 20.30'da başlıyor. bartu, bir yabancı forma altında ilk defa türk seyircisi karşısına çıkacak. siyah - beyaz'lılar "lazio'ya mağlûbiyet acısını biz tattıracağız" diyorlar
italya lig dördüncüsü lazio, şükrü gülesin adına düzenlenen jübile maçında bu gece beşiktaş’la oynayacaktır.
italya'da inter, napoli ve fiorentina'dan sonra milan’la birlikte 11 puanla ilk dört arasına girmeye muvaffak olan lazio, mithatpaşa stadında saat 20.30 da başlayacak maça can bartu da dahil şu tertibiyle çıkacaktır; cei - dotti, vitali - carosi, pagin, galli - renna, bartu, ranzoni (d’amato), gasperi, mari.
bu seneki lig maçlarında elde ettiği sonuçlarla klâsmanda iddialı bir duruma yükselen lazio 8 maçta şöhretli milan gibi 11 puana sahip olmuş ve attığı 9 gole karşılık 6 gol yemiştir. italya lig liderliğinde inter, napoli ve fiorentina 12’şer puana sahiptir.
italya lig'inin nâmağlûp takımı lazio ile yapacağı maça büyük bir dikkatle hazırlanan beşiktaş ise sahaya şu tertibiyle dizilecektir; «necmi - yusuf, süreyya, - suat, b. yusuf, kaya - ahmet, k. yusuf, faruk, cevdet, k. ahmet.»
beşikıaşla oynayacakları maça büyük bir önem veren ve «namağlûp ünvanımızı istanbulda da koruyacağız.» diyen lazio'lulara cevap veren beşiktaş antrenörü spajiç «hiç belli olmaz» demiştir. takımının çok iyi hazırlandığını ve uzun bir süredir maç yapmadığı için futbolü özlediğini belirten spajiç şunları ilâve etmiştir: «italyan futbolü seyredilecek futboldur. ancak, saha avantajı bizde.»
siyah - beyazlı futbolcular da «lazio’ya mağlûbiyet acısını biz tattıracağız.» demektedirler.
cani lazio’da ilk defa seyredeceğiz
türk futbol severleri milli futbolcu can bartu'yu bir yabancı takım forması altında ilk defa bu gece seyredeceklerdir. 1960 senesinde fenerbahçe’den fiorentina’ya transfer olan bartu 1961 sezonunda venezia’ya kiralanmış ve bir sene venedik’te kaldıktan sonra tekrar fiorentina’ya dönmüştür. daha sonra lazio’ya verilen milli futbolcumuz iki senedir bu kulüpte yer almaktadır. geçen sene yapılan anlaşmadan sonra tamamen lazio’nun futbolcusu olan bartu’nun bir italyan takımıyla mithatpaşa’da maça çıkması geniş btr ilgi ile karşılanmıştır.
bu gece yapılacak lazio - beşiktaş maçından önceki müsabakaların programı şöyledir:
18.00: 15 şampiyon ve 4 centilmen takımın kupa tevzii.
18.30:beşiktaş miniklerinin gösteri maçı.
19.15: fenerbahçe - beşiktaş emeklileri maçı.
maç biletleri bu sabah mithatpaşa stadı gişelerinde satışa çıkarılacaktır.
cei: italya'nın en iyi kalecisi. kendinden çok emin. hiçbir topa boş çıkmıyor. blokaj ve plonjonları fevkalâde. fizikman kuvvetli. bizim, kaleci özcan’ın tipinde ve stilinde. ancak, yandan gelen toplarda çok kuvvetli.
zanetti: sert, girgin ve oturaklı. kuvvetine ve tekniğine güvenerek, rakibini daima yakından marke etmeyi ve onu taç çizgisi üzerinde bastırmayı tercih eden, ideal bir bek'dir.
vitali: klâs bir bek. daima oyun kurucu. kaptığı topları katiyen boşa atmaz. forvet arasına sızarak onu, en tesirli yerlere verir. birden solaçık gibi kopup cezâ sahasına dalar ve tehlikeli olur.
carosi: takımın en çok koşan adamıdır. geride zaman zaman bir bek gibi, santrhaftan sekecek topları kontrol altına alır. birden altıncı forvet olarak tehlikeler yaratır. ideal bir iç oyuncusu gibi görünür.
pagni: görevi, sadece karşı taraf santrforunu marke etmek, ona oyun oynatmamaktır. kuvvetli bir yapıya sahiptir. en büyük meziyeti kafaya hâkim oluşudur. rakip santrforların ondan havadan top söktüğünü görmedim.
dotti: beyni ile oynayan bir futbolcudur... rastladığım en zeki hafbek... görevi gerideki gedikleri kapamaktır. ne zaman, nerede kimi marke edeceği anlaşılmaz. havadan gelen toplara hâkim.
gasperi: lazio'nun emektar elemanı. tecrğbeli, zeki. kendisinden çok şey beklendiğini müdrik olarak oynar. sağaçık olmasına rağmen ortaya kayar. bir santrfor gibi çok zaman da kaleci ile karşı karşıya kalır.
mari: ileri geri bir piston gibi durmadan çalışan bir futbolcudur. her iki ayağına hâkim. topu, pas verirken ve şut atarken çok iyi kullanır.
renna: altı yıl devamlı olarak şöhretli ve başarılı bologna takımında sağaçık oynamış. bizim takımda santrfor görevini başarı ile yapıyorç dripling yapan, çok iyi şut atan, kuvvetli bir oyuncu.
d'amato: takımın en genç oyuncusudur. çok sür'atli oluşundan gol atmada istifade eder. iç elemanı olmasına rağmen ikinci bir santrfor olarak ileri çalışır. gollük pozisyonları hiçbir zaman kaçırmaz.
governato: takımın beyni olan, antrenörün verdiği taktiği ve görevi daima başarabilen bir oyunc. kendisinden çok şey beklenir. o da çok iş başarıır. iki ayağını da her ozisyonda raket gibi kullanır.
ciccola: çabuk, gol arayan ve her zaman gole giden, klâsik bir solaçıkç geçen yıl inter'de oynuyordu. lazio için büyük bir transfer. ele avuca sığmayan bir futbolcu.
lazio dün akşam şehrimize geldi. can «beşiktaşı senelerdir görmedim, sahanın toprak oluşu bizimkileri çok üzdü» dedi
bu akşam 20.30 da mithatpaşa stadında beşiktaş ile karşılaşacak italyan lig dördüncüsü lazio dün uçakla şehrimize gelmiştir.
antrenör mannocci, «bu müsabakaya en az liglerdeki maçlarımız kadar ehemmiyet veriyoruz.beşiktaş'ı yenecek kuvvetteyiz ve yeneceğiz.» demiştir.
mannocci, herşeyden evvel karşılaşmanın dostluk havası içinde olacağını da belirtmiştir.
kafile başkanı girardini ise, «maçı kazanacağız, çünkü elimizde bartu gibi büyük bir futbolcumuz var.» şeklinde konuşmuştur.
havaalanında eski takım arkadaşı şeref tarafından karşılayan can bartu da, «beşiktaş'ı senelerdir görmedim. hepsi sahanın toprak olduğunu öğrenince bozuldu, bir de çamurlu halini görürlerse ne derler bilmem» demiştir.
lazio takımı ile birlikte italya milli takımının eski şöhretli santrforu galli de memleketimize gelmiştir.
lazio yarın sabah atina'ya geçecek ve olimpiyakos ile oynadıktan sonra roma’ya dönecektir.
sabri gençsoy (sağaçık): «şükrü gelinceye kadar hepimiz çekingen, sessiz birer futbolcuyduk. o geldi, neşesi arkadaşlığı da beraberinde getirdi. 1941 yılında ankaragücü ile başkentte maç yapacakmışız. benim haberim de yoktu. geçmiş gün, daha doğrusu maçı unutmuşum. ada'ya gittim yüzdüm. sonra da istiharete çekildim. birden hışımla yanıma birisi geldi. (neredesin yahu) diye çıkıştı. şaşırdım, bu idarecimiz abdullah posan'dı. kendimi önce vapurda sonra da ankara treninde buldum. maca çıktım. durum 1-1 iken bir orta yaptım, şükrü de voleyi çaktı, gol olmuştu. hemen yanıma gelip, (eğer sen olmasaydın bu gol de olmazdı) diye boynuma sarıldı.»
şeref görkey (soliç): «biz geçmiş günlerin şenol ve birol'u gibi birbirlerine yapışmış iki isim gibiydik. çok zaman ben soliçte, o ise solaçıkta yer aldık. aramızda zaman zaman gol yarışı da doğmuştu. fakat o doğrudan doğruya gole giderken, ben biraz geri insayt oynardım. şükrü, kimsenin kalbini kırmak istemeyen, rakibini dahi sayan centilmen bir sporcu idi. hiç unutmam 1945 yılının bir kış gününde benim ve şükrü'nün golleri ile galatasaray’ı 2-0 mağlûp etmiştik.»
hakkı yeten (sağiç): «şükrü çok yaramazdı. böylesine kıymetli bir futbolcumuza hizmet ve yardım edebilirsek kendimi çok mesut ve bahtiyar addedeceğim. bir tarihte hiç unutmam şükrü takıma daha yeni girmişti. ankara'da fenerbahçe ile başbakanlık kupasını oynuyorduk. şükrü soldan bir korner çeti. kafaya, sıçradım. fakat top havada kavis yaparak ağlara yapıştı. şükrü'ye doğru ilerledim. o, gol sevinci ile üzerime doğru gelirken (bu ne biçim korner, topa vurmak için az daha kafamı direğe çarpacaktım) diye bağırınca. şükrü yanımdan yüzünü buruşturarak hızla kaçtı. bu hâdsiseyi hâlâ gülerek hatırlarım.»
şükrü gülesin (solaçık): «arkadaşlarım hep beni methettiler. oysa ki, ben onların arasında futbolcu oldum. 20 sene sonra söyleyeceğim şu: hepsi modern futbolun ve tekniğin zirvesindeydi 20 sene önce. bir hakkı yeten, bir şeref, bir sabri, hir bir kemal, bir çengel... ve diğerleri. onlar gibisine daha rastlamış değilim. hattâ italya'da dahi. ya diğer takımlarda oynayan arkadaşlarım. ikinci bir cihat gelmedi avrupa’ya. ordinaryüs ıefter. baba gündüz, bülend eken ve senelerce millî takımda beraber şahlandığımız diğer arkadaşlarım... tekaütler maçında heyecandan yürüyebilecek takati bulursam kendimde, dünyaya bir kere daha geleceğim..»
kemal gülçelik (santrfor): «arkadaştan çok şükrü ile kardeş gibi idik. çok büyük bir futbolcudur o. bir fenerbahçe - beşiktaş maçından evvel sarı - lâcivertli idarecilerden yağcı ali. şükrü ile bana transfer teklif etmişti. şükrü o gün sakattı ve oynayamayacaktı. ben de anlaşmaya göre 10 dakika oynayıp çıkacaktım. hayatımda kaleci ile karşı karşıya kaldığım zaman hemen hemen hiç gol kaçırmamıştım. ve cihat’la bir an karşı kanıya kalıverdim. topu köşeye yolladım. uçtu aldı. sonra dedikodu olmasından korktum ve cihat’a tam iki gol attım. şükrü de sakat olduğundan cihat’ın arkasından bana bağırıyordu. (bravo kemal. aferin kemal) diye. olan cihat'a oldu.»
beşiktaş'ın muhteşem forveti «sabri, hakkı, kemal, şeref, şükrü», f. bahçe'nin «granit defansı» cihat - murat, ahmet - selâhattin, kâmil, boncuk ömer» e karşı - maç saat 19.15 de başlayacak.
mithatpaşa stadında bu akşam milli futbolcu şükrü gülesin’in jübilesi münasebetiyle türk futbolünün unutulmaz yıldızları tekrar karşı karşıya geleceklerdir.
saat 19.15 de fenerbahçe ile beşiktaş’ın eski şöhretleri sahaya çıktıkları an, yaşları 40'a varan futbol severler 10, 15, 20 yıl önceki dev maçları hatırlayacak ve birbirlerine «işte silindir forvet: sabri -hakkı, kemal, şeref, şükrü» diyecek, bir sezonda tam 108 gol atan takımı alkışlayacaklardır.
yine aynı yaşta olanlar cihat’lı, murat’lı, ahmet’li, naci'li, erol'lu, selühattin’li. m. ali’li fenerbahçe’nin eski muhteşem günlerini düşüneceklerdir. ve yaşları henüz bu çağın çok altında olan gençler ise babalarından ve büyüklerinden birer efsâne gibi dinledikleri büyük beşiktaşla, büyük
fenerbahçe’nin saçları bugün ağırmış, ya da yok olmuş yaratıcılarını göreceklerdir..
şükrü gülesin'in gecesinde futbol severlere iyi bir futbol göstermek amacıyla profesyonel futbolcular gibi idman yapan ve ciddi ciddi hazırlanan dünün amatörleri sahada şöyle dizileceklerdir:
beşiktaş: ethem (m. ali), yavuz, dr. vedii (kâmil) - nusret, ali ihsan, çengel hüseyin (eşref) - kabri, hakkı, kemal, şeref (recep), şükrü (faruk).
hakemler: faruk talû (*) - doğan babacan (***), ahmet bağatır (***)
beşikaş: necmi (***) - yavuz (***), süreyya (**) - suat (***), yusuf (**), kaya (***) - k. ahmet (**), yusuf (**), ahmet (***), sanlı (**), faruk (****)
90 dakika boyunca defansif bir oyun çıkaran nâmağlûp
lazio, beşktaşı 1-0 yendi
italyan takımının yegâne golünü 83. dakikada can'ın pasından sağaçık renna kaydetti
kahraman bapçum
gece şükrü’nün gecesiydi ve... şükrü'nün lazio'su, şükrü’nün beşiktaş'ını 1-0 yendi. ama heyhat ki, aramızda şükrü'nün gerçek beşiktaş’ını ve o günlerin lazio’sunu görmüş olanlar da vardı. ne bu beşiktaş, ne de bu lazio «şükrünün ki» değildiler.
dört adımda kaleye inen kartal forvet bugünkü pır pır beşiktaş kıyaslanınca ne ise, o günlerin lazio’su da bugünki lazio’ya karşı aynı şeydi.
maç
maçtan önce ve maç başlarken stadda garip bir sessizlik, bir heyecansızlık vardı. oyun da ilk dakikalarda tribündeki hava ile ve rölantide geçti. devrenin ortalarında biraz hızlandı oyun. hızlandı ama, ortada bir futbol gösterisi olarak sadece can'ın birkaç sıyrılışı, birkaç güzel pası vardı. haaa! bir de lazio defansının kıran kırana mücadelesi. sert, girgin ve lâstik gibi adamlardan kurulu bir defanstı bu... ve anlaşılıyordu nâmağlûp lazio'nun, italya ligindeki sırrı. anlaşılan bir başka gerçek de şuydu: bu takımın bir tek klâs ve stil sahibi adamı var: can...
bütün maç boyunca beşiktaş sahaya ve topa daha çok sahip oldu. çünkü lazio ne sahayı ne de topu istiyordu beşiktaştan. kapanıyor ve geçit vermiyordu. bol bol da itiraz ediyorlardı hakeme... aslına bakılırsa, faruk talu da bir amikal maçın tansiyonunu arttırmak için ne gerekirse yaptı.
maçın bitmesine yedi dakika kala can, bütün maç boyunca birkaçı geçmeyen, fakat ondan başka kimsenin başarmadığı, açıcı paslarından birini uzattı sola doğru. gasperi aldı ve daha sola kaydı. yerden kale ağzına salladı topu. necmi’den daha çabuk davranan renna ayak koydu ve ters köşeden yuvarlayarak içeri uzattı.
maç şükrü‘nün maçı idi. ama ne şükrü'nün beşiktaş'ı vardı ortada ne de lazio'su.
* «dev maç»ın dev adımdan bir değil, bir kaç deviri bir kaç dakikaya sığdırıverdiler. yeni kuşaklar, kulüp başında tanıdıkları bir «baba» hakkı'yı top peşinde de görmek şanıma eriştiler, bir cihat'ın kale bekçiliğine şahit olmak bahtına ulaştılar. hakkı ve şürekâsı... cihat ve firması... mirasyedi cömertliğiyle kullanıverdiğimiz «dev maç» deyimi işte bu maçın tam hakkıydı.
* soyunma odalarında çocuklar gibi sevinçli, ya da gene çocuklar gibi heyecanlıydı hepsi... birisinin yanında çocuğu olduğu halde... meselâ fenerbahçenin o zor aşılır sağbeki murat, ayakkabısını bağlarken, on yaşındaki oğlu da yardım ediyordu. cihat, elinde kâğıt - kalem takımı tertiplerken. kâmil «masaj ister misin?» sorusuna «ben futbolculuk çağımda bile masaj yaptırmazdım» diyordu. öteki odada ise, hakkı yeten masaj masasındaydı. şeref ayakkabısındaki ufacık çiviyi kendi vuruyor. kemal sigarasına kibrit ararken yavuz «sahaya çıkarken sigara olur mu?» uyarmasında bulunuyordu. kemal güldü: «içmezsem formum düşer!..» genel olarak dikkati çeken. fenerbahçe soyunma odasının aşırı sessizliği. beşiktaş soyunma odasının ise çok hareketli oluşuydu. bir de siyah - beyazlı eski yıldızlar, fenerbahçenin «fazla genç» kadro ile oynamasından şikâyetçi görünüyorlardı. birden baba hakkı’nın bağırdığı duyuldu: «ne yâni, onlar gençte biz öldük mü? yenilirseniz, görünmeyin gözüme!..» ve gerçekten yenilmediler. ama yenmediler de.. golsüz bitti maç ..
* takımlar mı? işte:
beşiktaş: m. ali (85) - yavuz (100), hristo (150) - eşref (75), ali ihsan (75), faruk (75) - recep (90), hakkı (85), kemal (103), şeref (85), şükrü (115).
fenerbahçe: cihat (90) - murat (90), ahmet (110) - melih (85), kâmil (85), ömer (70) - halit (85), naci (75), suphi (85), burhan (80), cemal (120).
(parantez içindeki rakamlar, oyuncuların transferde kaçar bin lira aldıklarını değil, futbolu bıraktıktan sonra kaçar kilo olduklarını göstermektedir.)
* daha sonra fenerbahçeye basri, selâhattin nusret, erol girdiler. beşiktaşta da ethem, kâmil, dr. vedii, nusret, salim ve eşref bilgiç yer aldı. maçın hakemi said nil’di. oyunun kalitesi ve heyecanı ise, ayni sahadaki gecenin son maçı beşiktaş - lazio'dan çok daha yüksekti.
* maçta iki taraf da fazlaca gol kaçırdı. hani hiç değil ise gol pozisyonuna girmek bakımından şimdiki futbolculardan daha etkili olduklarını gösterdiler. bu arada baba hakkı bir pası rakibe kaptırınca, şükrü dayanamadı: «baba, şunu vaktiyle bizden biri yapsa, canımıza okurdun ya...» şükrü, gol atamayışını «donunun darlığı» ile izah etti maçtan sonra... ve nihayet maçı izleyen federasyon başkanı apak’tan fikrini sorduk. cihat’lara, hakkı’lara, şükrü’lere, şereflere, murat'lara, hepsine hepsine şöyle uzun uzun baktı ve: «çok memnunum» dedi, «gelecek için ümit verdiler... bu gidişte takımı gençleştirmek değil, yaşlandırmak gerekecek.»
* ve sonunda hâtıralar yüklü sahamızın cefakâr kuşları. «baba» larını omuzlayıp bir bir uçtular... gönüllerimizin en derin yerine konmak için...
hastalığından şikâyet eden lazio'lu futbolcu, «m. paşa sahası daha da kötüleşmiş» dedi
togay bayatlı
maçtan sonra lazio soyunma odasında can bartu «iyi futbol oynayamadık, fakat italyada futbolda hedefi neticedir» demiştir.
hastalıktan yeni kalktığını ifade eden can, maç için şunları söylemiştir: «hastalığımdan dolayı henüz kendimi toparlıyamadım. fakat kendi seyircim önünde oynama hasreti ile onları memnun etmek için sahaya âdeta koşarak çıktım. toprak sahanın eskiye nazaran daha da ağır oluşu beni fazlasıyla yordu. lazio'ya gelince, takımım italyanın orta sıralarını işgâl etmektedir. bizde hedef neticedir. inanın, inter gelse daha iyi forvet elemanlarına sahip olduğu için belki 5 gol atar, fakat futbol olarak göz doyurmaz. lazio'nun da sakat olan beş oyuncusundan mahrum olarak sahaya çıktığı unutulmamalıdır.»
«beşiktaş orta sahada iyi»
can, beşiktaşın orta sahada daha iyi futbol oynadığını belirtmiş ve «şayet orta sahada çok top tutaraklarına hakikaten güzel futbol oynayan faruk ve ahmet vasıtasiyle çalışsalardı netice onların lehine bitebilirdi. beşiktaşlılar baskılı oynamalarına rağmen bir tek şüt atamadılar» şeklinde konuşmuştur.
antrenör mannocci ise «gördüğünüz gibi takımımın tek yıldız futbolcusu bartu'dur» demiştir.
lazio'yu seyredip, italya ligindeki skorlarım da gözöüne getirince 0-0 için oynayan bir takımla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıverdi. 1-0'lık galibiyete çok şükür, birden fazlası için ise, binlerce şükür diyen bir takım. italyan liginde katenaçio oynayan takımların çoğunun düşüncesi zaten de budur. ancak, inter, milan, bologna gibi orta saha adamları ile, forvet adamları süper kondisyon ve süper teknik sahibi olan ve birkaç tane virtüosu bulunan takımlar, kopkoyu defans oyunu zannedilen, katenaçio’ya beklerin, hafların bile gol attığı mükemmel ofansif bir şekle sokmuşlardır o da başka, lazio'nun katenaçio'sındaki arkadaki üç polis adam, 2, 3 ve 5 numaralar iyi, en arka daki serbest adam (libero) 6 numarada mükemmeldi. fakat orta sahanın adamları 4 ile 10 belki de bu maçta kifayetsizdiler. forvette katenaçio forvet stiline uyacak sadece 9 numara ile biraz da 11 numara vardı denilebilir. can ise, sadece zarif hareketler ve bacakarası çalımlar peşinde koşan ve bütün zerafetine rağmen futbol zihniyeti bakımından alaturkalıktan kurtulamamış eski can'dı bence. kondisyonu daha düzelmiş işte o kadar. beşiktaşa gelince, lazio müdafaasının öldüresiye adam adama markajı karşısında gereken şuurlu deplâsmanları yapamadılar. oyunu yanlara götüremediler. geri deplâsmanlarla rakibi çekip saha boşaltamadılar. markajsız kalan yegâne adam suat da boşaltılmayan, yol acılamayan yerlere pek tabii girişler yapamadı. ve geride, ortada tesirsiz, vazifemiz bir kişi olarak kala kaldı. forvette sür’at, mücadele, azim ve dirilik bakımından sadece faruk göz doldurdu. beşiktaş müdafaasında en şuurlu, en akıllı kaya gözükürken, süreyya, yusuf, yavuz da vazifelerini yaptılar sayılır. orta sahada yusuf’un maksatsız ve bıktırıcı çalımları tamamen takımı aleyhine idi. necmi'nin ziyaretçisi az olduğu için hakkında müsbet, menfi bir şey söylenemez. umumi olarak zaman zaman beşiktaş iyi oynadı gözüktü, fakat bir tek gol pozisyonuna giremediği gibi şut gelecek bir tek vuruş da yapamadı. işte renksiz gibi görünen katenaçio'nun realistliği, sağlamlığı da buradadır.
mevsim başından bu yana italyan gazetelerinde antrenör mannocci'nin can hakkında bir demet beyanatları çıktı. can, italya'daki futbol temlikimle olduğu için bunları günü gününe gazetelerimizin sütunlarına aldık ve okuyucularımıza bildirdik. mannocci, «can bu yıl oynarsa lazio kurtulur»... «türk bartu boş sahanın ideal adamı»... «can'ın pası ile şu maçta berabere kaldık»... «can’ın golü ile bu maçı kazandık»... «can, sivori’den, suarez'den, rivera'dan aşağı değil»... diyordu italyan hoca. gerçekten tipik bir müdafaa takımı olan lazio'yu dün gece mithatpaşa'da beşiktaş karsısında gördükten sonra antrenörün doğru söylediğine inandık. hakikaten lazio'nun en klâs elemanı türk bartu'dur. diğer elemanlar fizikman kuvvetli, hareketli ama italya gibi dev futbolcular ükesinde hepsi birer cüce.
açıkça söyleyelim ki, lazio'yu beğenmedik. beşiktaş ise, mağlûbiyeti hak etmemişti.
geri kalan, futbolumuzu zaman zaman ecnebi takımlar getirerek kalkındırmak tezini savunanlardanız. ancak. lazio’dan, hakeme itiraz etmekten başka öğrenebileceğimiz hiç bir şey yok.
kemal isimli bir arkadaşının jübile için yaptırdığı çiçeği götürmüştüm ona... siyah - beyaz beşiktaş forması içerisinde yine heybetli duruyordu sarı - lâcivert. siyah -beyaz formalar giymiş, çoğunun yaşı 40'ı aşmış, çoğu göbeklenmiş çağdaşlarının arasındaydı... rengi sapsarı idi koca oğlanın... yıllar önce kurduğu dostluk köprüsünden mithatpaşa’daki gecesine koşarcasına gelen insanların arasında heyecanlıydı... 1965'de değil, 1940'larda, 1950’lerde yaşıyordu artık...
mithatpaşa'nın alt koridorlarının dar duvarları arasına sıkışan bir devri seyrediyordum şükrü ile beraber. hakkı kaptan oradaydı, voleci şeref oradaydı... bombacı kemal oradaydı... ayağına uygun 46 numara top ayakkabısı bulunmadığı için gür sesiyle göğü tırmalayan hristo bile beyoğlu'nda bir mağazadan acele satın alınan yeni ayakkabılarıyla o koridordaydı... ve yavuz'lar ve vedii'ler, ali ihsan'lar, nusret'ler, recep'ler. keçi faruk'lar... koca bir beşiktaş tarihiyle birlikte gelmişti şükrü'nün maçına...
sonra, kara kartallar arasında fenerbahçelileri gördüm... işte, bembeyaz saçlarıyla koca cihat. işte dökülmüş saçlarıyla seyircilerin «çekiç» diye bağırdıkları kuruaze murat.. işte sahaların tutulmaz adamı taka naci... bego ahmet... markof selâhatlin... düşük donu ile solaçık kurt halil... fenerbahçe'nin daha gençleri... canavar burhan, doktor melih, deli basri... ve bir beşiktaş maçındaki golü kale içi demirlerinin arasına sıkışıp kalan bursa’lı cemal, ordu'lu cemal, kasap cemal... boncuk ömer... lavton suphi... ve kasımpaşa'dan, fenerbahçe'ye transfer ettiği gün gibi; genç, dinç kalmış, göbeklenmiş, donanma kâmil. fenerbâhçe'nin yakın tarihi de şükrü‘nün gecesine bütün yıldızlarını serpmişti...
mithatpaşa stadında böylesine muhteşem bir futbol tarihi müzesi açmak için yüzbinler değil, milyonlar yetmezdi. ama, bir şükrü getirmişti hepsini oraya...
sonra... 1940’lardaki, 1950'lerdeki hava içinde çıktılar sahaya... soyunma odalarının önünde birbirlerine iyi şanslar dileyerek ve birbirlerine randevular vererek. sahaya çıktıkları zaman birbirlerini yerler, sahadan kol kola çıkarlar ve gece barlarda, gece kulüplerinde, sevgililerinin evlerinde toplanırlardı. çoğu bekârdı o zaman. birinin sevdiği, diğerinin kardeşi, birinin dostu, ötekinin yengesi idi o devirlerde... ama, dürüst, centilmen, futbolla, özel hayatın sınırlarını aşmayan şöhretlerdi onlar...
sonra... mlihatpaşa'nın alt koridorlarına sıkışmaya çalışan o dev'ler mithatpaşa'ya sığmadılar... şükrü davul gibi olmuştu. bir deil, üç insan çıkarırdı göbeğinden. aldı pası hakkı kaptanından, kornerlerden avladığı cihat kaptanın kalesine yaklaştı. nefesi yetseydi... pırıl pırıl başıyla taka naci'yi, alnı açılmıiş suphi'nin yanında koşarken görenler onu göremeyenlere izahat veriyorlardı: «taka aldı mı topu, filelere bakardı dayanıklı mı diye?»
bir maç oynanıyordu sahada, eski dev'lerin maçıydı bu... yazık ki o dev'ler ihtiyarlamışlardı... ve jübilenin gerçekte dramatik tarafı olan bu maç biterken şükrü, ellerini arkasına dolayarak, çatık kaşlarla azarlayan kaptanını, h. yeten'i omuzladı ve öyle götürdü soyunma odasına. şükrü borcunu ödüyordu... bütün futbol hayatı boyunca kendisini omuzlarında taşıyan kaptanına karşı...
kapalıçarşı'dan 6 adet piştov, 4 pala, sayısız limon kolonyası ve halı alan
lazio, osmanlı ordusu gibi gitti
italyan futbolcuları, «fenerbahçe ile oynayamadan türkiye'den ayrıldığımız için üzgünüz» dediler
lazio futbol kafilesi dün türkiye’den, osmanlı ordusu gibi ayrılmıştır.
italyan futbolcular can bartu'dan istedikleri borç para ile altı adet osmanlı piştovu, dört adet pala, bir kılıç, sayısız limon kolonyası, terlik ve halı satın almışlardır. kapalıçarşıdan otobüslerine büyük bir yükle dönen futbolculardan carosi: «param olsa, bütün dükkânlardaki eşyaları alırdım. hayran kaldık.» demiştir.
saat 12.30 da yeşilköy hava alanından, türk hava yollarına ait bir uçakla atina'ya uçmadan önce kafile başkanı dr. cilordoni şöyle konuşmuştur: «fenerbahçe ile oynamadan türkiyeden ayrıldığımız için üzgünüm.» ciordoni beşiktaş’ı öven sözlerini şöyle bitirmiştir; «beşiktaş’ın canlı, şuurlu, ve teknik oyunu türk futbolünün yaşadığına bir işarettir. istanbulda iki gün daha kalarak fenerbahçe ile maç yapmak istiyorduk. fakat, fikstürün buna imkân vermediğini görünce, bu teklifden vazgeçtik. futbolcumuz can bartu'nun memleketinden çok iyi intibalarla ayrılıyoruz. organizasyon fevkalâde idi. istanbul anlattıklarından çok daha güzelmiş.»
bugün atina'da olimpiyakos ile karşılaşacak lazio takımının antrenörü mannocci ise beşiktaş karşısındaki oyunun kuruluş ve gayesini şöyle açıklamıştır: «beşiktaş 4-2-4‘ü çok iyi tatbik etti.
fakat neticeye gidemedi. bence bunu futbolcuların beceriksizliğinde değil de, sistemin değişikliğinde aramak gerekir. bizim oyun sistemimizde kat'i netice vardır.»
teknik komite başkanı ulvi yenal, «lazio'yu hiç beğenmedim doğrusu can gibi klâs bir futbolcuya yazık oluyor» demiştir.
yenal, can italya'da daha büyük takımda oynamalı şeklinde konulmuştur.
yenal, beşiktaş takımının gol kısırlığına düştüğünü açıklamış, siyah - beyaz'lı takımda faruk'u beğendiğini fakat çok genç olması sebebiyle gelecek yılki genç milli takımlar turnuasını düşünmeleri sebebiyle a milli takımı kadrosuna alamadıklarını bildirmiştir.