ankara etimesgut zırhlı birliklerde askerliğimi yedeksubay olarak yaparken nöbetçi subayı olduğum güne denk gelen maçtır.gazinoda yedeksubay öğrencileri ile oturup maçı seyretmiştim.çayda dem askerde kıdem mantığı ile tvnin tam karşısında en ön sırada otururken seyrettiğimiz maçta nöbetçi subayı olmanın vermiş olduğu ağırlık ile hiç olamadığım kadar cool bir şekilde maç seyrederken san marinonun tarihinde o ana kadar kazandığı ilk korner sonrası gelen ilk golü ile şalterler atmıştı.
maçın sonlarına doğru rıdvan ile hareketlenen bizim beyefendiler,rıdvanın bir serbest vuruş sonrası hemen oyunu başlatması ile ilk golü bulmuş,daha sonra goller peşpeşe gelmişti.
maçın künyesi şöyle;
hakem:a. bossaim (birleşik arap emirlikleri)
türkiye:hayrettin demirbaş ( galatasaray ) , rıza çalımbay ( beşiktaş )-->mehmet özdilek ( beşiktaş ),bülent korkmaz ( galatasaray ) , gökhan keskin ( beşiktaş ) , ogün temizkanoğlu ( trabzonspor ) , orhan çıkırıkçı ( trabzonspor ) , okan buruk ( galatasaray ) , rıdvan dilmen ( fenerbahçe ) , hakan şükür ( galatasaray ) , oğuz çetin ( fenerbahçe ) , aykut kocaman ( fenerbahçe )-->hami mandıralı ( trabzonspor )
san marino: benedettini - gobbi, della valle bizzocchi matteoni, gennani, guerre, mazza, bacciohi, manzaroli, bonini, francini zanotti
goller: hakan şükür (dk. 38 ve 88), bacciohi (dk. 52), orhan çıkırıkçı (dk. 86), hami mandıralı (dk. 90)
ilk basımı 1993 olan, futbol ve kültürü kitabında yer alan tanıl bora ve necmi erdoğan'ın "dur tarih, vur türkiye: türk milletinin milli sporu olarak futbol"
1991-92 sezonundan bu yana tribün edebiyatında kendini gösteren başlıca milliyetçi moment, anti-pkk hissiyat oldu. futbol sloganlarını pkk'yı rakip takım konumuna oturtarak uyarlayan, "aboneyiz abone, pkk'yi s**meye!" türünden tezahüratın maçlardan önce 'eda edilmesi', âdet haline geldi. 1992 sonlarında, bu tezahüratın stad dışına da taştığı görüldü. kasım başında galatasaray'ın eintracht frankfurt'u elediği maçtan çıkan muzaffer taraftarlar, mecidiyeköy'den taksim'e "almanya-pkk omuz omuza, türkiye koysun iki domuza!" sloganıyla yürüdüler (o günlerde türk milli politikası, almanya'ya pkk'yı himaye ettiği suçlamasını yöneltiyordu). aynı ay içinde ankara'da türkiye'nin 4-1 kazandığı san marino maçından sonra sokaklara dökülen seyirciler, askeri bir binanın önünden geçerken "mehmetçik, apo'nun anasını s*k!" diye bağırdılar. anti-pkk tezahürat, kimi taşra kentlerinde 'askeri ve mülki erkân' tarafından teşvik edildiği gibi, yukarıda değindiğimiz gibi tribünlerdeki ülkücü 'hücrelerce' de sürekli kılınmaya çalışılıyor. ancak bu tezahüratın tribündeki 'kitle desteğinin' ülkücülere bağlı ve muhtaç olmadığını teslim etmek gerekir. anti-pkk tezahüratın hem yayılma potansiyeline hem de 'çok amaçlı kullanımına' ilişkin, tanık olduğumuz bir örnek aktaralım: 1992-93 sezonunun ilk haftasında ankara'da gençlerbirliği ile galatasaray arasında oynanan maç öncesinde, tribünlerde kahhar ekseriyeti oluşturan galatasaray taraftarlarıyla başedemeyeceğini anlayan "bir avuç" gençlerbirliği taraftarı, ustaca bir manevrayla "türkiye! türkiye!" ve "aboneyiz abone, pkk'yı s**meye" sloganlarını atmaya başlar. bu, belki 'samimi' bir "milli refleks" olduğu kadar, tribüne hakim olan rakip takım taraftar kitlesini zayıf bir noktadan vurmaya dönük bir girişimdir de. nitekim, bazı galatasaraylıların sloganlara katılması ve sonunda "hep beraber" istiklâl marşı'nın okunmasıyla girişim başarıya ulaşır. stadyum-içi biz-onlar ayrımı, yerini kısa bir süre için de olsa, stadyum ile bekaa arasındaki bir biz-onlar ayrımına bırakmıştır...
avrupa'nın en kötü milli takımı... federasyonu 1988'de fifa ve uefa'ya kaydını yaptırdıktan sonra oynadığı 13 maçı da kaybetmiş, bu 13 maçta kalesinde tamı tamına 69 gol görmüş. bahsettiğimiz ülke tabii ki san marino. bu amatörler karmasıyla ilk maçımızı 1994 dünya kupası elemelerinde ankara 19 mayıs stadı'nda oynamışız, bir ara gol bile yiyip soğuk terler dökmemize rağmen yine de 4-1 kazanmasını bilmişiz. belalımızın ortaya çıktığı maçsa bu karşılaşmanın rövanşı...
işin ilginç yanı belalıomız stefano muccioli, beşinci dakikada sakatlanıp sahayı terk eden asıl kaleci benedettini'nin yerine oyuna sonradan dahil oluyor ve adamın bize karşı panter kesileceği tutuyor. maç 0-0 bitince de san marino, tarihinde gol yemediği ilk maçta tarihinin ilk beraberliğini alıyor.
günümüzde bile bu maç, san marino'nun resmi maçlarda elde ettiği topu topu iki beraberlikten biri. galbiyetiyse henüz yok.
alman teknik adam sepp piontek elemeler öncesi rıdvan dilmeni sakatlığı ve devamsızlığı sebebiyle kadroya almaz. milli takım poznan'a rıdvan'sız gider. polonya'da kaybedilir. ancak basının tepkisi ankara'daki san marino maçında rıdvan'ın da çağrılmasına yardımcı olur. ankara'da ikinci yarı, skor 1-1 devam ederken hami mandıralı oyuna girer. piontek, hami'ye "solda oyna" der. ancak hami, rıdvan'ın dediklerini yapar. hami, "rıdvan benden hakan'ı beslememi istedi" diyerek kendisini savunur. piontek de maç sonrası, "böyle sorumsuzluk olmaz, hoca ben miyim rıdvan mı?" diyerek küplere biner.
rıdvan dilmen,"ilk yarı piontekin dediklerini yaptık tek gol atabildik. ben de inisiyatifimi kullandım ve 8-9 gol pozisyonuna girdik. fena mı oldu?"diyerek kendini savunur. sonuçta piontek iki yıl aradan sonra ilk resmi galibiyetini rıdvan dilmen sayesinde alır.
kimi zaman sürpriz bekledik, çarpıldık. bazen şekerli kuralan acıyla sonlandırdık, bazen de zoru başardık. son 20 yılda milli takımımız avrupa şampiyonası ve dünya kupası elemeleri'nde hangi rakiplerle eşleşti, ne umdu ne buldu...
1994 dünya kupası elemeleri ingiltere, hollanda, polonya, norveç, san marino
diğer rakiplerin çantada keklik saydığı izlanda, finlandiya, arnavutluk, malta ve kıbrıs rum kesimi ile aynı torbada kuralara katılır türkiye. alman hoca piontek, gelişiyle birlikte hedefini 1994 dünya kupası'na katılmak olarak belirler. ancak kura sonrası karalar bağlayan kişiler piontek ve şenes erzik olur. teknik adam, "tam bir hayal kırıklığı. çok güçlü bir gruba düştük" deyip kaçmanın yollarını arar, erzik de "şanssızlık" olarak değerlendirir kurayı.
ancak basınımız o kadar umutsuz değildir. hayrettin, recep, gökhan, ogün, rıza, oğuz, tugay, orhan, bülent, hakan ve hami'li kadronun çok iş yapacağı düşünülür. ancak polonya'da alınan yenilgi karamsarlaşmaya yeter. yenilgiden daha çok konuşulacak bir konu vardır ki o da polonya'nın kalecisi bako'nun maç sonunda hayrettin'e yaptığı el-kol hareketleridir. bakırköysporlu jaroslaw araszkiewicz'in araya girmesiyle önlenen olay sonrası bako'ya "küstah" denir. zira bako aynı hareketleri, trabzon-beşiktaş maçı sonrası da trabzon seyircisine yapmıştır. polonyalı türkiye'ye döner, özür diler olay kapanır. san marino'ya atılan dört gole rağmen yenilen bir gol hedefteki adamı piontek olarak belirler. ingiltere'de yine 4 gol yenir. ünal'ın topu yine üst direkte patlar. artık şenes erzik de dayanamaz: "sözleşme biter piontek gider."
marino maçı öncesi bırakma kararını açıklar. istanbul'daki norveç maçıyla son kez milli takımın başında sahaya çıkar. meydan fatih terim'e kalır.
son olarak finlandiya’ya 8-0 yenilen san marino futbolda en kötü rekorları elinde bulunduruyor.
dünya sıralamasında 207. ve son sıradalar. bugüne kadar 103 milli maç yapmışlar ve sadece 1 kez galibiyet sevinci yaşamışlar. o da avrupa’nın bir başka zayıf takımı liechtenstein’a karşı.
bu tarihi maçın dışında 3 beraberlik ve 99 yenilgi elde eden san marinolular, güçsüzlüklerinin bilincinde oldukları için sahaya güle oynaya ve adeta amatörce gol yemeye çıkıyorlar. öyle ki, 6 golden az yiyince çocuklar gibi seviniyorlar. 103 karşılaşmada toplam 445 golü kalesinde gören san marino milli takımı, maç başına ortalama 4.32 gol yiyor. 38 karşılaşmadır galibiyet yüzü görmeyen avrupa temsilcisi, eğer 2 maç daha kazanamazsa papua yeni gine’nin 40 maçlık olumsuz rekorunu egale edecek.
ilk gollerini bize attılar
pek de parlak olmayan san marino futbol tarihi içinde biz türkler’in önemli bir yeri var. şu ana dek çıktığı 103 maçta 17 gol atabilen san marinolular, ilk gollerini 28 ekim 1992’de ankara’da oynanan karşılaşmada türk milli takımı’na karşı buldular. üstelik 4-1 kazandığımız o dünya kupası eleme maçının ardından, 1993’te kendi ülkelerinde yine tarihteki 3 beraberliklerinden birini de 0-0’lık skorla bize karşı aldılar.
türkiye'de sivil toplum ve milliyetçilik kitabında yer alan, tanıl bora'nın "türkiye'de futbol ve milliyetçilik" başlıklı yazısından;
(...)
tribünlerde milliyetçiliği teşvik ve manipüle eden bir başka aktör, ülkücü gruplardır. 1970'lere dek futbolu -solun "halkın afyonu" damgalamasına benzer bir tutumla- horlayan ülkücü-milliyetçiler, 90'ların ilk yarısında tribünlere çıkartma yaptılar. bu hamle, aynı dönemdeki kitleselleşme ve popülerleşme ataklarının bir parçasıydı. ülkücüler bu dönemde, sıkı örgüt bağları yerine daha esnek ilişkiler içinde, simgelerini, sloganlarını görece anonim bir görünüm içinde dolaşıma sokarak, milliyetçiliğin yaygınlaşmasından faydalanmaya ve kimliklerini meşrulaştırmaya, popüler gençlik kültürünün bir parçası olarak 'normalleştirmeye' yöneldiler. futbol seyircileri, ki düzenli maça giden ülkücü gençlerin sayısı zaten az değildi, bu yönelimin hedef kitleleri arasındaydı. bozkurtlu, üç hilâlli simgelerini tribünlerde kulüp flamaları gibi sergilemeye başladılar. (bu teşhircilik ilkin 1993 kasım'ındaki san marino milli maçında zuhur etti.) "ya allah bismillah allahüekber" gibi öfkeli sloganlarını, taraftarların tezahürat repertuvarına dahil etmeyi -maçla ya da rakip taraftarlarla ilgili öfkelerini belirtmek üzere!- başardılar. 1993 mayıs'ında, geleneksel bir mhp'li aile olan sazak ailesinden güven sazak'ın başkanlığa seçilmesiyle, fenerbahçe gibi büyük bir kulübün yönetiminde etkinlik kurdular. (sazak'ın ekibinde mçp'nin.kadıköy belediye başkan adayı cemil turan da vardı.) bu yönetim, eylül 1993'te taraftar kitlesinin iki çok sevilen futbolcunun kadro dışı bırakılmasını protesto etmesini önlemek için beş bine yakın ülkü ocaklının tribünlere yerleştirilmesi gibi, tribüne ve taraftar camiasına müdahale girişimlerinde de bulunmadı değil. 1993'te de bursaspor'da "gâvur değil milliyetçi hoca istiyoruz" diyen milliyetçi futbolcular teknik direktör piontek'e kazan kaldırdılar.10 ancak takımları ve tribünleri açıktan mhp sultasına ya da ülkücü kimliğine sokmaya dönük girişimler uzun ömürlü olmadı. hele fenerbahçe gibi popüler kulübün mhp'li kimliğiyle özdeşleştirilmesi, toplumsal ve politik olarak heterojen taraftar tabanında huzursuzluk yarattı. bu huzursuzluk, -millî konuların istisna edildiği!- "spora politika karıştırmama" tabusuyla da birleşince, bu yönetim siyasi kimliğini arka plana itmeye yöneldi, sonra da zaten tasfiye edildi. genel olarak da, üç hilâl, bozkurt işareti gibi ülkücü alâmetlerinin tribünlerde enflasyonist bir şekilde boy göstermesi, 1990'ların ikinci yarısında yine "spora politika karıştırma" tabusu nedeniyle kamuoyuna yadırganmaya başladı ve mhp yönetiminin de telkiniyle ortadan kalktı -ya da marjinalleşti-.
hami mandıralı'nın san marino'ya karşı frikikten attığı golde , topun hızı 266 km/saat hıza ulaşarak en sert gol vuruşu olarak guinness rekorlar kitabı'na girmiştir.
1992’nin ekim ayında a milli futbol takımımız, san marino’ya birçok ilki yaşatıyordu…
hakan şükür’ün klasik kafa gollerinden biriyle maçta öne geçen milli takımızda beklenti, esnaflardan oluşan rakibini beşlik yapıp uğurlamasıydı… ama hiç de kolay bir maç olmayacaktı! san marino, o ana kadar grup maçlarındaki ilk kornerini kazanırken –bir rivayete göre bu, tarihlerinin ilk korneriydi- sanki yıllardır bu anı bekliyorlarmışçasına; yavaş yavaş, tadına vara vara kullandılar o korneri… ve o top, spikerin “aman ha!” sesleriyle ağlarla buluşuyordu. o gol, san marino’nun deplasmanlarda attığı ilk goldü. aynı zamanda penaltı haricinde, oyun içinde atılan ilk gol…
sanmarino milli takımımız, son dört dakikaya kadar o gole cevap veremedi. orhan çıkrıkçı’nın golüyle, maç dört dakika içinde bir anda 4-1’e gitti… ancak manşetlerdeki “zoru başardık!” kinayesinden anlaşılacağı üzere, herkes bu durumda hoşnutsuzdu… en çok da dönemin teknik direktörü sepp piontek!
maçtan önce ‘hocam 5 atacağız, merak etme’ dediler, işe ciddiyetsiz baktılar. sonucu gördük; hayatımdan beş yıl gitti… öldüm, öldüm, dirildim; utanç duyuyorum! ancak pioentek asıl utancı, gruptaki rövanş maçında yaşayacaktı. zira san marino yine bir ilke türkiye karşısında imza atacak ve 0-0’lık sonuçla tarihindeki ilk puanını alacaktı!