hayatimda gittigim ilk mactir. babamla birlikte, kafalarimizda ince kartondan yapilmis, oldukca basit yesil-beyaz sapkalarimizla bursa atatürk stadi'ndaydik. mac cok güzel gecmisti. mac boyunca duydugum organize ve bireysel küfürleri o yasima kadar (toplamda) duymamistim. eve geldigimde duydugum küfürlerden annecigime özet gecmistim ve o mac 15-16 yasima kadar gidecegim son mac olmustu. saniyorum bu mac, besiktas'in tff ligi tarihindeki en farkli yenilgisi.
bursaspor, 1980 yılının ağustos ayında beşiktaş'ı 5-0'la devirdi. bu karşılaşmanın gollerinden birinde sağbek sedat özbağ, topu gerilerden aldı, hızla rakip sahaya geçti ve uzaklardan çok sert vurdu. top kaleci mustafa'nın bakışları altında ağlarla buluştu.
rap rap rap!!! 9 yaşında bir çocuktum uyanıp dışarıda tankları gördüğümde. halbuki çocuk aklımla o hafta sonu oynanacak fenerbahçe-galatasaray derbisini bekliyordum heyecanla. aslında futbol adına tarihi bir hafta sonu geçirmişti türkiye. 7 eylül günü beşiktaş, bursa deplasmanında 5-0'lık bir yenilgi alıyordu. ligde üç hafta oynanmıştı. zonguldakspor üç maçta 5 puanla (hey gidi iki puanlık sistem hey) lider. ve sırada dev derbi var. 8 eylül günü galatasaray teknik direktörü ingiliz brian birch ve fenerbahçe'nin başındaki alman friedel rausch biraraya geliyor. el sıkışıp birbirlerine başarılar bile diliyorlar. ama sanki birch'ün bir umutsuzluğu var.
çünkü bir gün sonra gazetelerde, "fenerbahçe'yi yenersek fakire para dağıtacağım" sözleri yayınlanıyor. bugünlerde yaşananları düşünürsek ne kadar masumane değil mi?
ama fakirlerin biraz beklemesi gerek. çünkü 12 eylül'de silahlı kuvvetler, yönetime el koyuyor. sportif faaliyetler tatil ediliyor (sadece sportif mi?). beden terbiyesi, futbol federasyonu ve spor toto kasaları mühürleniyor. işin ilginç yanı milli takım, 1982 dünya kupası elemelerine başlamak üzere ve ilk rakip izlanda. o izlanda ki basınımızın alayla bahsettiğine göre bilmem kaç muhasebeciyle bilmem kaç balıkçıdan kurulu bir takım. 12 eylünün gölgesi bu maçın üzerine düşer mi?
milli takım kadrosunda bulunan dönemin gaziantepspor kalecisi yaşar duran, tam tersine çok rahat olduklarının altını çiziyor, "hiçbir sorun yaşamadık. askerler bizimle çok ilgilendiler. izmir'deki otelimizde rahattık. hatta fark etmedik bile ihtilalin yaşandığını". herhalde bu rahatlıktan olsa gerek 3-1 kaybettik izlanda'ya. tek gol fatih terim'in penaltısından gelirken ilk maçta elemelere havlu attık. halbuki maçtan bir gün önce sedat iii, "bu saha kimlere mezar olmadı?" diye olumlu mesajlar veriyordu.
karşılaşmanın ardından en sert yazı milliyet'te şeyh-ül muharririn burhan felek'ten geldi. "yenilen türk milli takımı değil türk devletidir" diyordu ünlü gazeteci. galiba ancak onun böyle sert bir yazı yazmaya hakkı vardı sıkıyönetim döneminde. dönemin gazetelerinde dikkatimi çeken bir haber daha vardı. hollanda'da bir gençler turnuvası düzenlenmiş. ülkenin değişik kulüplerinden gençler yeteneklerini göstermiş. turnuvanın karmasında bir türk'ün adı var: ahmet keloğlu. sonraları galatasaray ve kocaelispor formalarını giyen keloğlu'nun yanında ise ajax'ın genç yıldızı frank rijkaard'ın adı geçiyor. yaşam onları sonra nasıl farklı yollara götürmüş değil mi?
12 eylül'ün dikenli yollarında futbolcuların tavrı nasıldı? dönemin önemli futbolcularından biri trabzonsporlu iskender günen'di. günen, 12 eylül öncesi ve sonrasını anlatıyor, "12 eylül öncesinde kabul edemeyeceğim bir laf vardı. ne sağcı ne solcu futbolcu. halbuki ben oynadığım takımlarda (kastamonuspor, şekerspor, trabzonspor) farklı görüşlerde olduğum arkadaşlarımla bile tartışabiliyordum. yani futbolcular genelde siyasi gelişmeleri takip ediyorlardı. mesela galatasaraylı metin kurt, egemen güçler tarafından siyasi fikirleriyle birlikte yok edilen birisidir. 12 eylül sonrasında ise egemen güçlerin karşısına çıkabilecek futbolcu yoktu. sürü mantığına geçildi".
12 eylül döneminde futbolu anlatan en belirgin olay hiç kuşku yok ki ankaragücü'nün birinci lige dahil edilmesi... türkiye kupası'nı kazanan ikinci lig temsilcisi ankaragücü, devlet başkanı kenan evren'in "yaptım, oldu" mantığıyla birinci lige alındı. gazeteci emre aköz, demokratik ortamda futbola olan politik baskılarla darbe dönemindekilerin farklı olduğunu anlatıyor verdiği örnekte, "yalçın doğan'ın fenerbahçe cumhuriyeti kitabında anlattığı ilginç bir hikaye var. 1960'larda başbakan süleyman demirel, bursa'yı ziyaret ediyor. bursa'nın önde gelen işadamları ve dernek başkanları kaldığı otelde demirel'le konuşuyor. bursaspor'un birinci lige çıkarılmasını istiyorlar. o da futbolun işleyişinden habersiz olduğu için "aldım gitti" diyor. ama anadolu'dan, diğer illerden de aynı talep yağmaya başlıyor. futbol federasyonu başkanı orhan şeref apak ve fenerbahçe başkanı faruk ılgaz ile demirel'im huzuruna çıkıyorlar. "böyel bir karar futbolu kaosa sürükler adalet partisi de oy kaybeder." diyorlar.
demirel de bunun üzerine, "yahu bu top işi meğer ne mühimmiş, biz bunu pek anlamamışız..." diyor. neyse ki bir yıl sonra bursaspor birinci lige çıkıyor. demokrasinin ve hukuk devletinin kuralları tam olarak işletildiğinde meseleler çözülür. herkes payına düşene razı olur. tersi durumlarda ise "çözüm" sanılan şey, aslında yeni bir sorundur.
bu sezon ilk kez seyircisi önüne çıkan bursaspor maçı izleyen 25 binden fazla taraftarına adeta "bayram" yaşattı.
hakem 58.dakikada sinan"a tekme atan beşiktaşlı necdet"e kırmızı kart gösterdi.necdet"in oyun dışı kalışı ile beşiktaş dagıldı.
bursaspor"un gollerini k.mehmet,ahmet,setat 111 sedat 11 ve bahtiyar"ın yerine oyuna giren kadir attılar.
notlar.
hava açık güneşli..sahanın bazı bölümleri toprak olmasına ragmen futbola elverişli.atatürk stadı tamamen dolu.tirübünlerde yaklaşık 25 bin seyirci var.orta hakem şahin,bursaspordan bahtiyar,muzaffer beşiktaş"tan serdar ve haluk"a sarı kart gösterdi..aynı şahin sinan"a kasti tekme atan necdet"i oyun dışı bıraktı.
bursaspor 18.dakikada ilk golünü kazandı bahtiyar ve sedat 3 paslaştılar sedat 3 ara pasına mehmet daldı ceza çizgisi üzerinden vurdu ve bursaspor"u 1-0 öne gecirdi.
ilk yarı bu golle kapandı.
ikinçi yarının hemen başında ve 48.dakikada bursaspor ikinci golünü attı mustafa"nın ara pasını kaptan ahmet ceza sahası icerisinde vurdu.top haluk"un ayagına carpıp kaleci mustafayı kontrpiyede bırakıp filelere gitti.
beşiktaş"ın 2-0 yenik duruma düşmesi takımda panik yarattı.58 dakikada bu sinirle necdet sinan"a kasti tekme atınca oyun dışı kaldı. ve hemen bir dakika sonrada sedat 3 ün golü geldi.
ikinci golü atan ahmet kemal batmaz ve haluk"u gecip sedat 3"ün önüne bıraktı topu sedat"ın şutu ise bursaspor seyircisini bir kez daha ayaga kaldırdı.
75 dakikada bu kez sedat 2 vurdu ve bursaspor"un dördünçü golünü attı. maçın bu sonucle bitecegini sanılırken 80.dakikada bahtiyar"ın yerine oyuna giren kadir 88.dakikada beşiktaş"ı iyice çökerten golü attı.
üstteki gol dakikalarında küçük bir ekleme yapmak istedeim;
ilk gol 33 dakikda 'çilli ' lakaplı mehmet özgülden gelmişti..çilli mehmetin mecburi tuvalete gidip ( ki kasıklarına top çarpmış ,o zaman şu meşhur spreyiler olmadığından vc ye yollamışlardı) döndüğü anda gidip golünü atmıştı..
ikinci golde dk 51 de necdet'in yerde yatmakta olan bursasporlu futbolcuya ayağının topuğu ile küçük bir tekme atmış, kırmızıyı görmüş, daha soyunma odalarına gidemeden 52. dk da ahmet 2-0 yapmıştı.
derken 3.gol ceza sahası dışından , 4. gol neredeyse orta sahadan vede artık tribünde tek bi bjklı kalmadığı tüm bursa taraftarının isteği ile nihayet 5 golu aramış ama bunuda neredeyse maç bitiminde yakalamıştı..
işte bu beş , beş sloganıyla bursasporluların beşiktaşlıları kızdırdığı , her zaman ters gelen bu bursasporu günü geldiğinde nasıl intikam alınırız diyen bjklıları etik olmayan yollara götürmüştür..
fethi demircan’lı bursaspor, lige çok hızlı başladı. ilk hafta trabzonspor karşısında alınan beraberlik, ardından peş peşe gelen galibiyet serisi ve de özellikle beşiktaş’ı bursa’da 5-0’lık sonuçla perişan halde istanbul’a yollaması, spor sayfalarının manşetlerini süsledi. bursaspor; altı hafta içinde iki kez haftanın takımı seçilmişti. sedat ııı’ün yıldızı muhteşem parlıyordu.
yeni bir büyük takım mı doğuyordu, bursaspor; bu başarı grafiğini sorunsuz sürdürebilecek miydi, şampiyon olabilir miydi, herkes bunları soruyor, cevaplar arıyordu. ligin altıncı haftasında bursa, puan sıralamasında zirveye oturmuştu. gelgelelim şampiyonluğa aday bir anadolu takımına öyle kolayca yol açılmıyordu.
bursaspor teknik direktörü olduğu bu dönemde de fethi hoca’nın ingiliz futboluna olan merakı devam ediyordu. öyle ki her hafta ingiltere’den altı teyp bandı getirtiyor ve ingiltere lig maçlarını spikerin sesinden dinleyerek o heyecanı doğrudan yaşamaya çalışıyordu. bir takım notlar alıyor, hatta pozisyonlar belirliyordu. kimi zaman spikerin anlattığı gol pozisyonlarını antrenmanlarda futbolculara tatbik ettiriyor, idmanlarda; ders niteliğinde, bunları işliyordu.
besiktas-demircan nisan ayı ortalarında fethi hoca’nın ismi beşiktaş kulübü ile anılmaya başlar. ligdeki kötü gidişine dur demek isteyen beşiktaş yöneticileri, basına, antrenör sorunumuz yok deseler de gizliden gizliye hoca arayışı içindedirler. hatta ismi açıklanmayan bir yöneticinin, ‘demircan’a önümüzdeki sezon için teklif yaptık, olumlu cevap aldık, bir aksilik olmaz ise demircan hoca, beşiktaş’ın başına getirilecek’ şeklinde gazetelere açıklamalarda bulunduğu görülür. bu konuda çeşitli dedikodular ayyuka çıkar. beşiktaş, olumsuz gidişatı değiştirmek için birkaç hoca adayı belirlemiştir. adaylar içinde en başta gelen isim şüphesiz fethi hoca’dır. bakın yıllar sonra, fethi hoca, beşiktaş yönetimi ile arasında geçen bu olayı nasıl anlatıyor:
sami albayrak benim adıma söz vermişti. o dönem beni beşiktaş’tan da çağırdılar ve bursaspor’un verdiği rakamın iki katını teklif ettiler. kabul etmedim. hatta sami abi, ‘bak sana orada daha fazla para teklif ediyorlar, kariyerin için de orası sana daha uygun olur’ dedi. ‘ben para için her şeyi yapabilecek biri miyim?’ diye cevapladım. beni tebrik etti, ‘hayatımda ilk defa böyle bir şey görüyorum, türkiye’de böyle hocalar da varmış demek ki’ dedi. yıllar sonra birlikte katıldığımız bir törende bu anısını anlattı. ben, bursa’yı çalıştırırken beşiktaş’a geçit vermemiştik. onları 5–0 gibi ağır bir skorla yenmiştik.