trabzon'un efsane oluşunun başlangıcı. maçı radyodan dinliyoruz. maçı sanırım orhan ayhan anlatıyor. maçın ilk yarısının sonlarına doğru cemil bir gol atıyor, ve hatta spiker uzun uzun golü anlatırken bir anda duruyor, ve golün geçerli olmadığını söylüyor. neyin nasıl olduğunu anlamaya imkan yok, çünkü tv maçı vermiyor. sonraki yıllarda doğam babacan'ın anılarında sanırım bu maça atıfta bulunarak verdiği bir demecini hatırlarım. demişti ki, trabzon'da bir maçta fener'in golü sonrasına stadyumda öyle bir homurtu çıktı ki, adeta kanım dondu. sonrasında bir silah sesi bile duydum, ve korkudan golü iptal ettim.
zaten yıllar sonra bazı diğer hakemler de anılarında trabzon'da maç yönetmenin psikolojik zorluklarından bahsederlerdi. o yıllarda ne doğru dürüst medya var, ne de şimdiki gibi naklen yayın, ağır çekim var. kimbilir neler neler oldu, ve adamlar kanırta kanırta bir sürü maçı böyle aldılar.
fenerbahçe bu sezon evinde oynadığı 15 maçın 9 unu kazanırken 5 maçını da beraberlikle kapatmıştır. sadece 12. haftadaki g.saray maçında rakibine yenilmiştir.
sezon başında bazıları yaklaşan fırtınayı sezmişlerdi ama hiç kimse böylesine büyük bir kasırganın kopacağını farkında değildi. korkulu bir rüyaydı, taş gibi takımdı trabzonspor... o kadardı işte, şampiyon olamazdı! oldular. 1975-76 sezonunda türk futboluna bir ilki yaşattılar
- hilal gülyurt
semiha yankı'nın "seninle bir dakika umutlandırıyor beni..." diye başlayan şarkısı türkiye'nin diline dolanıp, eurovision'da sonuncu olduğu yıldı 1975. kıbrıs barış harekâtı sonrasında ambargo altında geçen, insanların yağ bulamadığı, bakkalların yağ stoku yaptığı, selüloz sıkıntısından gazete sayfalarının eksildiği, banker kastelli reklamlarının döndüğü, her gün sokaklarda öğrencilerin öldüğü, işçilerin grev yeleklerini giyip iş yerlerinin önünde halay çektiği yıldı...
zor yıllardı... öğrenci olmak da, işçi olmak da, futbolsever olmak da zordu... dört milyonluk istanbul'da şehirdeki en büyük stat inönü stadı'ydı. büyük maçlarda stada girerken yaralananların haberleri artık sıradandı. maçları radyodan naklen dinlemek büyük şanstı. kulüpler, gelirleri düşmesin diye maçların televizyondan naklen yayınlanmasına yanaşmıyor, sadece avrupa kupaları ve dış ülkelerle yapılan maçlar naklen izlenebiliyor, lig maçlarının naklen yayınlanması için statların yüzde 80 doluluk oranına ulaşması gerekiyordu.
o yıllarda, 30 metre uzunluğunda, 10 metre genişliğinde bir saha; altı zımpara gibi sert zemin... kenarda lahmacuncular, simitçiler toplanmış, sahayı çevreleyen duvarın üzerindeyse yüzlerce çocuk. sahada top koşturan ali kemaller, şenollar, hüseyinler, kadirler... kulüp lokalinin önündeki küçük sahada maça hazırlanıyorlar. trabzonspor antrenman yapıyor.
trabzonspor 1967 yılında kurulmuş, 1974'te 1. lig'e yükselmiş, 1975'te türkiye kupası finali oynamayı başarmıştı. ancak daha kazanılacak çok başarı vardı. 1975-1976 sezonunun başında transfere fenerbahçe 7, galatasaray 6, beşiktaş 5, orduspor ve balıkesirspor 3, trabzonspor ise sadece 1 milyon 500 bin lira ayırdı. trabzonspor'un ilk hedefi elindeki kadroyu korumak oldu. kadronun özelliği büyük bir çoğunluğunun trabzonlu olmasıydı. takımın başında da yine bir trabzonlu, şükrü ersoy bulunuyordu. şükrü hoca gazetecilere "şampiyon olacağız demiyoruz ama ligi dördüncü ya da beşinci sırada bitirmek azmindeyiz" açıklaması yapıyordu. ancak evdeki hesap çarşıya uymayacaktı!
sezon öncesinde federasyon başkanı hasan polat, gelen daveti kabul ederek sovyetler birliği'nde düzenlenen turnuvaya trabzonspor'u gönderdi. polat, bir önceki sezon parlayan trabzonspor'u daha da gelişmesi için seçmişti. sezon öncesi istanbul'daki türkiye spor yazarları kupası için de çağırıldılar ve bir ilke daha imza attılar. istanbul kulüpleri güreş tabiriyle el ense çekip rakiplerini tartmak istiyordu. kupayı fenerbahçe kaldırdı, üçüncü olan trabzonspor, galatasaray'ı 2-1 yenerek üç büyüklere ilk gözdağını vermeye başlamıştı.
bu başarının arkası fenerbahçeli ziya'nın jübilesinde geldi. inönü stadı'nda yapılan maçı trabzonspor ali kemal ve hüseyin'in golleriyle kazandı. oysa fenerbahçe'nin başında didi vardı, milyonluk transferler yapılmıştı, başkan emin cankurtaran "elimizde çok klas oyuncular var" diyerek övünüyordu. bu maçtan sonra turgay seren haberinde "fenerbahçe, pele'yi transfer etse yine nafile. trabzonspor taş gibi takım" diye yazdı.
ligin ilk haftasında galatasaray ve trabzonspor karşılaşması trabzonspor'un 2-1'lik üstünlüğüyle sonuçlandı. maçı izleyen ingiliz antrenör don howe "trabzonspor, ingiltere liglerinde mücadele edecek güçte" yorumunu yaparken, şansal büyüka gazetesi milliyet'te "üç büyükler para, anadolu kulüpleri ise gol dağıtıyor. trabzonspor gol şanslarını fındık gibi yemese maç farka giderdi. istanbul beyefendilerini zor günler bekliyor" yazıyordu.
istanbul beyefendilerinin başka bir sıkıntısı da yabancı kulüplerle oynadıkları maçlardı. şampiyon kulüpler kupası'nda benfıca, fenerbahçe'yi 7-0, kupa galipleri kupası'nda fioren-tina, inönü'de beşiktaş'ı 3-0, uefa kupası'nda rapid, galatasaray'ı 1-0 yenerek moralleri bozmuştu.
fenerbahçe'de işler karışınca didi istifa etti. fenerbahçe'nin yeni teknik direktörü abdullah gegiç oldu. abdullah hoca tehlikenin henüz farkında değildi: "trabzonspor korkulu bir rüya olabilir. fakat iddiasını kaçıncı haftaya kadar devam ettirir bilinmez. üç tane sakat verirlerse iddialarından çok geride kalırlar."
trabzonspor'dan o sezon şenol, kadir, necati, ali kemal, hüseyin ve k. turgay milli takıma çağırıldı. ilk defa üç büyükler dışında bir takım altı futbolcusunu birden milli takıma gönderiyordu. fenerbahçe'nin galatasaray'dan olaylı bir şekilde transfer ettiği engin verel mankenlerle olan yakın ilişkilerinden dolayı ceza alıp maçlarda oynatılmadı. trabzon'un fırtına kemal'iyse yere göğe sığdırılmıyordu.
ligin 7. haftasında altay, trabzonspor'u 2-1 mağlup edince liderlik koltuğuna fenerbahçe oturdu. cihat arman bu sevinçle "fenerbahçe'nin maddi gücü, mevcut elemanları ve tarihi nedeniyle şampiyon olması normal görünüyor. trabzonspor böyle bir güce sahip değil" diye yazdı. bu heyecan fazla sürmeyecekti. bir sonraki hafta trabzonspor, fenerbahçe karşısında üstün bir oyun sergiledi ancak maç 0-0 sonuçlandı. sezonun ilk yarısı tamamlandığında ise fenerbahçe 21 puanla birinci, trabzonspor 20 puanla ikinci, altay 19 puanla üçüncü, beşiktaş ise 11 puanla sondan ikinci sıradaydı.
trabzonspor sezon başında, bursa'da yaptığı kampın, rusya turnesinin ve spor yazarları kupası'nın sayesinde çok iyi bir ilk yarı geçirmişti. birçok takım daha kendisini toparlayamadan karadenizliler sistemlerini oturtmuş; 4.3.3, 4-2-4 ve 4-4-2'ye hemen dönebilen bir takım olmuştu. toplu defans ve toplu hücum yaparak rakiplerine fırsat vermediler. ilk yarıda kendi sahalarında maç verseler de, deplasmandan lan çıkarttılar. böylece hedellerinden şaşmadılar. trabzonspor sezonun ikinci yarısında üç büyük kulüple evinde oynama avantajına sahipti. başka bir şansı da taraftarları sayesinde deplasmanlarda evinde gibi oynamasıydı. belli olmuştu, trabzonspor en kötü sonuçla lig dördüncüsü olacaktı. devre arasında şükrü ersoy'un yerine gelen yeni teknik direktör trabzonlu ahmet suat özyazıcı takımına güveniyordu.
ikinci yarının başında trabzonspor galatasaray'ı misafir etti ve hüseyin'in attığı golle rakibini evine eli boş gönderdi. maçta. hüseyin'in attığı galibiyeti getiren gol kadar kaleci şenol'un kurtarışları da günlerce konuşuldu. bu galibiyetle karadenizliler niyetlerinin ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha ortaya koymuşlardı.
ikinci yarı fenerbahçe ve bordo mavililerin zirve mücadelesiyle sürüyordu. bu düğümü çözecek olan maçsa trabzonspor'un fenerbahçe ile evinde yapacağı karşılaşmaydı. maçın oynanacağı gün bütün karadeniz, trabzon'a akın etti. kalacak yer bulamayan taraftarlar geceyi sokaklarda geçirdi.
trabzonsporlu futbolcular yeni bir taktik deniyorlardı. maç öncesi yöresel kıyafetleriyle, ali kemal'in çaldığı kemençeyle horon teptiler. ali kemal arkadaşlarını şu sözlerle ateşliyordu: "arkadaşlar size bir tavsiyem var. tribünlerden kemence sesleri yükselirken bu kıyafetlerle horon teptiğinizi düşünün. böyle olunca daha çok hareketlenecek ve hırslanacaksınız. üstelik çok kıvrak olacaksınız. bu da fenerbahçe'yi yenmemize yetecektir."
ali kemal'in taktiği işe yaradı. fenerbahçe rakibinin hırsı ve kıvraklığı karşısında sahada yok oldu. trabzonspor, fenerbahçe'yi hüseyin'in attığı golle 1-0 yendi. 23. hafta sonunda trabzonspor liderliğe sıkı sıkıya tutundu. o zamanların hüseyin'i, şimdilerin taner gülleri vakasıydı adeta. üç büyüklere attığı muhteşem goller dillere destandı.
yurdun her köşesinden karadeniz fırtınasına destek geliyordu artık. düzenlenen trabzonspor gecesinde emel sayın ve filiz akın ellerinde futbolcuların posterleriyle podyumda yürüdüler. arkalarına bu güzellerin desteklerini de alan trabzonspor'un liderliği kimseye vermeye niyeti yoktu. ligin 27. haftasında galatasaray, fenerbahçe'yi 1-0 yenince mısır ekmeğine tereyağı sürülmüş gibi sevindi trabzonspor. fenerbahçe'yle arasındaki puan farkı üçe çıkmıştı.
ligde fırtınalar koparan takım türkiye kupası'nda da rakiplerini tek tek eledi. bu durum bir önceki sezon olsa belki insanları şaşırtırdı ancak lige ilk çıktığı yıl da türkiye kupası'nda final oynayan trabzonspor artık şaşırtmıyordu. finalin ilk maçında trabzonspor galatasaray'ı 1-0 mağlup etti. bu arada 28. haftası oynanan ligde fenerbahçe'yle arasına dört puanlık bir koruma kalkanı kurmayı başarmıştı.
izmir alsancak stadı, 29. hafta türk futbolunda hafızalardan silinmeyecek bir güne evsahipliği yaptı. göztepe ile berabere kalan trabzonspor izmir'de ilk şampiyonluk turunu attı. bir ilk gerçekleşmiş, rüya gerçek olmuştu. bu rüyayı daha önce göztepe, altay ve eskişehir görmüş, ancak son anda uyanmışlardı.
şimdi trabzonspor'u var güçleriyle alkışlıyorlardı. 1970'ler zor yıllardı. galatasaray ve fenerbahçe gibi yılların şampiyon ekiplerini kısıtlı imkânlarla alt etmek de zordu...
o sezon türkiye'de zoru başaran sadece trabzonspor değildi. trabzonspor'un izmir'de şampiyonluk turu attığı gün istanbul'da ikinci depremi samsunspor yarattı. istanbul'da oynanan maçta beykoz'u 3-0 yenerek ikinci ligin şampiyonu oldu, istanbul sokaklarında şampiyonluk turu attı. samsunspor da kadrosunun çoğunu samsunlu futbolculardan kurmuştu. samsunlu olmayanlar da zaten karadenizliydi. koca karadeniz o gün kabarmış, bütün türkiye'nin üstüne sularını serpmişti. aynı hafta galatasaray, giresunspor'a istanbul'da 3-0 yenilerek bu bereketten payına düşeni aldı.
karadeniz fırtınası o yıl sadece türkiye'yi değil dünyayı da vurdu. milli boksörümüz cemal kamacı 63,5 kiloda avrupa profesyonel boks şampiyonu oldu. trabzon'un maçka ilçesinde dünyaya gelmişti cemal kamacı. karadeniz beslemişti onu da.
1975-76 sezonunda trabzonspor şampiyonluğu kazanırken, gol kralı fenerbahçe'nin efsane futbolcularından cemil turan oldu. "olsun" dedi. trabzonlular, "yabancıya gitmedin, o da bizim". evet, cemil de trabzonlu bir ailenin çocuğuydu.
trabzon efsanesi dünya basınında da geniş yankı buluyordu. dünyanın en ünlü futbol dergilerinden france football "trabzonspor uzun yıllar türk futbolunda zirveyi işgal etmiş üç büyüklerin saltanatını yıkmış ve şampiyon olmuştur. türkiye'yi temsil edecek trabzonspor, avrupa çapında futbolcularını kaybetmezse şampiyon kulüpler kupası'nda da süpriz yapabilir" diyerek haberi tüm dünyaya duyuruyordu. bbc televizyonu da habere geniş yer ayırdı: "trabzonspor'un başarısını türk futbolcunda bir devrim olarak niteliyoruz. sezon başında ligi başta götüren fenerbahçe şampiyonluğu taşra takımına hediye etti."
lig şampiyonluğunun kutlamaları devam ederken trabzonspor, türkiye kupası'nı kazanmak için çalışmalarına ara vermeden başladı. galatasaray'la inönü stadı'nda oynanacak final maçının rövanşı için otobüs, kamyon ve minibüslere doluşan binlerce karadenizli istanbul sokaklarına yayılmış, bordo-mavili flamalar ve bayraklarla takımlarını destekliyorlardı. 90 dakika 1-0 galatasaray'ın galibiyetiyle sonuçlanınca maç uzatmalara gitti. başa baş mücadelenin sonucu yine bozulamamışü, heyecan doruktaydı. galatasaray penaltılarla trabzonspor'u 5-4 yenerek türkiye kupası'nın sahibi oldu. galatasaray sadece kupayı almakla kalmamış, koca bir şehrin gururunu kurtarmıştı...
lig, trabzon'da oynanacak beşiktaş maçı ile son bulacak, trabzonspor kupasına kavuşacaktı. trabzon şampiyonluğu kutlarken, beşiktaş ise dibe vuruşunun şaşkınlığını yaşıyordu. maç 1-1 berabere bitti. kümede kalabildiğine sevinen bir beşiktaş, şampiyonluk kupasını kaldıran trabzonspor, yeniden yazılan bir tarih..
şampiyonluğun mimarlarından ali kemal denizci ilk şampiyonluğu ve o günün trabzonspor'unu şöyle anlatıyor: "o dönemde şampiyonluğu göğüslememizi sağlayan yegâne güç bütün futbolcuların takım arkadaşlığından önce dost olmasıydı. çoğumuz karadenizli, hepimiz anadoluluyduk. mahalle arkadaşıydık, aynı sıraları paylaşmışûk. idmanlarımızı sahilde, sokak aralarında koşarak yapardık. yedek bir ayakkabımız bile yoktu. ayakkabısı olmadığından maça çıkamayan arkadaşım bile oldu. zor şartlarda şampiyon olduk. yaşadığımız mutluluk tarif edilemez."
ilk şampiyonluğu yaşayan denizci, şimdilerde 25 yıl aradan sonra bu onura ulaşmak isteyen kulübe de bakmaktan geri kalmıyor. "trabzon'un şartlarına uygun futbolcular alınması gerekiyor" diyor denizci ve ekliyor: "starlara aldanmamak gerek. bu sezon trabzonspor iyi bir iskelet kurdu. mağlubiyetler olsa da taraftarına heyecan yaşatmayı biliyor. ancak önemli bir faktör de rakip takımların kötü gidişi oldu. trabzonspor şampiyonluğun en güçlü adaylarından biri. ben de heyecanla bekliyorum."
o yıl semiha yankı yarışmıştı türkiye adına eurovision'da, bu yıl belçika'dan gelen "göbek sanatçısı" hadise. o yıl abd, vietnam'dan yeni çıkmıştı, bu yıl ırak'tan hâlâ çıkamadı. o yıl ülkede yağ bile bulunamıyordu, bu yıl ekmek bile ithal ediliyor. o yıl bir ilki başarmış ve şampiyon olmuştu trabzonspor; bu yıl yine olmak için çalışıyor. bunu başarmak için o yıldan değişmeyen bir şeyi çekip almak durumdalar. bir arkadaşlık vardı o yılın trabzonspor'unda, daha da öte bir kardeşlik. tek bir kişi gibiydiler belki de, tek bir zihin ve tek bir beden... aynı ülküyü düşünüyorlar, aynı duyguyu hissediyorlardı. bu ruhla şampiyon olmuşlardı. şampiyonluk yolunda birçok şey değişse, milyon dolarlık top cambazları boy gösterse de bu asla değişmeyecek bir ayrıntı işte. unutulmayacak ve sonsuza kadar ders alınacak bir ayrıntı.
fenerbahçe: adil eriç, alpaslan eratlı, yılmaz şen, yenal kaçıra (dk. 76 zafer göncüler), emin ilhan, raşit karasu, nevruz şerif, aydın çelik (dk. 81 osman arpacıoğlu), ender konca, engin verel, cemil turan
teknik direktör: abdullah gegic (yugoslavya)
trabzonspor: şenol güneş, necati özçağlayan, turgay semercioğlu, erdem tuğal, kadir özcan, cemil usta, tuncay mesçi (dk. 81 serdar bali), bekir barçın, ali yavuz, hüseyin tok, mehmet cemil altın
teknik direktör: şükrü ersoy
sarı kartlar: aydın çelik dk. 34, engin verel dk. 67 (fenerbahçe) hüseyin tok dk. 56, mehmet cemil altın dk. 73, kadir özcan dk. 77, turgay semercioğlu dk. 85 (trabzonspor)