metin oktay bu maçta penaltıdan gol atarak 38 gol ile ligi gol kralı bitirdi.lig tarihinde oynadığı maç başına attığı gol sayısı açısından en başarılı gol kralı metin oktay'dır. galatasaraylı futbolcu, 1962-63 sezonunda forma giydiği 26 maçta 38 gol atarken, maç başına 1.46 gol ortalamasına ulaştı ve en verimli golcü olarak tarihe geçti. gol ortalaması en düşük krallar ise 1979-80 sezonunda krallığını paylaşan bursasporlu bahtiyar yorulmaz ile altaylı mustafa denizli oldu. toplam 30 maçta 12'şer gole imza atan her 2 futbolcu da maç başına 0.4 gol ortalaması tutturdu.
son haftada şampiyonun belli olduğu maçlara bir örnektir;
1962-63: yüksel'in eli beşiktaş'ı kurtaramadı
1962-63 sezonunda farklı bir uygulamaya gidildi. lig önce 11 takımdan 2 ayrı grup hâlinde maçlara sahne oldu. sıralamada ilk 6'ya kalan takımlar play-off'larda çift devreli maçlar oynadı. o sezon g.saray'ı gündüz kılıç çalıştırıyordu. play-off'lar g.saray ile beşiktaş'ın amansız yarışına sahne oldu. ilk yarıyı iki takım 16 puanla eşit tamamladı. ikinci yarıda da yarış kafa kafaya sürdü. ligin son maçı unutulmaz bir finale sahne oldu. 34 puanla son haftaya lider giren beşiktaş'la 33 puanlı g.saray, inönü stadı'nda biletli 39 bin 500 seyircinin izlediği maçta karşı karşıya geldi. beşiktaş'a şampiyonluk için beraberlik yetiyordu. italyan hakem de robio'nun yönettiği maçın ilk dakikalarından itibaren g.saray gol için yüklendi. beşiktaş'ın kalesini koruyan özcan arkoç kalesinde devleşti. ta 50. dakikaya kadar. o dakikada g.saray'lı tarık'ın ortasına iyi yükselen metin oktay'ın kafa vuruşunda top kaleci özcan'ı geçti. ancak filelere girmekte olan meşin yuvarlağı beşiktaşlı yüksel eliyle çizgiden çıkardı. italyan hakem penaltı noktasını gösterdi. o sezon 38 golle gol kralı olan metin oktay, penaltıyı kullandı ve g.saray müsabakayı bu golle 1-0 kazanarak şampiyonluğa ulaştı.
gürel yurttaş’ın haziran 1995 basımlı “kartal’ın pençesi” adlı kitabından;
tarih 26 haziran 1963’tü. saat 20:00’de başlayacak maç öncesi takımlar inönü stadı’nın soyunma odalarında son hazırlıklarını yapıyorlardı. galatasaray’ı ilk maçta 2-1 yenmişti beşiktaş. şimdi beraberlik dahi yetecek, şampiyonluk siyah-beyazlı takımın olacaktı.
maç öncesi baba hakkı tedirgindi. kulağına bazı söylentiler gelmiş, canını sıkmıştı. beşiktaş’ta efsane olan, “şenol… birol… gol” sloganının dogmasına yol açan şenol ile birol’un fenerbahçe’ye gideceği söyleniyordu. nedendir bilinmez, böylesine bir maç öncesi de dedikodular iyice çoğalmıştı. baba hakkı, kaptan birol’u yanına çağırdı:
-ne oluyor? söylenenler doğru mu? şenolla birlikte gidiyor musunuz?
birol, baba hakkı’nın gönlüne su serpti:
-bunların hepsi dedikodu. bizim şimdi düşündüğümüz tek olay sahaya çıkıp, beşiktaş’ı şampiyon yapmak.
maçın başlangıç anı yaklaştıkça tribünlerde yer alan yaklaşık 40 bin kişinin heyecanı daha da artıyor, tezahüratlar yeri, göğü inletiyordu.
hakem, italya’dan gelmişti: de robio. takımlar da sahaya çıkmıştı:
ilk yarıda her iki takım zaman zaman gole çok yaklaşmış ama beşiktaş kalecisi özcan devleşince, galatasaray’da da turgay’ın yerine kaleye geçen bülent harikalar yaratınca golsüzlük bozulmamıştı.
ikinci yarının başlamasıyla birlikte bastırmıştı galatasaray. 50. dakikada tarık sağdan ortalamış, metin de kafayla tamamlamış, top özcan’ı aşmıştı. gol olmak üzereydi ki yetişen yüksel elleri ile topu çevirdi. karar tartışmasız penaltıydı. atışı metin kullandı ve topu filelere yolladı: 1-0. bitime daha 40 dakika vardı. avantajlı duruma gecen galatasaray, golden sonra hemen kapanmış, adeta kalesinin önünde etten bir duvar örmüştü. 62. dakikada şenol’un şutunda bülent’i geçen top beşiktaşlıları umutlandırmış, hatta “goooll” diye ayağa kaldırmıştı ama… meşin yuvarlak üst direğe çarpıp, geri gelmişti. 90 dakikanın bittiğinde galatasaray mutlu sona ulaşmış oluyordu. beşiktaş’ta o sezonun şampiyonu sayılırdı aslında.
1962-63 sezonunda beşiktaş ligin son haftasına lig ikincisi galatasaray'ın 1 puan önünde lider giriyordu. ligin düğümü son maçta çözülecek ve bu maç beşiktaş-galatasaray arasındaydı. yani tam bir final maçıydı. beraberlik bile beşiktaş’ın şampiyon olması icin yetecekti. galatasaray'ın şampiyon olabilmesi için de mutlaka ve mutlaka beşiktaş’ı yenmesi gerekmekteydi.
26 haziran 1963 gecesi oyanan bu final maçının hikayesini 17 yıl siyah-beyazlı formayı sırtında taşımış beşiktaş'ın maskot futbolcusu küçük ahmet'ten (özacar) dinleyelim: ''sahaya çıkan onbirimiz şöyleydi: özcan - erkan - sabahattin - yüksel - süreyya - kaya - k.ahmet - birol - güven - şenol - rahmi.
maçı berabere bitirdiğimiz takdirde şampiyon olacak, bütün bir yıl verdiğimiz emeklerin karşılığını alacaktık... maç başladı, biz temkinliyiz, müdafaya önem veriyoruz. ilk yarı istediğimiz gibi golsüz bitiyor. ikinci yarı başladığında hava kararmış, ışıklar altında mücadele ediyorduk... soldan kalemize iniyorlar, yapılan ortaya onsekiz içinde kafaya çıkıyorlar, o da ne?... bir el kafaların üzerinde topa vuruyor... evet, yüksel'in eli... hakem penaltı noktasını gösteriyor...
bu penaltıyı metin oktay gole çevirdi. bir kaç dakika sonra geliştirdiğimiz atakta şenol'un şutu üst direkten geri geliyor... allah'ım o top gol olmuyor ve o gece maçı galatasaray’a 1-0 kaybediyoruz... şampiyonluğu son anda kaçırıyoruz... sahayı boynumuz eğik, gözyaşları içinde terkediyoruz...”
1962-63 sezonunda beşiktaş son haftaya kadar lider götürdüğü ligde şampiyonluğu 1 puan farkla galatasaray'a adeta hediye ediyordu… fenerbahçe ikinci başkanı müslim bağcılar medyatik biridir... teşvik primi söylentilerini inkar etmez... hatta şöyle bir demeç verir gazetelere: ''teşvik primi vermişsek ne olmuş? bir tarihte galatasaray'ı yenmeleri için beşiktaş'lılara 1.100 lira teşvik primi vermiştim. teşekkür etmişlerdi.”
bir sezonda en fazla maçta gol atma rekoru 1962-63 sezonunda hem beşiktaş hem de galatasaraya aittir.her iki takımda iki kademeli oynanan bu ligde 42 maçın 37 sinde gol atmayı başarmışlar. aslında bu rekoru ikiye ayırmak lazım. "en fazla maçta gol atan takım" ve "sezonun .... maçının ... tanesinde gol atmayı başaran,yani yüzdesel olarak en fazla maçta gol atmayı başaran" diye
her iki takımda 42 maçın 37 tanesinde gol atmayı başararak 37/42= yüzde 88,1 lik bir başarı sağlamışlar
yukarıda ikiye ayırdığımız istatistikte yüzdesel olarak rekor 34 maçın 33 ünde yani yüzde 97,06 lık başarı sağlayan galatasaraya ait olup iki sezonda bunu başarmıştır.
iki aşamalı oynanan bu sezonda kırmızı grup ve beyaz grup olarak iki ayrı grupta maçlar oynanmıştır. her iki grupta ;1 ve 6.sıra arası final grubuna,7-9 arası klasman grubuna,10 ve 11 .sıradakiler ise küme düşmüştür. bu maç her iki takımında o sezonki son maçıdır.
final grubunda sezon sonu puan durumu şöyle oluşmuş: -takım adı-o-g-b-m-a-y-p 1.galatasaray-22-14-7-1-54-14-35 2.beşiktaş-22-14-6-2-45-12-34 3.fenerbahçe-22-10-6-6-31-19-26 4.altay-22-8-8-6-23-25-24 5.istanbulspor-22-7-9-6-29-27-23 6.gençlerbirliği-22-5-11-6-31-29-21 7.hacettepe-22-8-4-10-34-41-20 8.izmirspor-22-7-6-9-27-38-20 9.beykoz-22-5-8-9-25-28-18 10.ankara demirspor-22-6-6-10-34-41-18 11.karşıyaka-22-4-7-11-27-56-15 12.kasımpaşa-22-2-6-14-17-47-10
g. saray ve beşiktaş, 1962-63 millî lig şampiyonluğu için 20.00'de karşılaşıyor
galatasaray ve beşiktaş takımları 1962/63 milli lig şampiyonluğu için bu gece saat 20 de mithatpaşa stadında karşılaşacaklardır.
bütün yurtta geniş bir alâka ve heyecan uyandıran ve geçen ağustostan beri devam eden yorucu futbol maratonunun galibini ortaya çıkaracak olan dev finale şampiyon adayları şu tertipleriyle çıkacaklardır:
galatasaray: turgay - candemir, ahmet berman - suat, bahri, kadri - tarık, mustafa, talât, metin, uğur
maçı avusturya federasyonuna mensup hakemler idare edeceklerdir.
şanslar müsavi
geçen haftanın müsabakalarından yorgun çıkan ve son iki günü tam bir istirahatle geçiren iki finalist, şampiyonluk mücadelesine eşit şanslarla başlayacaklardır. karşılaşmanın taşıdığı iddia, şampiyonluk ümidinde de yarış halinde olan iki takımdan birine peşin bir şans tanımamaktadır. hattâ beşiktaş'ın bir puan ileride bulunuşunu da şampiyonluk kapışmasında rakibi için bir dezavantaj saymak zordur. idarecilerinin de ifâde ettiği gibi; galatasaray ve beşiktaş yılın en güç oyununa, kazanma hırsı ve arzusuyla girecek1erdir.
çekişmeli, hırçın ve gergin bir hava içerisinde geçeceği tahmin edilen bu karşılaşmanın beraberlikle bitmesi ihtimali zayıftır. şu anda galatasaray'ı 1 puan geçmekte olan beşiktaş, beraberlik kâfidir, diye oynadığı takdirde, bu düşüncesinden çok ağır bir kayıpla çıkabilir. bu sebeple bu akşam galatasaray karşısında «hücumcu» bir beşiktaş seyredeceğimizi zannediyoruz. galatasaray'ın şampiyonluğu sadece ve sadece galibiyete bağlı olduğu içöin, maçın son derece hareketli ve tam bir final mücadelesi şeklinde cereyan edeceği umulmaktadır.
kadrolarını büyük bir finale hazırlayan galatasaray ve beşiktaş menecerlerinin de futbolcular gibi heyecanlı oldukları dikkati çekmiştir.
kilyos'taki sarı - kırmızılı futbolcuları sık sık moral eğitimine tabi tutan galatasaray meneceri gündüz kılıç, «ileride tarihi bir değer taşıyacak olan iki final maçından ilkine çıkıyoruz. çocuklarıma güveniyorum. şampiyonluk için oynıyacağız» demiştir.
beşiktaş meneceri ibrahim tusder ise, «mevsim başından beri bugünü bekliyorduk. türkiye kupasını kaybettik. değerli rakibimiz galatasaraydan farkımız; sadece milli lig şampiyonluğna ortak oluşumuzdur. şampiyonluk maçına hazırız» şeklinde konuşmuştur.
beşiktaş kulübü reisi hakkı yeten ise şöyle demiştir: «maça elimizden gelen bütün imkanları kullanarak hazırlandık. beşiktaş'lı futbolcular vazifelerinin ağırlığını biliyorlar ve buna müdrik olarak sahaya çıkacaklardır. finalden ümitliyim, iki takım oyuncularına da başarılar dilerim.»
kaptanlar ne dediler
birol pekel: «aramızda bulunan bir puan fark galatasaray için büyük bir avantajdır. bu bakımdan maçı yüzde yüz kazanmaya azimliyiz. arkadaşlarıma güveniyorum.»
turgay şeren: «5 gün içinde 3 dev maç oynayacağız. bunlardan hiç olmazsa birinde şampiyon olmak için çalışacağız. maç hakkında önceden bir şey söyleyemem.»
bu gece oynayacak olan iki büyük rakip 39 yılda 148 karşılaşma yaptı. muhtelif lig ve kupalarda şampiyonluklar şöyle paylaşıldı: sarı - kırmızılılar: 21, siyah - beyazlılar: 26
ilk maçlarını 22 ağustos 1924 tarihinde oynayan galatasaray ve beşiktaş takımları, bu tarihten itibaren 148 defa karşı karşıya gelmişlerdir.
iki rakip arasındaki ilk karşılaşma 2-0, 148. maç ise 2-1 siyah - beyazlıların galibiyeti ile sona ermiştir.
şimdiye kadar oynanan 148 maçın bilançosu ise şöyledir: 57 maç beşiktaş'ın, 52 maç galatasaray'ın galibiyeti ile, 39 maç da beraberlikle sona ermiştir.
galatasaray ve beşiktaş takımları arasındaki maçların hiç biri yarıda kalmamıştır.
siyah - beyazlılar, 148 maçta galatasaray kalesine 239 gol, sarı - kırmızılılar ise beşiktaş kalelerine 243 gol atmışlardır.
iki takımın birbirine karşı elde ettikleri en açık farklı galibiyetler ise şöyledir:
30.6.1940: galatasaray 9-2 beşiktaş 18.3.1933 ve 29.12.1940 beşiktaş 5-0 galatasaray
galatasaray'ın şampiyonlukları
galatasaraylılar ilk defa 1908-1909 yılında pazar ligi şampiyonu, son defa da 1961-1962 milli lig şampiyonu olmuşlardur. bu iki tarig arasında sarı - kırmızılıların elde ettikleri şampiyonluklar şöyledir:
istanbul amatör lig şampiyonluğu: 12 istanbul profesyonel lig şampiyonluğu: 3 istanbul şildi: 3 milli küme şampiyonluğu: 1 türkiye şampiyonluğu: 1 milli lig şampiyonluğu: 1
beşiktaş'ın şampiyonlukları
beşiktaşlılar ilk defa 1924 yılında istanbul resmi ligi şampiyonu, son defa da 1959-1960 milli lig şampiyonu olmuşlardır. bu tarihler arasında siyah - beyazlıların elde ettikleri şampiyonlukların sayısı şöyledir:
istanbul amatör lig şampiyonluğu: 11 istanbul profesyonel lig şampiyonluğu: 2 istanbul şildi: 3 milli küme şampiyonluğu: 3 türkiye şampiyonluğu: 2 başbakanlık kupası: 2 federasyon kupası: 2 milli lig şampiyonluğu: 1
dün gece, mahşerî bir kalabalık önünde beşiktaş'ı yenen g. saray şampiyon
bir final havası içerisinde oynanan sarı - kırmızılıların golünü, metin 50. dakikada penaltıdan kaydetti
necmi tanyolaç
genç adam, zafer türküleri söyleyen, sevinç çığlıkları atan topluluktan kopu vermişti...
başını önüne eğmiş, hızlı adımlarla soyunma odasına gidiyor ve o anda, ig,htimal ki ağlıyordu...
sahanın ortasında, menecer ve ve antrenörlerini omuzlarında taşıyarak şeref turuna hazırlanan şampiyon galatasaraylılardan, kopuveren delikanlı dün geceki maçın yıldızlarından suat idi... nemlenen gözler, başı önünde, ihtimal ki ağlanarak soyunma odasına kaçan 6 numaralı formanın sahibini üzgün nazarlarla takip ettiler... ve zafer şentiklerinden kaçacak kadar kendini bedbaht hisseden 6 numaralı futbol yıldızının sülûeti kayboluverdi gözlerden.. niçin kaçmıştı, neden sarı - kırmızılı formanın bayramından kaçacak kadar yalnız hissetmişti kendisini? bilenler sustular, bilmeyenler sordular bunun sebebini.
hadise, böyle bir şampiyonluk gecesinin sonuna rastladığı için alaka çekmiş, şampiyonluk maçının dramı oluvermişti... kırgındı suat... şuna veya buna... kısacası, bir şeyler olmuştu, bu maçtan evvel... ama, bu kırgınlık ne güne kadar giderdi bilinmez. suat, istifasını gönderdiği kulübüne karşı vazifesini yapmıştı. bu sebeple, istemeyerek yarattığı dramın üzgün seyircileri, onu, bu iyi niyetinden ötürü affedecek ve unutmayacaklardı...
şampiyonluk... şampiyonluk...
galatasaraylıların zafer turu, menecer ve antrenörleriyle kucaklaşmaları ve suat'ın gidişi, mücadelenein sonuydu tabii. buraya kadar, futbol için binbir hâdise ile dolu bir gece yaşamıştık. şampiyonluk maçıı, tribünleri dolduran kulüp taraftarlarının coşkun gösterileri ile devleşmiş. turgay'sız galatasaray onbiri galatasaray seyircilerinin heyecanını alıp götürmüştü.
ve tam saat 20.05'te beklenen oyun başlamıştı. maçın başında iki taraf da heyecanlı ve sinirli gözüküyordu. ilk ciddi akın beşiktaş'tan çıktı. rahmi'ye kaçarken vurdular. faul atıldı. galatasaray atlattı tehlikeyi.
henüz 3. dakikada metinin tarık'a uzattığı topla beşiktaş kalesi karışı verdi. yüksel'in tarık'ın şütüne ayak koyuşunu seyrediyoruz.
5. dakikada candemir, birol'u düşürdü. pascutti'nin vatandaşı italyan hakem, işaret parmağını sallayarak candemir'in üzerine yürüyor.
beşiktaş toparlanamadı alâ, galatasarayda, final için «her şeyini ortaya» koyacak bir davranış var. ve şimdilik çok canlı oynayan galatasaray defansında suat'ın, güven'i işlemez hale getirişi, oyunun geleceği hakkında fikir veriyor.
6. dk: beşiktaş'ın en iyisi rahmi, uzaktan denedi. aut. ama tehlikeliydi şutu.
7. dk: güven, suat'tan kurtuldu. hızla girdi. büyük ahmet'le çekişirken aldı topu. bereket suat'a. yetişti ve uzaklaştırdı fırtınayı.
maçın şurasına kadar gördüğümüz futbol, sert ve daha da sertleşme istidadını taşıyan bir futbolcu. iki taraf oyuncuları hırsla birbirine giriyor ve önüne çıkana ver yansın ediyordu.
11. dakikada candemir'in güven'e sert çıkışı. frikik galatasaray kalesini karmakarışık etti. rahmi'nin uzaktan şütunu suat kafayla kornere attı.
g. saray 15. dakikadan sonra maça hâkim oldu. ilerde tarık - metin ve uğur üçlüsü ile beşiktaş defansının mücadelesi zorlu oluyordu.
21. dakikada süreyya. metin'i biçti. metin kalktı. süreyya'ya vurdu, saha karıştı. faul atışını özcan'ın yerine erkan önledi. ama, bu pozisyonun suçlusu özcan'ı, bir saniye son ra, kalabalık arasına dalarak yaptığı kurtarışla alkışlayacaktık.
kalite bakımından zayıf, final mücadelesi olarak hareketli ve hırçın gecen maçın ilk devresini, hırslı ve kapanmak için oynayan g. saray gol atamadan bitirdi.
beşiktaş ikinci yarıda duruverdi. ilk devredeki akın denemelerine giremiyor, hücum hattının kozları işliyemyordu.
tam 30. dakika oynanırken, tarık'ın sağdan fırlıyarak şampiyonluğun sesini duyurdu. galatasaray'a... tarık, uğur'un pasına dalmış ve topu ortalamıştı metin. özcan'ın boşalttığı kaleninönünde yükselen ağlara kafayla girmek isterken, yükse bir voleybolcu gibi topu tuttu. penaltıydı bu. metin gerildi, çok gerildi. milli ligin gol kralı şampiyonluk penaltısını atıyordu. galatasaraylıların coğu, metin penaltıyı çekerken sırtlarını kaleye çevirmişlerdi. metin ağları sarıverdi... galatasaray'ı dün gece gösterdiği final mücadelesi ile hakkı olan şampiyonluğa götüren golle, tribünlerin bayramı başlamış oluyordu...
maçın bundan sonrası, beraberlik golü için çalışan, ama bu beraberlik golünü atabilmesi için bir mücize bekleyen beşiktaş'ın şuursuz bastırışına sahne olacaktır. bir talihsizlik müstesna. o da şenol'un 62. dakikadaki şütünü galatasaray kalesi üst direklerine vurup, geri dönmesiydi. bunun dışında, beşiktaş, rakibinin elindeki şampiyonluğu söküp alacak bir gayret gösteremedi...
maçın son dakikalarında mithatpaşa stadında, şampiyonluk maçlarının alışılmış dekorları çiziliyordu. ıslıklar çalınıyor, marşlar söyleniyor, meşaleler yanıyor ve aydınlığın ortasında formaları terden sırılsıklam olmuş sarı - kırmızılı futbolcular ömürlerini futbola vermiş insanları omuzlarında taşıyorlardı... şimdi onlar, ne kadar sevinseler, ne kadar tebrik edilseler, bu sevinç karşısında bir tek insafsız çıkıp da «galatasaray bu şampiyonluğa lâyık değil» diyemiyecekti...
bütün sene bu sütunlarda her mühim maçı 5 kalemden yazdık.
bu yazılarda pek tabii ki sportmenliğimizin, hislerimizin altında kalmamayı ön planda tuttuk. fakat özür dilerim. bugün hislerimin tesiri altından kurtulamayacağım, çünkü çocuğunun mürüvvetini görmüş bir baba gibiyim. bu mutlu günde gözüm sadece
tam 4 yarışta kendisini çelmelemeğe çalışan rakiplerine karşı aizmle çarpışa çarpışa zirveye çıkan galatasaraylı futbolcuları görüyor. onları bu zorlu başarılarından, sportmence mücadele etmelerinden dolayı alkışlarken şerefli bir maziye sahip olan beşiktaşın his ve düşüncelerini de amnladığımızı belirtmemiz gerekir
tacını, korkunç ve tarifsiz karanlıklar içinden kopara kopara almasını becerip, kimsenin yardımı olmadan kendi elleriyle başına yerleştiren ve kendisine yakıştıran kral! selam sana!...
bu selam yalnız şampiyon galatasaray onbirine değil... spor sahalarında yapılan mücadelenin, insan gücünün nasıl ilâhi bir tecellisi olduğunu idrak etmiş bütün hakiki şampiyonlaradır bu selâm...
selâm onlara ki, bir amaca kendini verişin büyüklüğüne ermişlerdir. vatan sınırlarında kanının son damlasına kadar çarpışmaya benzeyen bir tek his vardır insan oğlu için: spor sahalarında enerjisinin son ünitesini de harcayabilmek...
çok kullanılmış deyimler vardır; moral gibi... fizik kondisyon gibi; nefes gibi... bunların hepsi boş lâf... dünkü maçı bir tek şey kazandı: irade.
kelopatra'nın burnu biraz daha uzun olsa, dünya tarihi başka şeyler yazacaktı. öyle derler...
ve şenolun şutu dört parmak daha aşağıdan gitse, şampiyonluk tacı şimdi başka bir kralın başında olacaktı. iyi ama, o zaman hakedilmiş bir taç mı olurdu bu?
bir tarafta - ilk devredeki devleşmiş hali ile - özcan, rahmi ve biraz sabahattin bu ala mücadele ediyorlar; beri yanda ise onbir adam tak bir finalist gibi çalışıyorlardı. bir harb silahının tutukluk yapmadan çalışan mekanizması gibiydiler. onbir çelik parçadan kurulu bir mekanizma.
sonunda bu çelik parçalardan biri, o bütün içersindeki son görevini de şerefle başarmış olarak, diğerlerinden ayrıldı gitti. suat soyunma odasına tek başına ve seremoniye katılmadan gidiyordu.
... ve galatasaray 1963-63 millî lig şampiyonu oldu.
averaj bozuk, bir puan beşiktaş'tan geride idi. buna rağmen, maça 90 dakika dişi ile, tırnağı ile asılmasını bildi ve söke söke hedefine ulaştı.
bu derece güç şartlar altında böylesine bir final maçı oynamak, her takıma nasip olmazdı. «galatasaray, final takımı değil» diyenler hatâ ettiklerini herhalde dün gece anlamış olmalıdırlar. asabi, seri bir hava... hırçın, alabildiğine tekmeli bir maç. bütün inzibat tedbirlerine rağmen, her an bir hâdisenin patlak vermesi ihtimali karşısında, mithatpaşa'yı dolduran 40 binlik bir seyirci kitlesi, iliklerine kadar tiril tiril titredi.
biraz klâsik olacak ama «zafer gayeye müşterek hizmet etmesini bilenlerindir.»
bu söz doğru. bir takım, gayeye ulaşabilmek için her şeyi ile maddi ve mânevi böyle hazırlanabilir ve yüzde yetmiş kaybedilmiş olan bir şampiyonluğu böyle kazanabilirdi.
sarı - kırmızılılar, sevinç gözyaşları içersinde stadı terkederken, beşiktaş tribünü ölümüne bir sükût içersine gömülmüş ve âdeta bir heykel gibi ayakta kalabilmişti. futbol bu. her şeyde olduğu gibi birinin üzüldüğüne, diğeri sevinecekti elbette.
mücadeleli, sert tabiatlı, ve sinirli fakat futbol kalitesi düşük, yâni tam bir şampiyonluk finali içinde cereyan eden dün geceki galatasaray - beşiktaş maçını sarı - kırmızılılar 1- 0 kazandılar.
galatasaray takımı, şampiyon ünvanı ile sahayı terkederken geride bıraktığı 90 dakika ile bu vasfa rakibinden daha lâyık olduğunu fiilen ispat etmiş bulunuyordu.
galatasarayın bilhassa çok kuvvetli müdafaası içinde barizleşen bu oluş bütün maç boyunca beşiktaş'a derli toplu bir tek hücum linkini bir tek rahat gol pozisyonu vermedi.
beşiktaşlılar hattâ şampiyonluğu ellerinden alıp götüren golden sonraki 40 dakikalık müddet zarfında dahi şampiyonluk için boğuşan bir takımdan beklenecek şahlanış seviyesine yükselemediler. ve böylece bu kıymetli ünvan bu ünvana daha lâyık gatalasay'ın oldu
galatasarayı başta bu futbol mevsiminin çok ağır yükünü sessiz sedasız çeken gündüz ve coşkun olmak üzere bütün futbolcu, idareci ve taraftar kadrosunu tebrik eder, başarılarının daimi olmasını dileriz.
kazanılan güç bir mücadelenin ortakları mithatpaşa'da zaferlerini kutlarken sadece bu mutlu günün bir kahramanı yorgun ayaklarını sürüye sürüye soyunma odasının yolunu tuttu.
bu yalnız adam, kulübüne ve idarecilerine küskün suat'tı. loş koridordan geçerken uzun boylu adamın gözlerine bakanlar bir iki yaş damlasının yanaklarından süzüldüğünü görebildiler. oysa bütün düşünce ve hislerini kendi içine saklayan suat, «şampiyonluktan duyduğum sevinç sonsuzdur» diyordu.
idarecisi, futbolcusu, taraftarı ve teknik adamının bir anda haşır neşir olduğu soyunma odasında antrenör coşkun özarı futbolun zorlu cilvelerini ve hendeklerini atlayıp nihayet şampiyon olduklarına işaretle «son derece bahtiyarım» sözlerini alnından akan terleri silerek güçlükle söyledi.
bir köşede tek başına oturan geminin gedikli kaptanı turgay da son dakikada oynayamamak talihsizliğine uğradığını ifade ederek «şampiyon olduk, gerisi pek mühim değil» sözleri ile arkadaşlarının sevincine ortak oldu.
golün kahramanı metin'in bulunduğu köşeyi bir taraftarın «ayaklarını öpeyim metin, metin» diye bağıran feryatlarından öğrendik. galatasaray'ın bu yorgun ve «yaralı aslanı» doktor ali uras ile yanağındaki yarığı diktirmek üzere guraba hastanesinin yolunu tutarken «g. saray'a bir defa atamadığım bir penaltı ile kaybettirdiğim şampiyonluğu bu sefer kazandırmaktan memnunum» şeklinde konuşuyordu.
ve kulübün reisi ulvi yenal «galatasaray türkiye'nin en kudretli takımıdır», cümlesi ile kapanan bir perdenin kritiğini kısaca yaptı.
"final maçı» nda penaltıyı atarak takımına bir «altın gol» kazandıran kaptan metin oktay «hayatımda topa vururken bu derece heyecandan kahrolduğumu hatırlamıyorum» demiştir.
«şampiyonluğun istikbali iki ayağımın ucunda idi. bunun mesuliyeti ve arkadaşlarımın bir yıllık çalışmalarının hepsinin bir anda boşa gitmesi korkusu, beni allah'ın huzurunda hesap veren bir insan durumuna sokmuştu.» diyen oktay, bu kritik ânı şu cümlelerle anlatmıştır:
«inanın bana, tarık'ın erkan'dan bir anda kaçışını tâkip eder etmez, doğruca beşiktaş kalesine koşarak özcan'ın yanına kadar sokuldum. tarık, aut çizgisine kadar kaymış ve mükemmel bir orta yapmıştı. özcan, biraz önde kalmış vaziyette idi. havaya sıçradım. top, kafamın üzerinden aşıyorken yüksel eli ile bir hareket yaptı. bu, bâriz bir penaltı idi. evvet hakem vermeyecek diye korktum. fakat, italya'da maçın neticesi ne olursa olsun hakemler böyle anlarda müsamaha tanımazlar. nitekim, düdüğünü öttürdüğünü ve ortayı işaret ettiğini gördüğüm zaman bir anda sarsıldığımı hissettim. şimdi, daha büyük bir vazife beni bekliyordu. topu, elimle uğurlu saydığım seklide penaltı noktasına yerleştirdim. kalbim çarpıyordu. heyecanımı yenmeğe çalıştım. tribünlerdeki sessizlik beni büsbütün korkutmuştu. gerildim ve sonra çelikleşen adımlarla ilerleyerek, olanca kuvvetimle topa vurdum. meşin top, yine bana ihanet etmemiş ve filelere takılmışı. bu, aynı zamanda benim 15 maç eksik oynamama rağmen milli ligde attığım 38 inci goldü.
ben topa vurdum. bu benim son hizmetim oldu. arkadaşlarımın geriye kalan zaman içersinde bu bir gollük avantajı muhafaza etmek için didinmeleri? bence, hakiki zaferin asıl kahramanları onlar.»