romanya a milli takımı ile pazar günü 19 mayıs stadında karşılaşacak olan a milli takımımız ilk hazırlık maçını dün akşam gençlerbirliği ile oynadı ve 4-1 kazandı. can, metin’den mahrum milli takım arzulu ve enerjik gözüktü. namzetler topa girmeyen gençlerbirliği karşısında genel olarak başarı sağlarken pazar günkü maç için bize ümit de verdi diyebiliriz.
şöhretli, fakat formsuz futbolculara yer yok… misafir takım 14 mayıs’ta ankara’da olacak
14 mayıs pazar günü ankara’da milli takımımızla karşılaşacak olan romen milli takımı yarın hususî bir uçakla ankara’ya gelecektir. 19 kişilik kafilede federasyon reisi anghel popescu ve milli antrenör emeric vogl da bulunmaktadır.
romanya’nın millileri
bükreş’te kampta bulunan romen milli takımı 14 kişilik kadrosuyla çalışmalarına muntazaman devam etmektedir.
milli takım futbolcularının isimleri ve mensup oldukları kulüpler şunlardır:
kaleciler: voinescu (cca bükreş), dungu (rapid bükreş). müdafiler: popa (dinamo bükreş), zavoda ıı (cca bükreş), panait (dinamo bükreş). haflar: jennel (cca bükreş), nunweiller ııı (dinamo bükreş), bone (cca). forvetler: haşoti (steagul rosu braşov), constantin (cca), ene ıı (dinamo), eftimie (dinamo), tataru (cca), anghel vasile (dinamo)
takımın en yaşlı futbolcusu solbek zavoda (33 yaşında), en genç futbolcusu ise anghel vasile’dir. 18 yaşında.
milli takıma altı oyuncu veren «c.c.a bucureşti» 27 puanla birinci durumdadır. bu takımı 25 puanla «dinamo bucureşti» tâkip etmektedir.
yeniler ve eskiler romen milli takımının geçen sene aldığı çok kötü neticeleri gözönünde tutan seçiciler takımı formda oyunculardan kurmağa karar vermiş ve bâzı şöhretleri kadro dışı bırakmışlardır. kadro harici kalanların arasında meşhur kaleci toma, bek macri, haf karikaş, forvet oaida ve dinulescu da bulunmaktadır. senelerdir romanya gol krallığını elinde bulunduran sarışın dinulescu’nun kadroda bulunmayışı tenkidlere yol açmıştır.
yeni futbolcular arasında kaleci voinescu, forvet haşoti ve anghel takımın genç kabiliyetleridir.
pazar günü ankarada karşılaşacağımız romen milli takımının sahada şu kadro ile yer alması beklenebilir: voinescu – popa, zavoda – jennel, nunweiller, bone – haşoti, constantin, ene, eftimie, tataru.
romen milli takımı bilhassa golcü olan forvet hattına güvenmektedir. ankarada sağiç oynayacak olan constantin 1959 da bükreşte takımımıza ikinci golü atan futbolcudur.
hatırlandığına teşekkür eden şöhretli futbolcu, sakatlığı dolayısiyle millî takımda oynayamayacağını söyledi
romanya milli maçı için kadroya alınması beklenen lefter, sakatlığı sebebiyle bir vazife kabul edemeyeceğini bildirmiştir.
teknik komite başkanı feyzi uman’ın teklifine cevaben «milli takımı 10 kişi bırakmak istemem. zaten böyle bir mesuliyeti kimse üzerine almak istemez» diyen futbolcu şunları ilâve etmiştir: «beni hatırladığınıza teşekkür ederim. ancak, kadroya almamakla benim futbol hayatımın devamı bakımından isabetli hareket ettiğinizi belirtmek isterim. zirâ, hem formda değilım, hem de kadroda bulunan gençlerin benden beklenenden daha fazlasını vereceğine inanıyorum.»
lefter’in bu beyanına rağmen feyzi uman, kendisini milli takıma almak istediğini belirtmiş, form tuttuğu için bundan memnun olduğunu söylemiştir.
altay maçında göğsünden yaralanan lefter, sakatlığının 15 günde geçeceğini, birkaç depar yaptığı takdirde ağrıların tekrarlanarak maça devam etmesine mâni olacağını izah etmiş ve «yalvarırım size, beni milli takıma almayın» demiştir.
karar yarın
futbol federasyonu başkanı muhterem özyurt dün feyzi uman’dan bu görüşme hakkında malûmat istemiş ve tedavisine devam edilen can bartu hakkında nihai kararın yarın verileceğini açıklamıştır. can’ın tedavisi müsbet bir netice vermediği takdirde, teknik komitenin, lefter’i kadroya dâvet edeceğine muhakkak nazarı ile bakılmaktadır. özyurt, lefter’den de istifade imkânı hasıl olmazsa, kadrodaki genç oyunculardan birinin tercih edileceğini izahatına eklemiştir.
futbol federasyonu, lefter küçükandonyadis’i milli takım kadrosuna almıştır. as başkan fevzi uman, dün milli futbolcuya en kıza zamanda kampa iltihak etmesini bildirmiştir.
lefter, bugün saat 11 uçağı ile ankaraya gidecektir. dün kendisi ile konuştuğumuz milli futbolcu, sakat olduğunu ve oynamasına imkân bulunmadığını bir kere daha tekrarlamış: «her insan kendisini bilir. ben bu durumda ay-yıldızlı formaya faydalı olamam» demiştir. «ankarada federasyon başkanı özyurt’a durumumu anlatacağım» diyen lefter, sözlerine şunları ilâve etmiştir: «form tutmuş olabilirim. nefesim de yerinde olabilir. hattâ moralim de… fakat altay maçında göğsüme isâbet eden dirsek bırakın koşmayı, bana normal zamanda dahi nefes aldırmıyor. bu vaziyette 90 dakika zorlu bir rakiple mücadele etmeme imkân yok.»
ayak bileğinden sakat bulunan can bartu, dün oynayamayacağı futbol federasyonuna bildirmiştir. can, doktorlar tarafından muayene edilmiş ve sakatlığının ancak 15 gün sonra geçeceği tesbit edilmiştir. can bu durumdan çok müteessir olduğunu açıklamış: «beni mesuliyet altına sokmayın» demiştir.
diğer sakat futbolculardan metin ve özcan da dün devlet demiryolları hastanesinde tedavi edilmişlerdir. milli takım antrenörü coşkun özarı özcan ve metin hariç, bütün futbolcuların istirahat edeceklerini söylemiştir.
maçı idare edecek bulgar hakemleri hava muhalefetinden dolayı ancak bugün trenle geleceklerdir.
(a) milli takım namzedleri pazar günü romanya ile oynayacakları maçın hazırlığına başkentte açılan kampta devam etmektedirler. milli takım kadromuz dünkü günü istirahatla ve hafif gezintilerle geçirmiştir.
romenler bizi dünya kupasında elemişlerdi… hem de ne eleyiş. bükreşte 3-0 yenilmiştik. mithatpaşa’da oynanan revanş maçını ve bilhassa sonunu hatırımdan çıkaramam bir türlü istanbulda lefterin golleriyle 2-0 yenmiştik.
ama neye yarar yine de kupadan biz elendik…
futbolcular sahayı terkederken galip gelen belli değildi âdeta… evet ay-yıldızlı formayı taşıyan gençlerimiz net bir galibiyet almışlardı ve sevinmek haklarıydı ama onların yerine sahayı terkederken sevinenler romenler oldu…
a milli takımımız romanya a milli takımiyle 14 mayıs günü 19 mayıs stadında karşılaşacak. bu defa dünya kupası için karşı karşıya gelmiyoruz. fakat yine de önemli bir maç bizim için… milli takım namzetleri pazartesi günündenberi ankarada hürriyet meydanındaki modern palasta kampta… kamp mahali cidden görülmeye değer…
geçen yıl bugünlerde «hürriyet» için bağıranların doldurduğu bu meydanda şimdi ay-yıldızlı formayı sırtında taşıyacak gençleri görmek çabasında bulunan bir gençlik var.
metin ne diyor:
«- ilk günler otelin dışında yapılan tezahüratı hayli yadırgamıştık. istirahat etmek için indiğimiz salonda bayağı rahatsız hissediyorduk kendimizi. fakat bu kadar sıcak tezahürat arasında istirahatimizi düşünmemeyi yine onlardan öğrendik. şimdi bunun tiryakisi olmuş durumdayız. ve inşaallah sahada da lâyık oluruz bu sevgiye.»
bir… iki… üç derken birçok genç kız otelin salonuna girdi. hepsinin tek arzusu var. milli takım futbolcularından imza almak… çocuklar gayet munis, gayet mütevazi uzatılan defterleri, kâğıtları, blok notları imza ederken en ufak bir şey dahi duymuyorlar. genç kızları hocaları ile gelen bir okulun üçüncü sınıf öğrencileri takip ediyor. arkadan gelen… ve mütemadiyen gelenler… onlar gidiyor bir bakıyorsunuz bir hanım kolejde okuyan çocuğunun elinden tutmuş «zeynel ağabeysi» diyor, «oğlum sizden imza almak için beni tâ evden buraya kadar getirdi. size söylemeye utanıyormuş. lütfen…» derken aynı sözleri mustafa için, can için, şeref için velhasıl çocuğun imza alamadığı her ay-yıldızlı formanın sahibi için tekrarlayıp duruyor… disiplin var kampta. anlayış var kampta ve herşeyden önemlisi arkadaşlık var kampta.
aydın, takımının bursada aldığı galibiyetlerden çok sevinçli… turgay, can’ın sakatlığına üzgün. can «oynıyamam» diyor ama dün bileğinin daha iyi olduğunu da söylemekten kendini alamadı. başta kaptan olmak üzere bütün arkadaşları «inşaallah» diyorlar, «inşaallah oynarsın…» suat altı ay ceza verildiği söylentisine hayli üzgün görünüyor. ismail onu teskin etmek çabasında. özcan, ordu takımı kamp müdürü yüzbaşı ismet sertkayaya telefon etmekle meşgul… ama hepsinin birleştiği bir nokta var: pazar günkü romanya milli maçı… ve hepsi – bu defa romenler birbirlerine sarılarak ayrılamayacaklar sahadan -, hepsi hırslı, hepsi inançlı ve hepsi vazifesini müdriktiler. o sırada coşkun özarı ve kamp müdürü fuat yolal «haydi çocuklar tiyatroya gidiyoruz» diye sesleniyorlar.
kafile reisi “kendi saha ve seyirciniz önünde yenilmeniz çok güç” diyor
-ankara, hususî
yarın 19 mayıs stadında karşılaşacağımız romanya «a» milli takımı dün uçakla şehrimize gelmiştir. hava alanında federasyon ve basın mensupları tarafından karşılanan romenler akşam üzeri 19 mayıs’ın dış sahasında hafif bir antrenman yapmışlardır.
misafir takım idarecileri 19 mayıs stadında çalışmak istemişlerse de ilgililer maç hazırlıkları dolayısiyle bunun imkânı olmadığını belirtmişlerdir. romen takımının bir buçuk saat devam eden çalışmalarını kalabalık bir seyirci kitlesi alâka ile tâkip etmiştir. misafirlerin yol yorgunluğuna rağmen formda oldukları dikkati çekmiştir. romen kafile başkanı ve federasyon ikinci reisi balaş yarınki maç hakkında şunları söylemiştir:
«- türk futbolünü çok yakından tanıyoruz. son durumunuz meçhulümüz olmakla beraber kendi saha ve seyirciniz önünde yenilmeniz muhakkak ki çok güç… iyi oynayanın kazanmasını temenni ederim.»
«a» milli takımımız dün son antrenmanını antrenör coşkun özarı’nın nezaretinde yapmıştır. çalışmaya can hariç, bütün futbolcular katılmıştır. koşu ve kültür fizik hareketleriyle gecen antrenmanın sonlarında çift kale oynanmış ve sakatlığı tamamen geçen metin de oynamıştır.
sakatlığı devam eden can’ın yarınki maçta oynayıp oynayamayacağı bugün belli olacaktır. tedaviyi yapan doktorlar oynayabileceğini söylemekle beraber son durumu bugün yapılacak özel bir antrenmandan sonra anlaşılacaktır.
diğer taraftan merkez istişare heyeti bugün toplanarak cezalı bulunan suat ve naci’nin yarınki maçta oynayabilmeleri için ceza talimatnamesinin 6. maddesinde bir değişiklik yapacaktır. dün yapılması beklenen toplantı ekseriyet temin edilemediğinden bugüne kalmıştır.
federasyon as başkanı uman “onu çağırarak biz vazifemizi yaptık” dedi
milli takım kadrosuna çağırılan fenerbahçe’li lefter, sakatlığı ve moralinin bozukluğu sebebiyle bu vazifeden affını istemiştir. uçak biletinin alınmış olmasına rağmen, teknik komite milli futbolcunun mazeretini kabul ederek kendisini kadrodan çıkartmıştır.
göğsündeki yaraların kendisine çok ıztırap verdiğini beyan eden lefter «ben 50 defa milli formayı şerefle taşıdım. sakat sakat oynadığım maçlar oldu. fakat son bulgar maçında olduğu gibi bir daha takımı 10 kişi bırakmak istemem. sakatlığım ve eniştemin ansızın vefat etmesi moralimi bozdu. vazifemi başarmak, hele milli bir dâvaya hizmet edememek beni çok üzer. göreceksiniz, çocuklar herkesi yanıltacak ve romenleri yeneceğiz. metin’e çok güveniyorum. evelallah arkadaşlarım beni mahcup etmeyecekler. milli takımımızın muvaffak olması için dua ediyorum. allah bizi utandırmasın.» demiştir.
teknik komite başkanı fevzi uman ise, eniştesinin ölümü sebebiyle kadrodan affını isteyen lefter’in mazeretini normal karşıladığını belirtmiş ve «biz, her ihtimali nazarı dikkate alarak lefteri kadroya dâvet ettik. eniştesinin ölümü yüzünden moral bozukluğu içinde bulunduğunu bildirdi. teknik komitemiz vazifesini yapmıştır.» demiştir.
yarın romanya ile karşılaşacak olan a milli takımımız dün son çalışmasını yapmış ve bu antrenmana oynaması imkânsızlaşan can hariç bütün futbolcular katılmıştır.
takım kaptanı turgay, genç arkadaşlarına güvendiğini söyledi
kampın son günü yine mektep talebelerinin gürültüsü ile açılmıştı… zaten başkente inen bir meraklı, milli takımın hangi otelde kamp yaptığını öğrenmek için şöyle bir dolaşıversin kâfi…
millî takımımızda lefter’den sonra… metin, can da yok
türkiye – romanya «a» milli futbol takımları bugün saat 16 da 19 mayıs stadında karşılaşacaklardır.
bulgar federasyonundan dimitar rumençov, steean kostantin ve atanas tavrev’in idare edeceği müsabakaya türk ve romen milli takımları şöyle çıkacaklardır.
lefter, can ve metin’in yokluğu bütün oyun müddetince kendini fazlası ile hissettirdi
maç aslında şimdi başlamış sayılırdı.
ikinci devreye girmiş ve değişen forvet tertibimizle romenlerin yarı sahasında fırtına kopartmağa başlamıştık. milli takımımız her şeye rağmen bir şeyler vaad ediyor ve oyunu bir anda düğümleyiverecek pozisyonlar buluyordu.
milli maç, aslında «şimdi başladı» derken, hatâya düşmediğimizden emindik. öyle hareketsiz bir ilk yarı seyretmiş, öylesine kaskatı bir futbolun şâhidi olmuştuk ki… buna, doğrusu ne milli maç denirdi, ne de oynanan futbol.
evvelâ oyunu süratlendirmiştik. iki açığımızdan biri - tarık - sahanın yıldızı solbek, macri’yi geçi geçiveriyordu. ilk devrede tek bir müsbet hareketi görülmiyen zeynel bile bu canlı oyuna uymuş habire rakip defansın sağ tarafını zorluyordu. ama, oyunu birden bire bu derece hızlandırmış olmanın bir takım mahzurlar doğurmasından korkulurdu..
hâsılı, ikinci devrenin başından itibaren başlıyan tazyik ya bize, maçı kazandıracak, ya da kaybettirecekti. ne yazık ki, beklenen olmuyor ve korkulan başımıza geliyordu. hızımızın yavaş yavaş kesiliverdiği sırada, yediğimiz golle sahadan mağlûp ayrılacaktık. bu, maçın kader noktası idi. ve hazin olanı, en güvenilir yerimizden darbeyi yemiş, yani defanstan açılıp, defansta bitmiştik…
bu oyun seyri ve neticesi itibariyle bir milli takımın her şeyden evvel bu sahada ihtisas yapmış futbolculara mutlaka ve mutlaka ihtiyacı olduğu hakikatini ortaya koymuştu. dünya kupasına giderken, şöhretleri bir çırpıda kadro dışında bırakmanın hakikatte zararı olacaktı, bir lefter, bir metin, bir can ve hattâ futbola yakınlığı şüphe götürmiyen kadri dahi dünkü toy forvetin herhangi bir yerinde oynasalar iş bu kadar güçlezmezdi. dün bir milli takımın forvetteki, gücünü kantara vururken, bizim gibi herkes ister istemez aynı şeyleri düşünüyordu. bunlar, bir milli kadronun yapıcı adamları idiler. oyunu yaparlar, oyunu değerlendirirler, ve herşeyden evvel bir milli takımın futbol klâsını isbat ederlerdi. ilk tecrübe böyle bir menfi neticeyi ortaya çıkardığına göre, türk futbolunun bugünkü seviyesine, kafa tutarcasına, milli kadroda bir gençleştirme hareketine girişmenin, pembe bir hayalin ötesine, geçmekten ibaret kaldığını kabul etmek mecburiyetindeydik.
başkent’de dün, boğucu bir hava vardı. bu derece sıkıntılı bir havada iyi futbol beklemek, bulutlardan yağmur beklemek gibi birşey olacaktı. türk ve romen milli takımları sahaya beraber çıktılar, mutad seromoni, devlet reisimiz orgeneral cemal gürsel’in müsabakaya şeref verişleri… heyecan, artıyor, halk hazırlıklı milli takımımızı teşci ediyorlar.
oyunun ilk çeyreği: hafif bir rüzgârın kudreti ne kadarsa bizim üstünlüğümüzün de kuvveti o kadar.
kendi yarı sahasında iyi yerleşmesini bilen romenleri sıkıştırıyoruz. bir sol bekleri varki, rakiplerimizin. adı «makri» defansın kilidi adeta. iyi oynıyanları bu kadar değil tabi. atletik kabiliyetli, iri yapılı rakip müdafaa önünde yoklamalarımız devam ediyordu. ilk devreyi hilmi’den yarattık.
topu suat’a geçirdi. suat de mustafa’ya, mustafanın şütü avut’a giderken, bir fırsat kaçırdığımızı söyliyebilirdik. hücum hattımızdaki durgunluk devam ediyordu. ileri de bir şeref vardı çalışan. derinlemesine toplara dalıyor, giriyor… ama hep yalnız kalıyordu. 19 uncu dakikadaki gibi, top kovalıyacak, şarj yapacak, sonra söktüklerine yetişecek ve şutunu atacak. olmaz böyle şey.
4 dakika sonra tarık uzaktan, romen kalecisini, avlamak istedi, olmadı. karagümrüğün milli takıma verdiği ikinci futbolcu aydın da henüz bir hareket yok. devre gidiyor. ve hâlâ futbol yok.
zeynel ve ilk gol fırsatı
ilk gol fırsatını 34 üncü dakikada yakalamıştık. tarık, ortada çalışmış, pasını zeynel’e uzatmıştı. büyük şans romen sağ beki de ıskalıyordu. zeynel, golü atacak pozisyonda idi, ne yazık ki fırsatı kullanamadı. top kaleciden sekti, şeref de vuramadı. işte ilk devrede milli takımımızın yapabildiği sadece buydu. romenlere gelince: onlar da şu âna kadar, fizik üstünlüğünden başka bir kuvvetli taraf görmüş değildik.
takımda yapılan değişiklik
takımımız ikinci devreye değişiklikle girdi. aydın çıkarılmış, mustafa ertan sağhafa girmiş, forvet: tarık, suat, şeref, hilmi, zeynel şeklini almıştı.
ilkine nazaran, ikinci devreye hızlı başladık. seyirciler de bu canlılığı farketmişler ve seslerini yükseltmişlerdi.
50 nci dakikada, suatın hilmiye geçirdiği pas ve bu pasın hilminin ayağından kayboluşuna gelde yanma…
hemen iki dakika sonra da hilminin suat’a aynı güzellikteki mukabelesi ve kale önünde bir golümüzün kaptırılışı… her neyse, sahada biraz futbol oynanmaya başladı ya…
53 üncü dakikada tarık, mustafa ertan’dan topu almasiyle sol bekten sıyrılması bir oldu. ortası biraz açığa düşse şeref o arzu ile mutlaka bu toptan faydalanırdı. oyunu süratlendirmiş tazyikimizi arttırmıştık. fakat golü kim atacak, pozisyonları kim tartarak tezgâhlayacaktı? hilminin sağ bekle yaptığı mücadeleyi kazanıp, işi neticeye başlayamayışı gibi…
69 uncu dakika: zeynel, solhaf mustafanın pasını giriyor. haahh şöyle… şimdi ankaralılar rüzgârın oğlu diyebilirlerdi. iki kişinin arasından sıyrıldı. fişek gibi gidiyordu. şutunu da attı, talihsizlik az farkla dışarı gitti.
maçı kaybediyoruz
milli takımımız daha bir müddet böyle çalıştı. artık, hızımızın kesileceği anlar, gelip çatmıştı. defansta çöken adamlar görüyorduk. solbekte ısmail, sağbekte ahmet berman. romenler oyuna hâkim oluverdiler. avantajlarını kullanacaklardı. tabi, nefesi biten takımımız, duruyor ve 72 nci dakikada romenler galibiyet golünü atıyorlardı. gol, soliçten başlamıştı. seredal topu sağ açığa uzatıyordu. ikinci devrede oyuna giren sağaçık oaida’ya sağaçık üç kişiyi üzerine çekti. santrfor dridea rahaaat, sağiçte deplâse olmuş. turgay biraz evvel golüne mâni olduğu santrfora karşı ne yapsa nafile. dridea’nın yakın mesafeden yerden şutu, futbolün kaderi bu işte. bastırırsın, bastırırsın eline fırat geçer, kıymetini bilmezsin. sonra elin oğlu, bir fırsatını bulur bulmaz işini bitiriverir. hâsılı o fırtınsa devrenin fırtınası biterken, maçı kaybetmiştik. oyunun bundan sonrasında, bizim tersine dönen şemsiyeyi eski haline getirmeğe futbolun şartları bakımından gücümüz yetmiyecekti. maçın sonlarında alnına top gelen naci, sahayı terk ediyor ve yerini feriköyün ahmedine bırakıyordu.
biz, hiç kimse gücenmesin - bırakınız metin’e can’ı bir milli takım için ifâde ettikleri değeri - o 37 yaşındaki lefterle, o formsuz kadri ile dahi dün romenlerin fizik üstünlüğüne boyun eğmez ve hiç değilse, futbol oynardık.
milli takımımızın soyunma odasında kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. odaya ilk giren turgay oldu. onu, naci, suat, b. ahmet ve diğerleri takip etti. soyunma odasındaki sessizliği nacinin kaptan turgay’a seslenişi bozdu: «hakemin ofsayt vermiyeceğini bilmiş olsaydım topa müdahale ederdim.» kaptan turgay, başı ile naciyi tastik ederken, beri yandan da arkadaşlarını teselli ediyordu: «üzülmeyin çocuklar ne yapalım kader böyle imiş.»