a milli futbol takımımızın rakibi fransa "b" futbol takımıdır.
federasyon başkanımız hasan polat, teknik direktörümüz yugoslav zarko mihailovic, kaptanımız fenerbahçeli fikret kırcan ve maçın hakemi italyan joanni idi.
türkiye: turgay şeren (gs), naci erdem (fb), basri dirimlili (fb), mustafa ertan (ankara karagücü), saim tayşengil (istanbul denizgücü), mehmet ali has (fb), fikret kırcan (fb, kaptan), suat mamat (gs), feridun bugeker (fb), lefter küçükandonyadis (fb), kadri aytaç (gs)
teknik direktör:mihailovic zarko(yugoslav)
fransa (b): pierre barnard - richard boucher, camille ninel, raymond kaelbel, gilbert bonvin - yvon dois, ferenc kocsur, antoine dalla cieca - jacques fontaine, just fontaine, léon deladerrière
05/06/2009 tarihine kadar oynanan tüm fransa maçlarımız için bkz:
1955 senesinin ilk millî karşılaşmasını bugün saat 15:30'da mithatpaşa stadında yapıyoruz
türkiye - fransa "b" millî takımları karşı karşıya
akdeniz kupası karşılaşmalarından olan bugünkü maçı futbolumuzun dış itibarı bakımından kazanmamız lâzım gelmektedir. takımımızın galibiyeti bekleniyot
mithatpaşa stadında fransa b takımı ile karşılaşıyor. milmi futbol takımımız bugün saat 1530 da başlayacak olan ve akdeniz kupasına dahil bulunan bu maç daha ziyade futbolumuzun dış alemdeki itibarı bakımından önem taşımaktadır.
kendini beğenmiş fransız futbolu karşısında ay-yıldızlı forma temsilclleri'nin omuzlarına mühim vazifeler yüklenmiş bulunmaktadır. fransızların bizi «b» kadrosu ile ankarada (3-2) bordeaux'da (4-1) yenmiş olmaları ellerindeki başlıca korlarıdır.
fransızlar, avrupa futbolünde hemen ekseriya birinci plânda yer işgal etmişlerdir. istikrarsız oyunları ile (bizde olduğu gibi) bazen dünyanın sayılı kudretlerini dize getirmişler, buna mukabil beklenmedik mağlûbiyetlere uğramışlardır.
nitekim, fransa b kadrosu ile şehrimize gelen frangız spor yazarı: «(a) ve (b) kadrolarımızın aralarında yapacağı bir karşılaşmada (a) takımı maçı 3 farkla kazanabilir, mamafih iyi gününde olmayan bir birinci takımımızın önünde, (b) nin aynı sonuca varabilmesi de mümkündür.» diyerek futbollerinin ne derece istikrarsız olduğunu söylemekten çekinmemiştir. ve nihayet elde ettikleri neticeler de bu fikri teyit eder mahiyettedir. fransızların pek güvendikleri genç takımları (ki b namı altında oynatmakta idiler) son maçlarında,yunanistanı, ancak yunanlıların kendi kalelerine attıkları bir golle mağlûp edebilmişlerdir. bunun üzerine rakiplerimiz, istanbuldaki maça önem vermek ve on birlerini (a) kadrosunda müteaddit defa oynamış, 3 futbolcu ile takviye yoluna gitmek zorunda kalmışlardır.
ancak, şurasını işaret etmek icabeder ki, fransız takımı mevkiindeki en iyi elemanlardan seçilmiştir. fakat bu futbolcular bir arada anlaşabilecek ve muvaffak olabilecek midir? rakiplerimizin müdafaanı, hücum hattına nazaran diğer maçlarda bir arada oynıyarak daha iyi hazırlanmış durumdadır. forvette her an fransa (a) takımında yer alacak elemanlar mevcuttur. foix, fontaine, della cieca gibi.. fransızların futboldaki hususiyeti, wm sistemine dayanan mukavim, canlı ve hattâ biraz da şarjlı oyuna bağlı kalmaktadır.
takımımızın da aşağı yukarı aynı tarz oyunu tatbik ettiğini düşünürsek maç sistemlerin mücadelesi olacaktır.
milli takımımıza gelince, oldukça uzun bir hazırlık devresini müteakip, nihai kadro titizlikle hazırlanmıştır. her iiki takım ferd olarak terker teker mütalâa edilir ve kuvvetli - zayıf tarafları gözden geçirilirse arada büyük bir kuvvet farkı bulunmadığı meydana çıkar kanaatindeyiz. buna mukabil, ay-yıldızlı formayı sahadan galip ayırabilecek hususlar mevcuttur. şurası muhakkak ki, futbolumuz, fransızlara nazaran daha sür'atlidir. bu lehimize kaydedilecek bir husustur. şayet fransızların oyunu yavaşlatma taktiğine takımımız uymaz ve maçın başından itibaren ayni süratle devam edebilirse rakip takım defansı forlarımızı durdurabilmekte güçlük çekecektir. diğer taraftan saha ve seyirci avantajını hatırdan çıkarmamak icab eder. seyircimiz, futbolcularımız bu millî vazifeye o kdar müdrik olduğuna inanmıştır ki, onları coşturmak ve maçı kazandırmak için bütün varlığı ile şuurlu bir şekilde teşçi etmekte, devamlı ve coşkun tezahürat yapmaktadır. ve ekseriya bu atmasfore intibak eden takımımız başarıya ulaşmaktadır. misaller mi istiyorsunuz? işte ispanya, işte isveç, işte yugoslavya maçları...
bugünkü mühim karşılaşmada olgun seyircimizin rolü büyük olacaktır. netice olarak, ay-yıldızlı formayı temsil edecek 11 gencin millî heyecan ve büyük azmi ile muvaffak olması ve sahadan bir galibiyetle ayrılması pek muhtemeldir.
itibarımızın bahis mevzuu olduğu karşılaşmada futbolcularımıza başarılar temenni ederiz.
saat 15.30 da başlayacak maçın orta hakemliğini italyan futbol federasyonundan jionni deruhte edecek, laysmenlikleri fauquemberghe (fransız) ve cezmi başar (türk) yapacaktır.
takım kaptanı k. fikret «allah deyip bugün sahaya çıkacağız» diyor
yeşilköy'de deniz park'taki milli takım kampı, dün erken saatlerden itibaren, bileti olmayıp da son ümitle yeşilköy'e gidenlerin akınına uğradı. taksiyle, hususiyle bir sürü «altın (!) arayıcısı» yeşilköy'e göç etmişti. altın diyorum, çünkü on iki buçuk liralık bir bilet bugün bir kaç reşadiye fiatına alıcı bulmaktadır.
dışarıdan gelenlerin gürültü ve curcunasını bir kenera bırakırsak, kampı iki grupa ayırabiliriz. maçı düşünüp sükûnetle bekleyenler, bir de işi şakaya vurup bu ağır havayı dağıtmak isteyenler.
* * *
her şeyi gülerek karşılayan grubun başında kadri var. o kadar neşeli ve memnun ki, tahmin edemezsiniz. «ben top oynamağa çıkacağım!. oh. öyle rahatım ki .. şöyle rahat rahat bir top oynayacağım» diyor. neş'eli grupun diğer bir kısmı «yugo» orkestrasının müzik aletlerine sarılmış, çalıp duruyorlar. sol haf m. ali şarkıcı. naci trompette. coşkun davulda. turgay violonselde. takımın en ciğerli oyuncusu mustafa da trompet çalıyor. trompetin cırtlak gürültülüne yetişmek için turgay, kortlara biraz fazla asıldı. «cart» diye violonselin bir parçası koptu. turgay, aleti, hiç bir şey olmamış gibi yerine bıraktı ve müzik de sustu.
* * *
turgay. «bugün ters uğurumu yapacağım» diyor... her milli maçtan evvelki gibi yüzü sapsarı, fakat işi gücü muziplik ve eğlencede. kamp müdürü necdet erdem'e «kamp komutanı» ismi takılmış. otoriter kamp müdürüne askerlik vazifesi yapmakta olan kadri gelip selâm çakıyor: «emret komutanım»
* * *
düşünceli grupun başında takım kaptanı geliyor. büyük bir mesuliyet altında kendini hisseden fikret, maç hakkında. «ne diyeyim...» diyor, «allah» deyip sahaya çıkacağız. lefter, neş'eli lefter bile durulmuş, «fransızlar çok iyi. bir arada çok iyi oynuyorlar. ben onları iyi tanırım» diyor.
endişelilerin yanında iyimserlerden m. ali, «kuvvetli rakiplerimiz karşısında muvaffakiyetli bir maç çıkaracağız. milletimizin yüzünü güldüreceğiz. çünkü allah bizimle beraberdir» diyor.
feridun, «onların kudretini müdrikiz. fakat böyle çok kuvvetli takımlar gördük. milletimizin yüzünü ağartacağız» diyor.
suat. «ispanya'dan kuvvetli olamazlar. çalışırsak muhakkak yeneriz» diyor.
kamptan ayrılırken kamp komutanından bir iki kelime rica etti, «maçtan sonra görüşürüz» dedi. ayrıca «çocuklara tembih ettik, hiç kimseye beyanat vermeyecekler. boşuna yorulmayınız» ihtarında bulundu. hakikaten çocuklar dün hiç bir şey söylemediler, fakat maç hakkındaki düşüncelerini cuma günü almıştık...
en yaşlı futbolcu: takım kaptanı k. fikret, en çok millî formayı giyen: lefter
turgay şeren: kaleci. 24 yaşında. çorlu'da dünyaya gelmiştir. boyu 1.85, kilosu 83 tür. 19 defa millî olmuştur. evlidir.
naci erdemli: sağbek. 23 yaşında. istanbul'da doğmuştur. boyu 1.78, kilosu 74 tür. 2 defa millî olmuştur. bekardır.
basri dirimlili: solbek. 26 yaşında. eskişehirde doğmuştur. boyu 1.78, kilosu 68 dir. 11 defa millî olmuştur. bekârdır.
mustafa ertan: sağhaf. 25 yaşında. 1.71 boyunda, 70 kilodur. ankara'da doğmuştur. 15 defa millî olmuştur. bekârdır. mesleği subay olup, rütbesi üsteğmendir.
saim taşengin: santrhaf. istanbul'da doğmuştur. 1.75 boyunda, 74 kilodur. ilk defa millî olacaktır. bekârdır.
m. ali has: solhaf. 28 yaşında. istanbul'da doğmuştur. boyu 1.83, kilosu 75 dir. 16 defa millî olmuştur. bekârdır.
fikret kırcan: sağaçık. 35 yaşında. istanbul'da doğmuştur. 1.83 boyunda, 78 kilodur. 9 defa millî olmuştur. bekârdır.
suat mamat: sağ insayd. 25 yaşında. 1.81 boyunda, kilosu 73 tür. istanbul'da doğmuştur. 5 defa millî olmuştur.
feridun buğeker: santrforvet. 21 yaşındadır. istanbul'da doğmuştur. boyu 1.77, kilosu 75 tir. 6 defa millî olmuştur. bekârdır.
lefter k. andonyadis: sol insayd. 30 yaşında. istanbul'da doğmuştur. 1.70 boyunda, 68 kilodur. 23 defa millî olmuştur. evli ve iki çocuğu vardır.
kadri aytaç: solaçık. 22 yaşında. 1.74 boyunda, 72 kilodur. istanbul'da doğmuştur. 2 defa millî olmuştur. bekârdır.
selâhattin ünlü: kaleci (yedek). 25 yaşında. izmir'de doğmuştur. 1.78 boyunda, 71 kilodur. 1 defa millî olmuştur. bekârdır.
0-0 berabere biten ve kuvvetli rüzgâr altında hâkim oynadığımız dünkü maçta fırsattan istifade edemedik
-nejat altav
milli futbol takımımız, dün mithatpaşa stadını dolduran kalabalık bir seyirci topluluğu önünde fransa (b) takımı ile karşılaştıç
kapalı, sert bir havada ve istanbul'da ender rastlanır şiddetli rüzgâr altında oynanan maç, fransızların daha ziyade müdafaa oyunu ve takımımızın gayesiz ve körü körüne devam eden nisbi hâkimiyeti ile geçtikten sonra, golsüz sona erdi.
nasıl oynadılar?
tahmin yazımızda da belirttiğimiz gibi. fransız takımı, form vaziyeti itibariyle mevkilerinin en iyi elemanlarından terekküp etmişti. buna mukabil, takım oyunu hiç denecek kadar yoktu. rakiplerimize, dün çıkardığı maç ile, muvaffak bir futbol birliği diyemeyiz. sadece ferdi kabiliyetler ve bunların karşısında deneme maçlarındaki oyunun yarısını veremeyen bir türk takımı vardı. fransız ekibinde fert olarak kaleci bernard, sol bek bonvin, iki yan haf ferry ve ninel ile iki insayt elemanı douls ve dalla cieca zaman zaman klâslarını gösterdiler.
uzun bölümü hâkim oynadığımız maçta, fransızlar ancaj tehlikeli sayılabilecek 2-3 akın geliştirebildiler ki, bunlar da daha ziyade şahsi hareketlere inhisar etti.
takım oyunu ile iyi not alamayan fransızlara mukabil, milli takımız (saha ve seyirci avantajı lehinde olmasına rağmen) çok daha başarısızdı. takımımızın bütün hüneri -sanki maç golle değil de puan hesabiyle kazanılıyormuş gibi- saha ortasında top alış-verişine inhisar etmekte idi. saha ortasında «al gülüm - ve r gülüm» tarzında oynayan futbolcularımız, en az 70 dakikasını baskılı oynadıkları maçta lefter'in ilk devrede uzaktan çektiği bir şüt, iler feridun'un bir kafa vuruşu hariç, fransız kalesine tehlikeli üçüncü bir top gönderemediler. netice olarak, daima karambol vaziyetlere bırakıldı. feridun, derinlemesine yapacağı ataklar yerine forvet hattı boyunca genişlemesine çalıştı. müdafaa ile mücadele etti. fakat netice alıcı eleman olarak tesirsiz kaldı. deneme maçlarının başarılı iki futbolcusu fikret - suat'ı sahada beyhude yere aradık. mustafa silik kaldı. basri ziyadesiyle formsuzdu. sahanın en başarılı elemanı, top açış, hücum kesiş ve forvet hattını takibi ile naci idi. takımımızın ikinci muvaffak adamı m. ali ve nihayet lefter (bilhassa ilk devrede), kadri idiler, ilk defa milli olan saim ile turgay ise vasat oyunlarını çıkardılar.
rakiplerimize sür'atçe faik bulunmamıza rağmen. nedense bu yönden istifade yoluna gidilmedi. ayrıca, cüsseli elemanlardan teşekkül eden fransız takımı karşısında topu daima havadan oynamakta ısrarımız ancak rakiplerimizin işine yaradı.
ilk devredeki iki onar dakikalık bolüm hariç maçın umumi kalitesi vasatın altında ve hakemin idare tarzı iyi idi.
maçın cereyanı
tarafların vali gökay ile federasyon erkanına takdimi ve milli marşlara müteakip, fransızlar gazhane, takımımız dolmabahçe cihetindeki kaleleri alarak sahada şu tertipleri ile dizildiler:
fransa b: bernard - boucher, bonvin - ninel, kaelbel (kapt.), ferry - foix, douis, fountaine, dakka cieca, deladerlere
türkiye: turgay - naci, basri, mustafa, saim, m. ali - fikret (kapt.), suat, feridun, lefter, kadri
oyuna 15.23 te, takımımızın vuruşuyla başlandı, ilk hücumu fransızlar yaptıysa da basri topu kaparak bir geri pas şeklinde turgay'a bıraktı. mukabil akında suat'ın pası ile fikret indi, güçlükle karşılayabildiler. seyircilerin de tezahüratı ile canlı oynayan takımımız fransa yarı sahadına yerleşti. kadri - suat - feridun inişinde lefter'e gelen top sol bek bonvin'in müdahalesi ile tesirsiz kaldı. korner kazandık, fakat netice alamadık.
12 nci dakikada kadri'nin pası ile feridun, kale sahası yakınında çok müsait vaziyete geçtiyse de, şüt atamadığından bir gol fırsatı kaçırmış olduk. bilhassa lefter, kadri ve m. ali'nin gayreti ile devamlı olarak hücum teşebbüsünü lehimizde bulunduruyordu... 16 ncı dakikada lefter'in şahsi bir iniş sonunda uzaktan sağ köşeye doğrulttuğu şütü kaleci güzel bloke etti.
fransızların, tehlikeli olabileceklik akınlarını 23 ncü dakikada seyrettik. fontaine'in ara pasını sol açık bekletmeden yaptığı vuruşla avuta gönderdi. tekrar mukabil hücuma kalktık, sağdan, soldan kornerler kazanıyoruz. fakat nihai neticeyi alacak sütü atamadığımızdan golü karambol vaziyetlerde hasıl olacak fırsatlardan bekliyoruz. nitekim, yine yeni bir akında feridun'u faulle önlediler. kadri'nln ortaladığı topla kalenin önü karıştı. fikret tekrar topu ortaladı. feridun'un mükemmel bir kafa şütünü kaleci bernard çevik bir müdahale ile kornere çıkartmakla kalesini golden korumuş oldu.
aleyhimize esen şiddetti rüzgâra rağmen sahaya hâkimiz. 40 saat dakikada feridun topla birlikte müdafaadan sıyrılamadığından kalesi topa hâkim oldu. mukabil hücumda fransız sağ içi douis'ln kuvvetli çapraz şütü avuta çıktı.
devrenin son dakikasında yine sağlı, sollu ortalarla fransız kalesi çok sıkıştı ve nihayet mustafa, uzaktan çektiği sıkı şütle topu avuta gönderdi ve fransızlar rahat nefes almış oldular.
ikinci devre
sağdan gelişen ilk hücumumuz avutla neticelendi. 5 inci dakikada kadri, topla cezasahasına girerken faulle önlediler. bu devrede de oyuna hakimiz... fakat rakip müdafaayı ekarte edecek lüzumlu deplâsmanlar yapamadığımızdan, fransızlar hücumlarımızı kolaylıkla bertaraf edebiliyorlardı.
18 inci dakikada ani gelişen bir hücumda foix'nin şütünü turgay, iyi yer tutarak bloke etti. mukabil hücumlarımızdan birinde 33 üncü dakikada kadri. feridun'dan aldığı topu bekletmeden şüte çevirdi ise de, kaleyi bulamadı. yeni bir hücumumuzda fikret'in ortaladığı topa suat'ın vurduğu kofa şütu. pek az farkla avuta çıkarak, fransız kalesini bir golden korumuş oldu.
devrenin son dakikasında fransızlar son bir gayretle kalemize sarktılar ve hattâ galibiyet sayılarını da neredeyse kazanıyorlardı... sol hal bonvln.ln sal deplâse olarak çektiği tehlikeli bir şütü. turgay ancak kornere atmakla kalesini koruyabildi. kornerden gelen topa fontaine'nin kafa vuruşu üst direğe çarparak avutu buldu ve tesadüfen kurtulduğumuz golden 20 saniye sonra da maç 0-0 beraberlikle nihayete erdi.
gaston barreau diyor ki: «sizin dünkü oyununuz karşısında (a) takımımız da aynı neticeyi alırdı»
-doğan koloğlu
fransız kajilesile memleketimize gelmiş olan ve fransız futbolunun büyük simalarından gaston barreau dün türk futbolu hakkında bir fikre sahip oldu. dünkü maçtan sonra bu futbol üstadı ihtisaslarını şöyle nakletti: «sizde iyi bir takım oyunu var. üstelik süratli bir futbol oynuyorsunuz. topa ekseri oyuncularınız iyi vuruyor. halkın maç seyredişi fazla gürültülü ve ateşli değil bu oyununuzla (a) takımımızla başa baş oynayabilirsiniz.» ayrıca barreau hangi oyuncuları beğendiği sualine şu cevabı vermişti: «fertler beni alâkadar etmez. ben umuma balarım. hem gözlerim ilk defa gördüğüm fertleri kola kolay seçemez.»
ne diyorlar?
maçtan sonra soyunma odalarında ziyaret ettiğimiz maçın hakemleriyle fransız oyuncular bize şunları söylemiştir:
hakem jionni: «centilmence bir oyun oldu. rüzgâr iki tarafın da daha iyi oynamasına mâni teşkil etti. türklerden naciyi, fransızlardan da sağ haf arab ninel'i beğendim.»
yan hakem fransız fauquemberghe: «bu rüzgârdaki bir oyunun tabiî neticesi olarak maç berabere bitti. fakat sonunda golümüz de girebilirdi.»
cezmi başar: «en az iki farkla maçı kazanabilirdik.»
snella (fransız antrenörü): «türk takımının kendine has bir futbolu var. birden tamamile bambaşka bir stilde oynuyorsunuz. biz daha ziyade saha ortasında paslaşarak demarke adam oynatmağa bakaarız. halbuki siz kademeli paslaşmadan ziyade topu uzun vurarak neticeye getirmek istiyorsunuz. neticeden memnunum.»
idareci maziman: maçı türkler birkaçfarkla kazanabilirlerdi, daha iyi oynadılar. a takımımız gelse de neticenin ne olacağı bilinemez.»
oyunculardan kaleci bernard: «rüzgâr bizi çok bozdu. forvet iyi olsaydı kazanabilirdik.»
boncher (sağ bek): «feridun tehlikeli fakat neticesiz. kadri iyi futbolcu.»
douis (sağ iç): «neticeden memnunum. saim, feridun ve naci iyi idiler.»
ferry (sol haf): «ben bordeaux'da türklere karşı oynamıştım. futbolünüzde bugün çok ilerleme var. suatı beğendim. kadri de iyi fakat tribün için sahneler çeviriyor.»
fontaine (santrafor): «bence iyi neticedir.»
türk milli takımı antrenörü mihaailoviç: «hava muhalefeti oyunumuzu bozdu.»
hasan polat (federasyon başkanı): «talihsizdik. çok daha iyi bir netice alabilirdik. rüzgâr oyunumuzu fazlasiyle bozdu.»
saniyede 19 metre sür'atle esen rüzgâr altında, fransızlarla yaptığımız 90 dakikalık «meşin top» mücadelesini, dün pekâla kazanabilirdik. on bir futbolcumuz iyi başladıkları maçın büyük kısmını hâkim oynadılar. bu hâkimiyet ne yazık ki, şüt atamamak, fırsat kaçırmak ve kale önünde tıopları iyi kullanamamak şeklinde tecelli etti. takımımız rüzgâra karşı bir «motör» enerjisiyle oynadı. eğer bu enerji, rakip takımın fileleri istikametinde muntazam bir şekilde kullanılabilseydi, en aşağı 2 farklı bir galibiyet alabilirdik. bu yapılmadı veya yapılamadı. neticede sahadan, gol atamadan ayrıldık.
dünkü maçta, her şeyden evvel rüzgâr hâkimdi. ilk devrede futbolcularımız takım oyunu bakımından rakiplerine üstündüler. arka arkaya tekrarlanan akınlar ve nihayet k. fikret'in «santimleyerek» verdiği paslar, ilk 45 dakika içerisinde netice vermeyince, takımımızın gösterdiği oyuna bakarak, ikinci devrede gol bekliyorduk. maçın ikinci yarısında zaman zaman baskılı bir oyun çıkarmamıza rağmen takımımızın muvaffakiyetinin derecesi, daha evelki devreden, hiç şüphe yok ki, biraz aşağıda idi. forvette lefter, kadri, suat ve fikret gibi ince futbol oynayanlar arasında dinamik feridun, ancak fransız müdafaasiyle mücadele edip durdu.
merkez muhacim yerinde «hırpalayıcı» bir oyuncu yerine şüt atabilecek ve kendine gelen pasları daha iyi kullanabilecek bir eleman konulsaydı, netice ne olurdu?.. bu sual câlibi dikkattir...
fakat şurasını belirtmek lâzım ki, takımımız, bütün bu şartlar içinde bile galip gelebilirdi. kalecinin kurtardığı ve direklerin kenarını yalayarak avutu boylayan toplar, bizim için kaçırılmış gollerdi. fransızlar, son dakikada direkten dönen şütle az daha bizim «yapamadığımızı» yapacaklardı.
dün fransa b ile berabere kalmakla, futbol itibiramızı bir kere daha zedeledi. millî maçlarımızı her zaman için eşit şartlarla yapmanın doğruluğunu bir kere daha anladık.
7 nisan 1964 tarihli fenerbahçe spor gazetesinden;
geçmişte bu hafta
hazırlayan: yavuz türkcan
* 3 nisan 1955 de istanbul'da oynanan millî maçta türkiye (a) - fransa (b) takımları golsüz berabere kalmışlardı. italyan hakem joanni idaresindeki karşılaşmaya milli takımımız şu tertiple çımıştı. turgay (gs) - naci (fb), basri (fb) - mustafa (kg - ank.), saim (dg - ist.), m. ali (fb) - k. fikret (fb), suat (gs), feridun (fb), lefter (fb), kadri (gs).
peyami safa gazeteci arkadaşı ercüment karacan'ın hatırıyla bu maça ilk defa gider. peyami abi futbolu hiç sevmez. dileyen arkadaşlar eğitim gençlik üniversite kitabından bu hatıratı okuyabilirler.