liseye gidiyoruz o zamanlar, dersane günlerimiz... türkçe hocası ara verdi, arada radyoyu açtık. trt'nin devre arası programının bitmesini sabırsız ve çaresiz bekledikten sonra ikinci yarının sunumu için izmir'e bağlanıldığında 2-0 yenik olduğumuzu öğrendik.ben kapattım hemen, zaten kapatır kapatmaz hoca da sınıfa girdi.ders başladı.hoca artık diğer arayı verecek, ders uzatmaları oynuyor.benim aklım ise izmir'de.bizim maç da aynı anda uzatmaları oynuyor.son dakikaları belki dinlerim diye hoca daha yerine kurulmadan kulaklığın kablosunu kazağımın içinden geçirip kulaklığın tekini sağ yenimin içinde gizlemek suretiyle hoca görmeden hazırlığımı yapmıştım.dersin sonlarına doğru açtım radyoyu, sağ avucumun içine kulaklığın tek eşini alarak ve aynı avucumla kulağıma bastırarak, başım elimde, kendimi derste yorulmuş bir öğrenci edasıyla hocasını dinleyen bir öğrenci gibi göstermek suretiyle kısık sesle maçı dinlemeye başladım.açtığımda anlatıcı, henüz bulduğumuz beraberlik golünü anlatıyordu, bir de skora yatmaya çalışıyorlardı bizimkiler.kısa süre sonra göztepe golü buldu ve sevincim kursağımda kaldı.zaten son dakikaların stresi heyecanlandırmıştı beni.nasıl duyduysa hoca, "biri radyo mu dinliyor ne?" dedi.hani kulağınıza sadece kulaklıktaki ses geldiğinde bazen çevrenizdekilerin sesinizi işitemeyeceği hissine kapılarak sesinizi gereksiz yere yükseltirsiniz ya.aynen o biçimde (son dakikaların ve bu dakikalarda gol yememizin de getirdiği heyecanla) bağırarak "yok hocam ne radyosu, radyo dinleyen yok" dedim."sen niye üzerine alındın?" dedi.güldü, yanıma geldi, kurduğum basit düzeneği bana söktürüp "sen adam olmazsın, ben de seni beni dinliyorsun sanıyordum" dedi. ben eve gidene kadar maçın sonucunu öğrenemedim. 3-2 bitmiş.