* ilk oynadığı, * ilk gol attığı, * ilk gol yediği * ilk puan aldığı, * ilk beraberlik aldığı, * evinde oynadığı ilk, * evinde beraberlik aldığı ilk, * evinde ilk gol attığı, * evinde ilk gol yediği, * evinde ilk puan aldığı maç.
* ilk oynadığı, * ilk gol attığı, * ilk gol yediği, * ilk beraberlik aldığı, * ilk puan aldığı, * deplasmanda oynadığı ilk, * deplasmanda ilk gol attığı, * deplasmanda ilk gol yediği, * deplasmanda beraberlik aldığı ilk, * deplasmanda ilk puan aldığı maç.
not: adalet, 1946 yılında kırmızı-beyaz renkli adalet gençlik kulübü adıyla bir müessese kulübü olarak istanbul'da kuruldu. 1952'den itibaren istanbul ligi'nde mücadele etmeye başladı. 1959 ve 1959 - 1960 sezonlarında 1. lig'de (milli lig) mücadele etti. 1971 yılında alibeyköy adalet sk adını almış ve rengini turuncu-mavi olarak değiştirdi. 1980'de de alibeyköyspor adını aldı...
ankara’nın ilk takımlarından biri, “sultani” takımıdır: ankara sultanisi. diğer adıyla ankara erkek lisesi, veya “taş mektep”. bugünkü adıyla: atatürk lisesi. ankara sultanisi o zaman, şimdiki yüksek ihtisas hastanesi'nin olduğu yerdedir. sultani müdürü münif kemal (ak), spora ve futbole meraklı bir eğitimcidir. daha bu okula atanmadan önce, “okullu” bir futbol kulübü kurmayı arzulamaktadır. kafasında, “muallimler birliği” adı vardır. münif kemal beyin ankara sultanisi’ne atanmasından sonra, beden eğitimi hocası ekrem beyin yönetiminde iddialı bir okul takımı oluşur. ekrem bey’in, istanbul’un iddialı takımlarından altınordu’da santrhaf oynamışlığı vardır.
ancak ekrem beyin bazı yetenekli oyuncuları takıma almaması, futbola tutkun öğrenciler arasında huzursuzluk yaratacaktır. işte bu huzursuzluk ve öğrencilerin gösterdiği tepki açacaktır gençlerbirliği’nin kuruluşuna giden yolu!
beden eğitimi hocası ekrem beyin takıma almadığı çocuklardan biri, ramiz eren, şöyle anlatıyor: “ben iki üç arkadaşla beraber birinci takımda oynardım. o zaman daha yaşım küçük ama, 1.80 boyundaydım. ekrem bey, bizi takıma almadı. biz de kızdık. arkadaşlarımızdan asım adında bir çocuk vardı. bunun babası muş mebusuydu.* babasına anlatmış. babası ‘sen çocukları çağır’ demiş. çağırdı, asım’ın evine gittik. ‘ne diyorsunuz çocuklar?’ dedi. ‘amca’, dedik, ‘bizim yerimize aldıkları o oyuncular iyi oyuncular değil. biz de kızdık, ne yapalım diye düşünüyoruz.’ ‘çocuklar, ben size bir kulüp kuruvereyim mi?’ dedi. ‘yalnız’, dedi, ‘kulübün bir forması lâzım. tüzüğe yazacağız. gidin bir forma alın’. eskiden bedediyenin üzerinde bir dükkâncı vardı. oraya gittik. orada siyah-kırmızılı bir forma bulduk. hepimiz parayı verdik, birer forma aldık. gittik eve. dedi ki asım’ın babası, ‘tamam, madem ki gençsiniz, 'gençlerbirliği' yapıyorum.’ gitti bu, gençlerbirliği kulübünü tescil ettirdi.”gençlerbirliği’nin resmî kuruluş tarihi, 14 mart 1923’tür.
gençlerbirliği renklerini, kıtlığa, darlığa, müşkülâta borçludur buna göre; halin yanında yer alan karaoğlan çarşısındaki o dükkânda, kırmızı-siyahtan başka forma (veya başka anlatımlara göre öğrencilerin evde diktirecekleri kırmızı-siyah basmadan başka uygun malzeme) bulunmamasına... bir başka kaynakta, kırmızı-siyahın hikâyesi şöyle anlatılır: “kulübün kuruluşu sıralarında istanbul’daki altınordu kulübünün çok kuvvetli bulunması ve bilhassa anadolu’da sevilmesi, sultani beden terbiyesi öğrnetmeni bulunan ekrem ile yüzbaşı mümin’in altınordu’da oynamaları kırmızı-siyah renge karşı gençler üzerinde bir ilgi uyandırmıştır. bu sırada kulübün müessislerinden nuri ile mennan ankara’da bir tuhafiye dükkânının vitrininde gördükleri kırmızı-siyah amudi çubuklu formadan on tane satın almışlar ve bu suretle gençler birliği rengi kırmızı-siyah olarak kabul edilmiştir.”
sultani’nin bu “asi” 8. sınıf öğrencileri, 20-25 kişidir. aralarında, ramiz’in yanısıra, mennan, mazhar, sait, kenan, nuri, iki namık, rıdvan, hafi, ruhi, “sarı” ziya, hakkı beyler vardır. ilerki yıllarda ramiz (eren) savcı ve ankara milletvekili, mennan (iz) komple bir sporcu, namık (katoğlu) spor yöneticisi, namık (ambarcıoğlu) matbaa sahibi, rıdvan (kırmacı) ankara’nın ilk fotoğrafçılarından, hafi (araç) spor mağazası sahibi olacaktır. kulübün ilk başkanlığını, sarı ziya’nın babası, mülkiye müfettişi faik bey üstlenir.
okul dışında kulüp kurmaya girişen öğrencilerin “kırmızı-siyah amudi çubuklu formayı” sırtlarına geçirdikten sonra ilk işleri, sultani takımıyla boy ölçüşmektir. yine ramiz eren anlatıyor: “ankara lisesi'ni maça çağırdık. şimdiki doğumevi'nin karşısında mezarlık vardı, belediye orasını kaldırdı, boş bir saha oldu orası. orada maça çağırdık ankara lisesi'ni. direk mirek yok, ceketleri çıkardık koyduk, kale yaptık, öyle oynadık. 0-3 yendik şampiyon takımı! yenince maneviyatımız yükseldi, çok yükseldi. ondan sonra işte, gençlerbirliği takım oldu.”
“hamit tarlası” denen arazide yapılan bu maçtan sonra resmî lise takımıyla “gençler”in birleşmesi eğilimi belirir. hatta bir rivayete göre, gençlerbirliği’ni kuran öğrenciler kırmızı-siyah ankara gelinciklerinden bir buket yaparak hocalarının gönlünü almaya gidecekler; kulübün rengi o gelinciklerin kırmızı-siyahıyla pekişecektir.
okul yönetimiyle gençlerbirliği’ni kuran öğrenciler arasındaki ihtilâf, ankara liginin ilk sezonunun puan cetvelinde de görünüyor. 1922/23 sezonunda ankara liginin 5 takımı arasında yer alan ankara sultanisi, bu problemler neticesinde zayıf düşmüş kadrosuyla iki maç oynayıp yenildikten sonra ligden çekilmiştir!
7 takımlı 1923/24 sezonunda ise artık sultani yok, gençlerbirliği vardır (bazı kaynaklara göre, “gençler”). ancak okul yönetimiyle öğrenciler arasındaki gerginlik hâlâ tam giderilmiş değildir. okul müdürü münif kemal bey öğrencilerin kendisine haber vermeden kulüp kurmasını gurur meselesi yapmıştır. “asım'ın babası” olan muş mebusu, münif ak'ı kastamonu'ya tayin ettirerek bu engeli aşmak ister. ancak kastamonu sultanisine tayin olan münif kemal’in yerine ankara sultanisi’ne müdür olarak gelen celâl bey de “talebelerin hariçte kurduğu” kulübü hoş karşılamaz. okul öğrencilerinin dışarda futbol oynaması yasaklanır. bu ihtilâf üzerine, takımın as oyuncularından mennan bey, çareyi okulu terketmekte bulur, kaydını ziraat mektebine aldırır! hatta gençlerbirliği sahaya takım çıkatabilmek için okul dışından takviye alır. ancak bu çabalara rağmen, oynadığı 6 maçta yenilmeyen (3 galibiyet, 3 beraberlik alan) gençlerbirliği, kalan iki maçına takım çıkartamaz. eksik maçlarına rağmen, bu ilk sezonunu 4. sırada tamamlar.
bir süre sonra yapılan idman cemiyetleri ittifakı ankara mıntıkası kongresinde, kongreye ankara sultanisi adına katılan müdür celâl bey, delegasyonda yer alan gençlerbirliği temsilcilerini -yani kendi öğrencilerini- bu kongrede “resmen” tanımak istemez, müşküller çıkarır. ancak gençlerbirlikliler, kulüplerini resmen tescil ettirmeyi başarırlar.
gençlerbirliği ilk kongresini 1925 yılı mart’ında gerçekleştirir. bu kongrede fahrî başkanlığa izmir mebusu (ve millî eğitim bakanı) necati, genel başkanlığa kurucu başkan (mülkiye müfettişi) faik, yönetim kurulu üyeliklerine mazhar, nusret, sait, kenan asım, ismail hakkı beyler seçilirler.
kısa bir zaman sonra, türkiye idman cemiyetleri ittifakı'nın genel kongresinde, münif kemal beyle gençlerbirliği’nin vuslatı gerçekleşir. münif kemal bu kongreye kastamonu delegesi olarak katılmıştır. gençlerbirlikli sultani öğrencileri, bir çiçekle eski müdürlerini ziyaret ederek gönlünü alırlar ve kendisine kulübün başkanı olmasını teklif ederler. münif kemal, gözleri yaşararak kabul eder bu öneriyi. münif kemal’in başkan olduğu, gençlerbirliği’nin ilk “gerçek” yönetim kurulunda, şu isimler yer alır: avni (memur), cemal (memur) , hamdi (lisede türkçe öğretmeni) beyler, mennan iz (lise son sınıf öğrencisi), kemal sıtkı tarlan (belediyede memur).
münif kemal beyin 9 yıl sürecek olan başkanlığıyla birlikte, gençlerbirliği’nde hem gerginlik sona erdi, hem de yükseliş başladı. kastamonu’dan ankara’ya maarif başmüfettişi olarak dönen münif kemal, “kurulan cemiyetin nezahet ve efendiliğine şahit olduktan sonra bütün münevver zümresini cemiyetin azâsı yapmak için uğraştı ve muvaffak da oldu...”münif kemal, fahrî başkan maarif vekili mustafa necati’nin kulübü devamlı himayesini ve maarif camiasının birçok üyesinin kulübe üye olmasını sağlayarak, gençlerbirliği’nin “okullu takımı” hüviyetini pekiştirdi. öğretmen okullarından mezun olan yetenekli sporcuların ve futbolcu öğretmenlerin ankara’ya tayinini sağlayarak kulübe kazandırması, münif kemal ak’ın en önemli hizmetiydi. örneğin izleyen yıllarda gençlerbirliği’nin golcüsü olarak sivrilen (sol ayaklı) fikret (saltcan), izmir'de öğretmenken münif kemal bey tarafından keşfedilerek ankara'ya ve gençlerbirliği’ne aldırılmıştı. (“izmirli fikret” olarak anılan fikret saltcan, ankara hukuk fakültesini bitirerek avukat olmuştur.) münif kemal ak’ta, kulüp başkanlığıyla öğretmen kişiliği içiçe geçmişti; oyuncuların tahsil hayatlarını yakından gözetirdi. ramiz eren anlatıyor: “926 veya 927 senesinde, gençlerbirliği'nden beni millî takıma çağırdılar. yalnız beni çağırdılar. münif kemal bey vermedi. dedi ki, adil ile fikret'i de alırsanız, veririm ramiz'i, dedi. sonra beni de çağırıp dedi ki: ‘oğlum, seni çağırdılar ama sen 10. sınıftasın.gidersen sınıfta kalacaksın. doğru değil bu. bir saat oyun oynayacaksın, bir sene sınıfta kalacaksın. vazgeç’ dedi. ‘peki müdür bey nasıl istersen’ dedik. benim yerime beşiktaşlı baba hüsnü'yü aldılar millî takıma.” izleyen yıllarda da münif kemal geleneği sürecek, çoğu üniversiteli olan futbolcuların tahsil hayatını daima gözetmek, gençlerbirliği idarecilerinin karakteristik bir vasfı olacaktır.
hazırlayan : tanıl bora
kaynak : ilk basımı 2003 yılında olan tanıl bora'nın "ankara rüzgarı: gençlerbirliği tarihi" isimli kitabından;
maçtan bir gün sonra yayınlanan ulus gazetesinden...
baha kırçıl tarafından idare edilen karşılaşma, futbol kalitesi bakımından çok düşük olmuş, taraflar durgun oyunları ile doksan dakika sadece topu kovalamaktan başka birşey yapmamışlardır. gençlerbirliği kazanabileceği bu maçı hatalı olarak müdafaa taktiğini tercih etmesinden güçlükle berabere bitirebilmiştir.
maçın ilk gol, 43 dakikada k. erol'un kornerinden erdoğan atmış, buna gençlerbirliği 81. dakikada orhan'ın attığı golle mukabele etmiştir.
karşılaşmalarda kaleciden başka bir oyuncu da değiştirilebilecek.
milli lig maçlarına bugünden itibaren ankara, izmir ve istanbul'da başlanacaktır.
prorama göre, bugün ankara'da adalet - gençlerbirliği, galatasaray - demirspor, izmir de beykoz - izmirspor, beşiktaş - altay, istanbul'da istanbulspor - hacettepe, fenerbahçe - ankaragücü karşılaşacaktır.
müsabakalar iki grup üzerinden cereyan edecektir. kırmızı grupta, galatasaray, karagümrük, adalet, vefa, demirspor, gençlerbirliği, karşıyaka, göztepe. beyaz grupta ise, fenerbahçe, beşiktaş, istanbulspor, beykoz, hacettepe, ankaragücü, altay, izmirspor takımları bulunmaktadır. kırmızı ve beyaz grup maçlarının sonunda en çok puan alan iki takım kendi gruplarının birincisi olacaktır. grup şampiyonları iki maç yaparak türkiye milli lig şampiyonunu tain edeceklerdir. şampiyon yakım avrupa şampiyon kulüpler şampiyonasında türkiye'yi temsil hakkını kazancaktır.
milli lig müsabakalarında maç devamınca kaleci her an, diğer oyuncu ise birinci devre nihayetine kadar değiştirilebilecektir. beynelminel futbol şurası (international board) tarafından kabul ve tatbiki milli federasyonların tasdikine bırakılan oyuncu değişikliğine ait kalide milli lig maçlarında şu esaslar dahilinde tatbik edilecektir;
1. bir maçta her takım bir kaleci olmak üzere iki oyuncu değiştirmek hakkına sahiptir. kaleci maç sonuna, bir diğer oyuncu da ilk devre sonuna kadar değişebilecektir.
2. kalecilerin bütün maç boyuunca değişebileceğine dair hükümden sadece oyuna kaleci olarak başlayan kimse faydalanabilecek, yani takımın kalecisi oyun esnasında yerini bir başka arkadaşına bırakmak suretiyle bunun kaleci hüviyeti altında ikinci devre değişmesine yol açamayacaktır.
3. herhangi bir sebeple oyuna devam edemeyeceğini bildiren bir oyuncunun müracatı mutlaka takım kaptanı tarafından hakeme sadece keyfiyeti kaydederek - yukarıda belirtilen hükümler dahilinde oyuncu değişmesine müsade edilecektir.
4. çıkanın yerine girecek oyuncu lisansı yanında olarak saha kenarına gelecek ve gelişini hakeme bildirecektir. hakem oyun durduğu bir anda o oyuncuyu sahaya alacak, lisansını kontrol edip rakip takımın kaptanının bir itirazı olup olmadığını tesbit ettikten sonra oyuna iştirakine müsade edecektir. lisansının getirmeyenler oyuna giremeyeceklerdir.
5. hakemler değişiklikleri oyuncuların isim ve değiştirme zamanlarıyla birlikte müfassalan raporlarına yazacaklardır.
6. bu talimat dışında hareket eden oyuncu ve hakemlere ceza, takımlara hükmen mağlubiyet verilecektir.
bu talimat federasyon tarafından bütün liglere tamim edilmiştir.
halit kıvanç ve kahraman bapçum ankara'dan bildiriyor;
ankara'da g.saray d.spor'la, adalet gençlerbriliği ile oynuyor
sarı-kırmızılılar başşehir şampiyonu karşısında şanslı görünüyor. ilk maç eşit kuvvetler arasında.
milli lig'in ilk gününde 19 mayıs stadı galatasaray'ın ankara şampiyonu demirspor'la yapacağı mühim maça sahne olacaktır.
bundan önce de adalet gençlerbirliği karşı karşıya geleceklerdir.
cuma sabahı trenke başşehre varmış olan galatasaraylılar hemen otellerinde istiharete çekilmişlerdir. adalet takımı ise bir gün evvel gelmiş ve karlı zemin üzerinde haif bir antrenman yapmıştı.
ankara'da dün hava açmış ve bir gün önce yağan kar erimiştir. ancak, sahanın ne derece iti olacağını bu sabahki hava şartları tayin edecektir. bu noktayı gözden uzak tutmıyan galatasaray antrenörü dick nihai 11'i bu sabah sahayı ve havayı gördükten sonra tesbite karar vermiştir.
başşehir futbolunu iyi tanıyan galatasaray bugünkü maçta fazla şans vermekte, ancak adaletin gençlerbirliği ile çok zor bir maç yapacağını belirtmektedirler. bilhassa gençlerin tehlikeli forvetinin adalet müdafasını hayli uğraştıracağı tahmin ediliyor. sızan haberlere göre demirspor galatasara karşı daha ziyade müdafaaya önem vererek oynayacak ve muhtemelen bir forvetini geri çekmet suretiyle geri hatlarını kuvvetlendirecektir.
saat 13:15'de başlıyacak adalet gençlerbirliği maçını izmir bölgesinden baha kırçıl, saat 15:00 de oynacak galatasaray - demirspor maçını da bursa bölgesinden abdi parlakay idare edecektir. takımların muhtemel tertipleri şöyledir:
adalet: ömer - ali ihsan, nihat - b. ali, muhittin, ayhan - yılmaz (teoman), selahattin, metin, erdoğan, güngör.
cansız ve kalitesi oratı aşamayan maçın kahramanı siyah-kırmızılı takımın santrhafı kahraman idi.
seyirci: 15.813
hasılat: 60.182 tl
hakemler: baha kırcıl (*), ali timur (***), hüsnü kavasoğlu (***)
adalet: ömer (**) - ali ihsan (**), nihat (**), b. ali (**), muhittin (*), ayhan (*), selahattin (**), teoman (*), erol iii (**), erdoğan (*), güngör (**), k. erol (**)
0-1: erol'un çektiği kornerde. selçuk kontrpiyede kaldı ve erdoğan topu kaleye plase etti (dakika 43)
1-1: ihsan ortaya kayarak güzel bir pas aldı sağa yuvarladı, ıska geçen ayhanın bacakları arasında top orhan'a geldi, orhan düzeltti ve dalıverdi. yerden, ömer'in sağından kaleye giden top bu kaleci için çıkarılmaz değildi. (dakika 81.)
sahada futbol sanatının hakiki mümessili olarak tek adam vardı: gençlerbirliği kaptanı kahraman...
doksa dakika bir tek hataya düşmemiş, her pozisyonda yapılacak en iyi, en doğru ve en "yakışıklı" hareketi yapmıştı. kahraman'ın dördüncü yıldızı bir tek sebeple esirgenecekti. ghatasızdı, ama zorlanmamış ve rakip santraforun dağınık oyunu yüzünden oldukça rahat çalışmıştı.
hakikaten maç türkiye milli liginin normal seviyesini göstermekten uzaktı ve futbol olarak yalnız kahramanı seyrettik. vakıa zaman zaman adalet müdafillerinin bilhassa ali ihsan cansiparane çalışması, selahattin ve k. erolun stil gösterileri, orhanın neticeli ve dinamik mücadelesi gözden kaçmıyordu. fakat bunlar oyunun umumi seviyesini asla yükseltmiyecekti. çünkü sahada bütün oyuncuları kavrayan umumi bir durgunluk vardı. bunların üstüne hakemin de oyunu bozmak için azami gayreti gösterir gibi olması da eklenince...
ilk devrede karşılıklı bir mücadele halinde geçen fakat katiyen süratlenmeyen maç ikinci devrede gençlerbirliği forveti oyuna hakim olduğu müddetçe biraz daha ümit verici oluyordu. fakat ağır başlayan maç sonuna kadar öyle gitti.
böylece ankaralılar milli ligin ilk maçında hiç de tatmin olmadılar. ama sahada gösterişszi stili ile mükemmel futbol oynayan bir adam vardı... bir tek adam...
mehmet ali gökaçtı'nın "bizim için oyna": türkiye'de futbol ve siyaset kitabından;
sermayenin takımı adalet sahalarda
türkiye'nin siyasal ve ekonomik liberalleşme sürecine girdiği ve futbolda profesyonelliğin tartışılmaya başlandığı günlerde kurulan bir kulübün faaliyetleri dikkat çekiciydi. bu kulüp, doğrudan sermaye tarafından kurulan ve batı'daki anlamıyla profesyonelliği benimseyen adalet'ti. özel sektörün futbolla doğrudan ilgilenmesinin ilk örneği olan adalet kulübü, futbol üzerinden reklam yapmanın da ilk örneği oluyordu.
adalet kulübü, adalet mensucat fabrikaları tarafından kurulmuştu. süreyya paşa'nın (ilmen) sahibi olduğu işletme tarafından kurulan kulübün bir başka özelliği, sadece futbolda faaliyet göstermek için kurulmuş olmasıydı. kurulduğu yıl ikinci kümeye çıkan takım, 1951 yılında profesyonellik uygulamasının resmen devreye girmesiyle birlikte büyük bir transfer hamlesine girişecekti. tıpkı geçmişte altınordu'nun yaptığı gibi, adalet de bu transfer harekatında doğrudan fenerbahçe'yi hedef alacaktı. adalet kulübü'nün kurucusu olan süreyya paşa, serasker rıza paşa'nın oğlu olup, 1874 yılında günümüzde karadağ'ın başkenti olan podgoritza'da dünyaya gelmişti. ii. meşrutiyet öncesi tuğgeneral rütbesine kadar yükselen paşa'nın rütbesi meşrutiyet'in ilanından sonra yarbaylığa indirilmiş, bu tenzil onun ittihatçılarla arasına mesafe girmesine sebep olmuştu. 1916 yılında ordudaki görevinden ayrılan süreyya paşa, kurduğu tekstil fabrikasının başına geçmişti. cumhuriyet döneminde de eğitim, kültür ve spor etkinliklerine öncülük yapan süreyya paşa, kadıköy'deki meşhur süreyya sineması'yla maltepe'deki süreyya plajı'nı hizmete açmıştı. bilhassa istanbul'un anadolu yakasının iman ve belediyecilik hizmetleri açısından gelişmesinde süreyya paşa büyük rol oynamıştı.
süreyya paşa, cumhuriyet'in ilk yıllannda chp içinde yer almışsa da, bir müddet sonra serbest fırka'ya katılmış, bu partinin kapatılmasıyla aktif siyasal yaşamdan tamamen çekilmişti. hem mesleki hem de siyasal girişimleri dönemin siyasetindeki etkin çevrelerin engeline takılan süreyya paşa, tek-parti idaresi döneminde ağırlıklı olarak kültürel ve sosyal işlerle uğraşmıştı. türkiye'nin liberalleşme sürecine girdiği günlerde de, mücadelesini bu kez futbol üzerinden sürdürmeyi amaçlamıştı.
adalet'in başka pek çok takımdan yetenekli oyuncuları alması mümkünken, bilhassa fenerbahçelilere yönelmesi, muhtemelen yine geçmişe dair bir takım hesaplaşmaların sonucuydu. yaptığı astronomik tekliflerle başta canavar burhan olmak üzere hilmi, samim, selahattin ve erol gibi önemli futbolcuları kadrosuna katmıştı. bazı fenerbahçeli futbolcuların "biz camiamızın yüzüne nasıl bakarız?" diyerek transfer tekliflerini geri çevirdikleri söyleniyordu. beşiktaş'tan da bazı ünlü futbolcuları transfer eden adalet'in bu girişimi, başta fenerbahçe olmak üzere diğer kulüplerin tepkisini çekmekte gecikmeyecekti, istanbul'un yerleşik kulüpleri, bu kez siyasal çevrelerden tamamen bağımsız hareket eden ve doğrudan doğruya paranın gücünü kullanan bir takımla karşı karşıyaydılar. yeni palazlanan ve görünür hale gelen türk burjuvazisinin gözü kara bir projesi gibi idi bu.
büyük kulüpler, eğer önünü hemen alamazlarsa, sonraki yıllarda adaletin kendileri için büyük sorun oluşturabileceğinin farkındaydılar. nitekim osman kavrakoğlu'nun fenerbahçe'de başkan seçildiği günlerde yapılan bir giriş adalet'in önü kesilecekti. hazırlanmakta olan profesyonel futbol yönetmeliği'ne eklenen bir madde ile transfer yönetmeliği, kulüplerinden bir şekilde para almış futbolcularla ilgili olarak geriye işleyecek biçimde düzenlenmişti. ayrıca çeşitli gerekçelerle, transfer sezonunun ileri bir tarihe ertelenmesi sağlanmıştı. böylece fenerbahçe'den adalet'e giden futbolcuların bu kulübün formasını giymesinin önüne geçilmiş olacaktı. diğer kulüpler de tehlike olarak gördükleri adalet kulübü'yle maç yapmayı reddedince, bu kulüp için geri adım atmaktan ve çoğunluğun taleplerine uymaktan başka çare kalmamıştı. adalet, birinci lig'de oynayabilmek için önce fenerbahçe'ye tazminat ödemeyi, arkasından inşaatı süren kadıköy'deki stat için maddi yardıma bulunmayı kabul edecekti. adalet ile fenerbahçe arasındaki gerilim, ancak bundan sonra sona erecekti. adalet kulübü, birinci lig'de özelikle ellili yıllarda ses getirmişse de, altmışlardan itibaren eski gücünden ve etkinliğinden uzaklaşarak sıradan bir takıma dönüştü. önce alt liglere inen kulüp, bir müddet alibeyköyspor ile birleşerek varlığını korumaya çalışsa da, 1980'li yılların başında alibeyköy'ün adalet adını kullanmaktan vazgeçmesiyle tamamen tarihe karıştı.