sokaktan geçen 100 fenerbahçe taraftarını çevirip “unutamadığınız sezon hangisiydi ?” derseniz firesiz olarak “1988-89” cevabı gelecektir. işte o şampiyonluk bugünden tam 20 yıl önce ilan edildi... fenerbahçe sahasında konyaspor’u 4-1 yenip şampiyon oldu…
“fenerbahçe futbol kaidelerine uymayacak işler yapar” denir ya, hem olumlu hem de olumsuz anlamda doğrudur. o sezon yeni baştan yaratılan kadronun böylesine çılgın bir şampiyonluk elde edeceğine kimse inanamazdı… 21 futbolcudan 17`si fenerbahçe’deki ilk şampiyonluklarını yaşıyorlardı.
şampiyonluğun ilan edildiği konyaspor maçı sonrası ağzımızda buruk bir tat vardı. niye mi buruk ?
açıklamak zor ama deneyelim.
maç öncesi akıllarda 2 soru vardı:
1) fenerbahçe şampiyonluğu ilan edecekti etmesine ama 100 gol barajını aşabilecek miydi ?
2) aşarsa golü kim atacaktı ?
gazetelerde 100. golü kim atacak yarışmaları düzenlenmişti. bir gazete 100.golü atacak futbolcuya bir araba hediye edeceğini ilan etmişti…
fenerbahçe konyaspor’a 5.golü atamadı ve 99’da kaldı…bugünler için hayal gibi bir sayı 99 gol ! 100.golü o maçta atamadığımız için televizyonları başında, stadyumda buruk bir kitle…
konyaspor maçında ilan edilen şampiyonluk sonrası rahmetli islam çupi şöyle yazmış :
“sevgiler değişmez dozajda değillerdir. beşiktaşlının beşiktaş’ı sevmesi, galatasaraylının galatasaray’ı sevmesi bir sevgi fişeğidir ama fenerbahçelinin fenerbahçe’yi sevmesi türkiye’nin en büyük kıyametidir.
istanbul’u sabahtan itibaren fenerbahçe’nin başkenti haline getiren sarı-lacivert taraftar, on saat önce girdiği statta yeri göğü inletiyor, tribünlerdeki dev korodan çıkan mevsimin en büyük gürültüsü bir fenerbahçe marşı olarak yuşa tepe’sini tırmanıyor, bir vapur gibi kadıköy’ü denizden geçerek topkapı sarayı’nın ne günler görmüş olan yüksek duvarlarına vurup karaköy’ün serin ve loş akşamına düşüyordu.”
bir hafta sonraki sarıyer maçımız hem bizim hem de galatasaray için önemliydi.
biz 100.golü atmak peşindeydik.sarıyer’ın 2 puan gerisinde ve 4.sıradaki “avrupa fatihi” galatasaray ise ancak bizim galibiyetimiz ile edirne ötesine geçebilecekti…
kasap et derdinde koyun can derdinde misali bir durum.
“fenerbahçe ,galatasaray avrupa’ya gitmesin diye sarıyer’e yatacak mı ?” soruları “zaten fenerbahçe garantiledi, bu rahatlıkla sarıyer’i yenemez” yorumlar ile bitiyordu.
sarıyer maçına sarı kanaryalar ligi bitirmiş bir takım gibi rehavetle değil büyük bir iştahla girdiler. 100.gol henüz 5.dakikada geldi, turan sofuoğlu bu onura erişti.
maç 3-3 devam ederken sarıyer formasını giyen erdal keser akıllara zarar bir gol kaçırdığını, daha sonra galatasaray’a döndüğünü hatırlayan kaç kişidir acaba ?
fenerbahçe büyüklüğünü büyüklük katarak sarıyer’ı 4-3 yendi.
galatasaray avrupasına gitti.
araba mı ne oldu ?
o sezon kazada hayatını kaybeden samsunspor’a gitti...
islam çupi bir gün sonra şöyle yazıyordu : “şampiyonluğunu ilan etmiş ve ligi bitirmiş bir fenerbahçe’yi sarıyer’e karşı galibiyet için hangi meşale ateşleyecek, hangi galibiyet meleği sonuç için onları konsantre edip filelere yollayacaktı ?
devrede galatasaray vardı üstelik. ali sami yen stadı’ndan çıkıp sanki bir savcı edasıyla postu fenerbahçe santrasına sermiş bir galatasaray seyrediyordu sarı-lacivertli ekibi.
dedikodular hafta başından beri yuvarlanıyordu asfaltlarda, gazete manşetlerinde “fenerbahçe yatacak, maçı ve üçüncülüğü sarıyer kazanacak, galatasaray ise gelecek yıl türkiye içinde bir mecburi istikamete tabi tutulacaktı.”
maç bittiği zaman basının rotatiflerinde hangi insafın hangi değerlendirmelerin döndüğünü bilmiyorum ama dar sokaklarda geniş asfaltlarda tekerlekleri dönen bir sürü otomobilde fenerbahçe ile galatasaray bayraklarının müşterek dalgalandıklarını gördüm.
aslında fenerbahçe ve galatasaray birbirlerinin aptal dostu değil, akıllı birer düşmanı idiler.
istanbul’da hiçbir rakibi kalmamıştı fenerbahçe’nin. kendisi ile dövüşüyordu, kendisi ile sevişiyordu, kendisi ile gurur duyuyordu, kendisi ile deliriyordu fenerbahçe. yalnız bir en büyüktü fenerbahçe istanbul’da."