iz. spor ve altınordu başkentte oynarken, şampiyonluktan ümidi kesemeyen
beşiktaş demirspor önünde
mithatpaşa'daki ilk mücadeleyi lig'den düşmemek için çırpınan beykoz, 13.30'da ankaragücü ile yapacak. ankara maçları: h. tepe - izmirspor, altınordu da şekerspor ile karşılaşıyor
türkiye liginde bugün mithatpaşa ve 19 mayıs stadlarında 4 karşılaşma yapılacaktır.
oynanacak maçların hemen hepsine tehlikeli bölgede yer alan takımların kader maçları gözüyle bakılabilir. gerçekten de, bir hayli genişleyen baraj bölgesinden sıyrılmaya çalışan ekiplerin bu hatta birbirleriyle yapacakları puan mücadelesi, lig sonunculuğu adaylarından hiç değilse ikisini ortaya çıkaracak özelliktedir.
mithatpaşa’da saat 13.30 da başlayacak beykoz - ankaragücü maçı sahanın ağırlığı göz önünde tutulursa, bir beraberlikle neticelenebilir.
günün ikinci maçında ise; fenerbahçeden 4 puan geride bulunmasına rağmen şampiyonluk iddiasından vazgeçmeyen beşiktaş'ın demirspor karşısında galip gelmesi normaldir.
ankara'da
türkiye liginde sonunculuğa en yakın iki izmir takımı, izmirspor ve altınordu da 19 mayısta hacettepe, şekerspor'a karşı son şanslarını kullanacaklardır. ilk maç saat 13.30 da hacettepe - izmirspor arasında oynanacaktır. ikinci maç ise 15.15'te şekerspor ile altınordu arasında oynanacaktır.
hakem penaltıyı vermeyince, yüksel 80. dakikada iki puan getiren golü attı
necati karakaya
eğer, gerçeker 78 inci dakikada şehmuzun cevdet'i düşürmesi ile doğan penaltıyı verse, belki de «baraj yolcusu» beykoz, rahat bir nefes alacaktı.
ama, iki dakika sonra yüksel, çıkışı tamamen hatâ dolu nihat'ın ellerine çarptırarak topu yan direğe vurdurup, ağlara gönderince iş daha da kritikleşti: ankaragücü 1 beykoz 0.
gerçi, beykoz galibiyeti hak eden bir oyun çıkarmamıştı. zira, tribünlere oynayan cevdet ileride, kaleci nihat da geride sayısız hatâ yapmıştı...
daha maçın 18 inci dakikasında nihat eline gelen topu kale sahası içersinde kontrolünden kaçırmış, ertan ve hayri gerçek gollük pozisyonu kullanamamıştı. cevdet ise iki defa altı pastan topu avuta göndermişti...
başkan eren, merkez hakem komitesinin ve federasyonun sinsice hareket ettiklerini söyledi
beykoz kulübü başkanı dr. süreyya eren, «elli senelik temiz bir mâzisi bulunan
beykoz'u gömmek, yok etmek için federasyon içinde ve merkez hakem komitesinde sinsice bir faaliyet iyice artmış bulunmaktadır» demiştir.
eren, vefa’nın şampiyon olmasından sonra, merkez hâkem komitesinin istanbul'dan mutlaka bir takımın düşürülmesi fikrini adetâ müdafaa ettiğini, ayrıca, beykoz'un maçlarını ısrarla istenmeyen hakemlere idare ettirdiğini iddia etmiştir.
m. hakem komitesi tarafsız mı?
süreyya eren, «menemende dayak yiyen, izmir’de metin oktaya küfür eden, istanbul'da şişelerle teşçi edilen mustafa gerçeker ısrarla türkiyenin en formda hakemidir diye maçlarımıza kondu, merkez hakem komitesinin hâlâ bitaraf olduğunu iddia etmek safdillik olur» şeklinde konuşmuştur.
bir «hakem» in ne büyük kudret olduğu, bir maçın soncuna nasıl tesir edeceği, cumartesi günü mithatpaşa'da bir kere daha anlaşıldı. bir hakem, bir takımı binlerce gözün önünde yıktı, yaktı. hatâlı kararları üzerine tezahürat yapan o takımın seyircisine kızıp bir oyuncuyu saha dışı etti, o takımın kazandığı yüzde yüz penaltıyı cezasız bıraktı. kısacası, beykoz takımı bir, iki puan farkıyla küme'den düşerse, doğrudan doğruya hâkem mustafa gerçeker’in eseri olacaktır bu...
ama daha acısı, ayni adamın bir gün sonra çok önemli bir kupa maçında görevlendirilmesiydi. moralman yıkılmış, formdan uzak bu hakemi fenerbahçe - gençlerbirliği maçına ( http://www.macanilari.com...rligi-196419658606--.html) koymakla, belki de prestijini kurtarması için şans tanınmıştı. ama gerçeker, bu şansı da kullanamadı ve «hakem» olarak adının silinmesi tehlikesiyle yüzyüze kaldı. fenerbahçenin ikinci, gençlerbirliğinin tek golü, hep ofsayttı. sonra da şerefin attığı mükemmel golde ofsayt vermek komikliğine düştü. gerçeker...
mustafa gerçeker, iyi niyetli, dürüst bir insan olarak tanınır. aslında kişiliğiyle ilgimiz yok gerçeker'in... fakat «hakem» olarak bir süre dinlenmesi gerektiğine inanıyoruz. çünkü şansı herr zaman yardım etmez, her zaman kolay atılmış 6 gollü maçlara düşmez. bizden dostça hatırlatması...
kader ağlarını örmeğe başlamasın bir kere... birbirleriyle ilgisiz gibi görünen insanları, olayları yan yana, üstüste getirip gene de yapacağını yapıyor... 18 nisan 1865 pazar günü... gökte pırıl pırıl bir güneş... etrafta ılık, tatlı bir hava... bu mevsimde, böyle bir havada şehirliler âdeta içlerini yıkamak için koşarlar kırlara.» biz de, eşimle emektar arabamıza atlayıp büyükçekmece'ye kadar uzanmak istedik ogün.„ oh! dünya varmış... gözlerimiz yeşile, burunlarımız nemli toprak kokusuna, kulaklarımız sessizliğe ne de hasretmiş. büyükçekmece’ye gelince etrafın güzelliğine doyamayıp silivri'ye kadar uzatmak istedik yolumuzu.. tam silivri'ye birkaç kilometre kala yol kenarından iki turist otostopçu parmağı uzandı önümüze...
sevimli, sarışın bir kız ve upuzun saçlı, sakallı bir delikanlı... biraz ilerden döneceğimizden, işlerine yaramıyacağı mızı düşünüp durmadık. amma azıcık ilerledikten sonra, halleri içimize dokundu. hemen dönüp onları hiç olmazsa çorlu'ya kadar götürmeğe karar verdik...
fakat turistler gördüğümüz yerde yoktular... başka bir vasıta alıp götürmüştü herhalde onları... ancak iki gün sonra gazetelerin birinci sahifelerinde çıkıverdiler karşımıza... saçlı sakallı delikanlı, sarışın, sevimli sevgilisinin ırzına tecavüz etmek isteyen bir minibüs şoförünü bıçaklayarak öldürmüş, kaatil olmuştu...
bir hakem..
12 aralık 1964 cumartesi günü galatasaray takımı izmirde bir lig maçı oynuyordu. ( http://www.macanilari.com...saray-196419651406--.html) maçın hakemi mustafa gerçeker, galatasaray kalecisi bülent'in eli kolu tutularak atılan nizamsız bir golü göz göre muteber addetti. sonra da itiraza yeltenen bülent'i kalesinden atıverdi. takım kaptanı olarak kendisinden bâzı şeyler öğrenmek isteyen metin oktay'ın da ağzını ağır küfürlerle kapatıverdi... maçtan sonra metin oktay hakemden dâvâcı olacağında israr ettiğinden karakola gidildi.
sonra da sporcuların arasındaki olayların adliyeye kadar aksetmesinin pek çirkin olacağını düşünüp araya girenler metin'i dâvâsından güçlükle vazgeçirdiler... ertesi günü galatasaray bir gün evvel kendini iyi hissetmediği için takımdaki yerini alamıyan turgay'ı mecburen kalesine koydu.. turgay o ruh hâleri içinde anormal bir çıkış yapıp düştü, kolunu kırdı. aylarca kalesinden uzak kaldı... allah göstermesin ebediyen de kalabilirdi... geçen hafta ise aynı hakem küme düşmemek için didinen bir takımı, beykoz’u kılı kıpırdamadan cayır cayır yakıyordu...
kader ağlarını örüyor
ah!.. edirne yolundaki o turistleri arabamıza alabilseydik... saçlı, sakallı delikanlı boş yere kaatil olmayacaktı.
ah!.. izmir'de metin'i dâvâsından vazgeçirmeseydiler, yahut sonradan da olayın üzerinde ciddi olarak durup, futbol federasyonuna şikâyette bulunsaydılar, muhakkak ki mustafa gerçeker'e uzun müddetceza verilecek, o da beykoz'a kıyamıyacaktı... dedim ya, kader bir kere ağlarını örmeğe başlamasın. birbirleriyle ilgisiz gibi görünen insanları, olayları yanyana, üstüste getirir de, gene de yapacağını yapar... turist delikanlıcık kaatil olur... turgaycığın kolu kırılır... ve beykozcuk da cayır cayır yanar...