tanıl bora'nın takımdan ayrı düz koşu kitabında yer alan "nasıl gençlerli oldum" yazısından;
"gençlerbirliği maçlarına gitmeyi iyice sıklaştırdım. 1992, 1993. artık "bas ulan topa 3 numara!" diye bağıranlara ters ters bakıp "3 numara islâm" diyor (ki islâm gerçekten nafile bir oyuncuydu!), hoca paf takımından yetişen cafer'i oyuna soksun da kabiliyet görelim diye delleniyor, talihsiz solaçık sarı murat'ın sakatlığına akrabam gibi üzülüyor, kemalettin'in, ergün'ün gelişmesini gururla izliyordum. bağırmaya da başladıydım. 3-3'lük bir ankaragücü kapışmasında, 2-2'lik bir fener müsabakasında maç boyu bağırdığımı ve çok bağırdığımı iyi hatırlıyorum. solbekimiz metin altınay'ın (kamuoyunda havva kopan'la olan birlikteliğiyle bilinir) 90. dakika golüyle trabzonspor'u 2-1 yendiğimizde ise, hevese gelmiştim, ilk defa elimde bir gençlerbirliği donanımı vardı: kırmızı-siyah bir bayrak. o yıllarda gençlerbirliği, sadece romantik "varlığıyla" değil, sahadaki performansıyla, oyun oynama iştahıyla da hoşuma gitmeye başlamıştı. savunmada iyi alan kaplama disiplini ve az adamlı hızlı atak oyunu yavaş yavaş takımın karakteri oluyordu - güzeldi. birkaç yıl içinde, defanstan topu oyuna ayağa oynayarak sokma terbiyesi de oturacak, daha bile güzel olacaktı!
kopuşum, 1992/93 ve 1993/94 sezonlarında gerçekleşti. gençlerbirliği gönlümdeki "ikinci takımım" tahtından "tuttuğum iki takımdan biri" tahtına geçti önce... sonra da tek kaldı."