bugünkü uefa kupası'nın eski ismi pek bir şık: avrupa fuar şehirleri kupası!.. eskişehirspor 1970-71 sezonunda ilk kez bu önemli organizasyona katılıyor. ilk turda rakibi ise ispanya'nın önde gelen takımlarından sevilla...
"sevilla porsuk'ta boğuldu", ilker akgüngör, esquire, ocak 2003'den...
"fc sevilla ki, o dönem la liga'nın en iyi takımlarından biri. avrupa'da mücadele eden ispanyolların gözbebeği. 1905'te kurulmuş köklü bir kulüp olan sevilla'nın karşısında ise darbelerle, ihtilallerle sosyal hayatı küme düşmüş türkiye'de, anadolu'dan başlayan futbol devriminin ateşleyici takımı olan 1965'te kurulmuş olan gencecik eskişehirspor... hikayelerin güzel olması için illa ki bir zengin, bir fakir ya da bir güçlü, bir güçsüz taraf olmalı. iki takımın karşılaşması tam da böyle bir eşleşmeydi..."
ilk tur ilk maçı için hazırlıklar tamamlanıyor ve ispanya'ya uçuluyor. abc gazetesi, 1954 dünya kupası elemeleri'ndeki şansızlıklarına ve maskot franco'ya gönderme yaparak "türkler roma'daki bambinoyu (çocuğu) bulamayacaklar" yazsa da bozkır kentinin soğukkanlı futbolcuları hiç beklemedikleri sıcak bir havayla karşılanıyorlar. öyle ki günün belli saatlerinde 40 dereceye varan sıcaklık yüzünden eses'in takım halinde 20-25 kg. verdiğini yazıyor gazeteler. disiplinli ve devamlı antrenmanlarıyla nam salmış gegiç'in talebelerine şehri gezmek için saatlerce izin vermesine rağmen kimse bu taktik hataya düşmüyor. 5 eylül 1970 tarihindeki maç için bile sahaya ancak maçtan yarım saat önce çıkıyor futbolcular. maç bunaltıcı havanın gölgesinde oynanıyor. işi şansa bırakmak istemeyen sevilla teknik kulübesi, iyi etüt ettiği eskişehirspor'un gole ulaşmasına da izin vermiyor. ilk maçla ilgili düşülecek ilk not, faik sentaşlar'ın verdiği mücadele... kaptan fethi anlatıyor:
"ispanya'da sevilla maçı var. faik'in sol ayak parmağı kırılmış. kaç tane orta yaptı, kaç topa vurduysa hep o ayakla... bugün ayakkabının üzerine kuş tüyü düşen futbolcunun üç ay tedavisi sürüyor. mr'ı çekililiyor. takıma da bir türlü girmek istemiyor. o dönemlerde takımın dışında kalmak bize üzüntü veriyordu..."
maç, eloy'un tek golüyle sona eriyor. akşam eskişehirspor onuruna veriken yemekte konuşan sevilla barosu ve aynı zamanda futbol takımı başkanı cisneros, türkiye'de turu geçeceklerine kesin gözüyle bakan ispanyollar'dan farklı düşündüğünü abc gazetesine yansıyan şu sözlerle açıklıyor: "türk takımı eskişehirspor, ispanya'ya hiç unutulmayacak bir kartvizit bıraktı. bizim işimiz burada bitti. eskişehir'e tur için değil, turist olmak için geleceğiz!.." maçla ilgili en ilginç not ise eskişehirspor'u ispanya'da tek başına destekleyen bir taraftarın varlığı. o yıllarda almanya'da öğrenim gören ve geçtiğimiz yıllarda iki dönem eskişehir ticaret odası başkanlığı görevinde bulunan cahit ışık, maça gidiyor ve koskaca stadtaki tek taraftar olarak eses bayrağını sallıyordu:
"o maçta eses'i tek başıma desteklemenin onurunu yaşadım. hatta ertesi gün tercüman bu tabloyu şu başlıkla resmetmişti: '40 bin kişi oley oley, bir kişi es es es ki ki ki!...' maçtan sonra otele giden futbolcuların otobüsüne ben de binmiştim. yolda herkes, 'yükseklere kar yağdı üşümedin mi, sen bu işin sonunu düşünmedin mi?' şarkısını söylüyordu. hepsi ikinci maç için kendilerinden emindi ve o kadar neşeliydiler ki..."
kafile ertesi gün madrid'e geçiyor ve real madrid'in efsanevi stadı santiaga bernabeu'yu hayranlıkla geziyor. futbolcuların yüzlerindeki ışıltıyı gören gegiç, özellikle fethi'nin yanına gidiyor ve "nasıl fethiciğim, çok güzel bir çim saha değil mi? bu sahada vurmasan da top gider kendiliğinden gol olur değil mi?" diyerek kaptana bir gün önce ramon sanchez pizjuan stadı'nda kaçırdığı yüzde yüzlük golü hatırlatıyor...