jena karşısında dökülen fenerbahçeyi seyreden tarfatrlar dördüncü golden sonra «beş… beş… beş…» diye bağırdılar. hakem sertlik yapan levent’i oyundan attı.
çöktü gitti fenerbahçe... yenilerek değil ezilerek gitti... üstün bir rakip karşısında, kötü tutbol oynadığı için; iyi hazırlanmış fizik bünyelerini akıllıca kullanan rakip futbolcular karşısında zayıf kalarak; kadrosundaki elemanlardan en iyi randımanı alacak akıllı yöneticilerden mahrum olduğu için; sahada dağınık, karışık, bilinçsiz ve anlamsız hareketler yüzünden yıkıldı gitti koca fenerbahçe…
olay bir yenilgiden ibaret kalsa, böylesine yıkılış olmazdı.
şirin fenerbahçe.. koca fenerbahçe!.. futbolun zarifini, şıkını, seyre değerini oynayarak türkiye'nin en sevilen kulübü olan fenerbahçe!..
bir de dün geceki fenerbahçe’ye bakınız. acze düştükçe rakibine tekmeyi basan futbolcular..
sahada oyun durmuşken rakibini tırpanlamak için kovalayan adamlar.. beline sarılıp karşısındakini yere yıktıktan sonra belinin ortasına 'ekmeyi yapıştıran kişiler..
fenerbahçe yenilir… fenerbahçe kaybeder. ama, fenerbahçe böylesine bir fizik ve psikolojik çöküntüye gitmez. o zaman bilinmelidir ki. ortada fenerbahçe yoktur...
sarı bedenli, lâcivert kollu formalarıyla misafirler daha maçtan önce fenerbahçeyi formasından ettiler. fenerbahçe, açık mavi bir forma giyerek maça başladı.
ilk dakikalarda jena'lılar. haklı ve yerinde olarak oyunu yavaşlatmak için gerekeni yapıyorlardı. fenerbahçede ise oyun başlar başlamaz, iki büyük eksik kendini gösteriverdi: orta hücumcu yoktu ve orta sahada oyun hazırlayıcılığı işi tek başına fuat'a kalmıştı.
yâni son zamanların en iyi orta saha adamı ziya, ileri kaydırılmakla, fenerbahçe bir değil iki adam kaybetmişti. üstelik fenerbahçe, adam adama markajla işe başlamak gibi yorucu, yıpratıcı bir taktiği benimsemişti. nitekim: çabuk, ani deparlı, kıvrak dönüşlü ve akıllı ducke karsısında genç ümran, hemen faullere başlayıverdi.
daha maçın onuncu dakikası dolmamıştı, alabildiğine sert, hattâ düpedüz tekmeli bir futbol başladığı zaman…
ev sahibi takım telâş içindeydi. misafir takımda da avrupalı bir futbol anlayışının ve sağlam fiziğin dışında önemli birşey göremiyorduk. ilk devrenin sonuna kadar sahadaki futbolun bize verdiği şuydu: asıl işleri futbol olmayan bazı kişiler iddialı bir maça çıkmışlar… örneğin iki ulusun birer harp gemisi mensuplarıydı bunlar ve iddialı ve hırslıydılar. çünkü rahatça tekmeleşiyorlardı.
kırkbeş dakikayı böyle seyrettik. son dakikanın içinde jena'nın başarılı defans adamı ırmescher bir konratakla fırlayıverdi. vogel’e yuvarladı topu. o da anide krauss'a geçirdi. iyice kaydı avut çizgisine doğru ve çaprazdan yavuz'un kapalı köşesine attı krauss... büyük bir maçta, hiçbir kaleci için affedilmezdi oradan gol yemek. yavu’'u da affedemezdik.
ikinci devrede değişen hiçbir şey yoktu. yok, yok vardı değişen birşey: fenerbahçe iyi yorulmuştu artık… böylesine bir markaj için fenerbahçe'nin ne fizik gücü. ne de futbolculuk kumaşı yeterdi. ve bundan sonra her kaçan rakibin beline sarılmağa başladık… o hale geldi ki fenerbahçe defansı, gerekmediği zamanlarda da futbol dışı savunma araçları aradılar. işte ikinci golü böyle gereksiz bir faul yüzünden yedik: 68’inci dakikada aldığı ileri bir pasla fişek gibi fırlayıp kaçan ducke'yi levent kovalamağa başladı. rakibinden daha ağırdı levent ve belli ki kararlıydı ne bahasına olursa olsun durdurma’ için…
yetişti her nasılsa ve ayak koydu... bir anda ducke topu kayhediyor fakat deparını «onu yılmak için» almış olan levent kararını değiştiremiyordu. bastı tırpanı yıktı ducke'yi...
sersemleyerek kalkan ducke topun dibine sağ ayağının içiyle çok tatlı falso verin yavuz'un sol tarafından direğin hemen dibinden kaleye atıverdi topu…
seyircinin bu golü içten alkışlayışı fenerbahçe’den umutların kesildiğini gösteriyordu.
golden birkaç dakika sonra aynı levent bu defa bir başka jena’lıyı, kaçırdıktan sonra peşinden dalıp harmanladı yere... harmanladı ya! birlikte yere düştükten sonra orada da beline tekmeyi yapıştırmasının sebebi neydi? hakem bunun sebebini sormadı bile ve levent'i oyundan attı... o sırada sahanın ortasındaki kargaşalık heybetli fenerbahçe'mizin tam çöküşü, tam yıkılışı oluyordu.
fizik bitmişti artık fenerbahçe'de. fizik yani yakacak kömür yoktu. üstelik moral da sıfıra indi. bıraktılar oyunu... bıraktıkları futboldu. yoksa futbol dışı silâhları kullanmağa devam ediyorlardı.
sonra 85 inci dakikada ducke ortalardan aldığı bir pasla, diyagonal bir sıyrıl yapıp oldukça uzaktan yavuz'u bir kere daha avladı.
aman çabuk bitsin skor büyüyor!. demeye kalmadan bu defa vogel soldan. numan'ı çalımlayıp girdi. yavuz fırlayıp ayaklarına kapanırken kaçırdı topu, avuta topla beraber çıkacak sanıldığı anda, yani kaleyi hemen hemen bir top genişliğinde gördüğü yerden dördüncü golü de attı...
yıkılıp gitti fenerbahçe. 35 bin istanbullu tarafından yuhalanarak çıktı sahadan. neden? yenildi diye mi? hayır sahip olduğu güçleri kullanmadı diye...