eray özer'in piknikte dömivole kitabında yer alan "almanya... (benim için) pek tatlı vatan" yazısından;
bu yazı, bir dünya kupası finali izlediğine hala inanamayan 28 yaşındak genç bir spor yazarının almanya'da -kimileri için acı ama bu genç bünye için tatlı vatanda- geçen günlerin bir özeti...
isviçre-ukrayna maçı için köln'e geçiyorum. burası komik... kalacak otelim yok, maça birkaç saat var ve otel bulmak zorundayım. davos otel'i görüyor ve içeri giriyorum. ingilizce klasik "oda arıyorum" - "odamız yok" sohbetleri dönüyor. tam o esnada resepsiyonun yanında oturan bir adam türkçe, "ne istiyormuş, oda mı? maça geldi demek ki" diyor. ben direk, "yahu türk müsünüz" gibisinden giriyorum sohbete ve tahmin edebileceğiniz gibi 10 dakika sonra bana o veya bu şekilde bir oda bulunuyor. içimden geçiriyorum: "burada herkes türk ya... hiç mi alman yok! taksici türk, otelci türk..." derken bana bir taksi çağırıyorlar, stada gitmek üzere yola koyuluyorum. yolda taksiciyle sohbet başlıyor. havadan sudan derken adam ingilizce "nerelisin?" diye soruyor. "türkiye" diyince, başlıyor türkçe, "aaa, hadi ya türk müsün? neresinden?" demeye... yok! mümkün değil! bu adamın türk olması mümkün değil. çıldıracağım. göz var nizam var, tipten belli bu adam türk olamaz. başıma güneş geçti herhalde diye düşünürken, "sen de türksen artık pes!" diyorum. "yok, benim hanım türk. her yaz akçay'dayım. bir ay... rakı, mangal" diyor türkçe... güler misin, ağlar mısın?
isviçre-ukrayna maçını isterseniz hiç anlatmayayım. köln köln olalı böyle zulüm görmedi. kendini epey dik stattan aşağıya atıyordum, zor tuttular. kupadan epey sonra simon kuper'le söyleşi yapmıştık. söyleşi sonrası sohbette söz döndü dolaştı bu maça geldi. "hayatımda böyle kötü maç izlemedim" dedim, kuper "ben de" dedi. hadi beni geçtim de simon bile bunu söylüyorsa... ki kaç maç izlemiştir!