eray özer'in piknikte dömivole kitabında yer alan "almanya... (benim için) pek tatlı vatan" yazısından;
bu yazı, bir dünya kupası finali izlediğine hala inanamayan 28 yaşındak genç bir spor yazarının almanya'da -kimileri için acı ama bu genç bünye için tatlı vatanda- geçen günlerin bir özeti...
ikinci durağım nürnberg. münih'ten ayrılıyorum. istikamet portekiz-hollanda maçı. aslında ikisi de portakallar. birisinin lakabi, diğerinin adı... bilmeyenlere not: portakal portekiz'de çok yetişir. kıtaya da buradan yayıldığı tahmin ediliyor, yani ortada isim benzerliğinden fazla bir durum var...
ne sinir harbi bir maç izliyoruz... portekiz, televizyon başından belli olmayabilir, turnuvanın en hileci (kibar bir tabir kullanmak istedim) takımıydı. çaktırmadan atılan dirsekler, gerginliği saha dışına taşıma, bütün yedek kulübesi olarak her düdüğe itiraz...
bu maçta da kartlar uçuşuyor. dört kırmızı... hollanda'ya gerçekten özel bir sempatim yok ve televizyondan çok itici göründüklerini biliyorum ama o maçta van basten'in çocukları gençliklerinin kurbanı oluyor. portekizliler tecrübeli, yumruğu çaktırmadan atıyor. hollandalılar ise hakemin gözü önünde... ve hollanda eleniyor, van basten inat ediyor nistelrooy'u oyuna almıyor. ben portekiz'e "kıl" oluyorum...