csepeli peşte'de lefter, şeref ve avni'nin golleri yendi: 3-2
devreyi 2-1 mağlûp bitiren sarı-lâciverliler maçın son 15 dakikasını 10 kişi ile oynadılar
f.bahçe maç kazanarak ikinci tura atlıyan ilk türk takımı oldu
namık sevik budapeşte'den bildiriyor
...ve fenerbahçe, avrupa şampiyon kulüpler kupasında csepel'i 3-2 mağlûp ederek beynelmilel turnuada tur atlayan ilk türk takımı oldu. yabancı bir sahada, yabancı bir seyirci önünda kazanılan bu büyük başarı fenerbahçe'nin temsil ettiği türk futbolünündü...
... ve hepsi 20 kişiydi. taaa istanbul'dan kalkıp, binbir güçlükle fenerbahçe'nin maçını görmeye gelmişlerdi. evet, nep stadını yarı yarıya dolduran ve csepel'i teşvik ve teşçi eden 40 bin kişiye karşı 20 fenerbahçeli taraftar...
ellerinde ay - yıldızlı ve sarı -lâcivert renkli bayraklar vardı. var güçleriyle fenerbahçe'ye sevgi tezahüratı yapıyor. macar seyircilerini susturuyorlardı. hakem maçın bittiğini ilân ettiği an bayraklarla sahaya doğru koştukları görüldü. futbolcuları omuzlarına alıp, tribünlere getirdiler. bu tablodaki heyecanı, sevinç gözyaşındaki gurur ve mânayı hissedebilmek için ancak türk olmak lâzımdı. bağırdılar, teşvik ettiler, büyük bir kitleyi susturdular. oyunun sonuna kadar...
maça gidiyoruz
budapeşte'nin margrit adasındaki grand otel'deyiz. saat 14.00... fenerbahçeliler sakin. yüzlerinden kazanma azmi okunuyor. hepsi ümidli... aralarında beynelmilel maç tecrübesizliği sebebiyle heyecanlı olanlar da yok değil. kafileyi stada götürecek otobüs bekleniyor. yola çıkılıyor. onlara teker teker «maçta kaçar yıldız alacaksınız?diyorum. işte cevapları: özcan (****), naci (***), basri (***), akgün (*), osman(***), avni (*), lefter (*),can (****), şeref (***), ergun (****), yilkıel (***). kendi kendine az yıldız takdir edenlerin uğura ve rüya tabirlerine kıymet verdikleri gözlerinden anlaşılıyor.
nep stadının önünde otobüsü büyük bir kalabalık sardı. bakışlardan okunan mâna: csepel sizi bu sahada eler... fenerbahçelilere bakıyorum. bak ışları tok ve ve imanlı bir cevap: biz bu sahada mağlûp olmalıyız...
elbette defans...
galibiyete inanmış bir rakip önünde fenerbahçenin defansla mücadeleye girmesi tabiiydi. taktik böyleydi esasen. sabah yağan yağmur sahayı kayganlaştırmış. hava acık 20-22 derece... hafif bir rüzgar altında fenerbahçe müdafaa bölgesini tahkim ediyor. televizyon yayını sebebiyle tercih edilen beyaz topla avrupa şampiyon kulüpler kupasının son kozu paylaşılacak. kur'ayı fenerbahçe kazandı. ilk akın sağda kesildi. csepel'in beynelmilel şöhreti toth ii uzatılan pası kaptı ve daldı. dak. 1. toth'un (ii) pasını nemethy kaptı ve şütünü patlattı. özcan yürekleri ağzına getriyor. o tereddüt ve o ne kaçırıştı? ama hatâyı telafi ederek atladı ve «tehlikeyi» 23 yaşındaki rakibinden «aldı» yoksa...
fenerbahçe mukabil akında. şeref kaçıyor. ceza sahası dışından sert bir şütünü kaleci bako tuttu. dak. 7, şatori'de şimdi sıra. tek başına fenerbahçe defansına daldı, üç kişiyi bir geçişi var ki... özcan çıktı ters bir refleksle kurtardı. macarlar harika kurtarışı alkışlıyorlar. ilk hzıda bir bocalama devresi atlattığımız muhakkak. csepel'in ilk golü de bu davreye tesadüf ediyordu. kendi forvetini heman her pozisyonda altıncı adam olarak takip eden sağ haf ugi 25 metreden savurduğu şütle topu fenerbahçe filelerine uzatıverdi. özcan golde hatalıydı. ancak bunu biraz da sahanın kaygan oluşuna bağlamak lâzımdı. macarlar bastırıyorlar. dak. 14: solaçığın şütünü özcan yumrukladı. bu da gol olabilirdi.
toparlanıyoruz. takımda umumi bir düzelme göze çarpıyor. artık sağ hafı forvetin peşinde görmek zor. nitekim?
beraberlik golü
nitekim golün zemini hazırlanıyor. lefter'in akgün'den aldığı pasla csepel ceza sahasına doğru koştuğu görülüyor. önündeki müdafileri atlattı. uzun mesafeyi bir anda kat'edecek kadar arzulu. csepel geri hattı da dalacak diye bekliyordu. 31 yaşın futbol zekâsı usta bir aşkla işbirliği yaptı. çok düzgün bir vuruş. bako atlıyor. ama tutamazdı ki. fenerbahçeyi lefter beraberliğe ulaştırıyor.
beraberlik şimdilik iyi ama, csepel'i rahat bırakmak neye? işte 4 dakika sonra basriyi geçen şatori topu kullanamıyor. kullansa, aöan kullanmasın... yanımdaki fenerbahçeli idareciler geçen futbolcu pozisyona girdiği an böyle konuşuyorlardı:
lefter canlı ve hırslı. ama iki kişi ile marle ediliyor. can da öyle, hiç boş kaldığı yok. macarlar adeta turnikede. biri kaçırırsa diğeri başına bitiyor. can yine maharetini gösterip ters bir vole çıkardı. bako yaylanıp golü, evet golü önlüyor. dk. 27
fenerbahçe yine bozuldu. korkmakta haklıyız. müthiş bir tehlike. sağiç sola deplâse oluyor ve sağiçini görüyor. naci ve özcan topa beraber giriyorlar ikisi de yerde. çabuk toparlandılar csepel bırakmıyor. bir taç atışında naci topa mütereddit girdi. solaçık fırsatı kaçamadı ve şütünü attı. top ikinci defa fenerbahçe kalesinde. tribünlerde korkunç bir uğultuı yükseliyor ve csepel 2 - fenerbahçe 1.
devreyi csepel 2-1 önde bitirdi. bu netice kendi sahasında kupa maçı oynayan bir takım için muhakkak ki büyük avantaj. ilk devre biterken yugoslav hakem csepel takım kaptanı tojkacis'a ihtar veriyor. can'a vuran 37 yaşındaki kaptanı sportmen seyircikler ıstıklıyorlar.
ikinci devredeki f. bahçe
sarı - lacivertliler ikinci devreye çok süratli bir tempo ile başladılar. ilk 20 dakikalık futbolleri için şaheser demek gerçek hakşinaslıktır. fenerbahçe sahaya kısa zamanda hâkim olmasını biliyor. csepel her hattı ile yüklenen fenerbahçeyi tutmakta güçlük çekiyor. macarların bunaltıcı deplasmanlarla oynayan futbolcularımız karşısında bozguna uğradıkları topu savruk vuruşlarla oraya buraya atışlarından belli.
fenerbahçe bu ağır tazyiki iki golle neticelendirecektir.
dk. 47: devrenin üzerinden henüz iki dakika geçmişti şeref ve can beraber koşuyorlar. top can'da. can şerefi gole hazırlıyor. pas müsait mi müsait şeref sola kaydı. kaleci bako köşeyi kapatmış şüte atlamaya hazır. şeref inad edip rakibinin emniyetle kapadığı köşeye şütünü patlatıyor. topun csepel ağlarını şöyle bir kaldırdığını görüyoruz. fenerbahçe tekrar beraberliği temin ediyor: 2-2.
artık fenerbahçe oturmuş, galibiyete hak kazamış bir takım gibi oynuyor yüksel golün arkasından şerefin bir ortasını kaçırıyor. biraz serinkanlı olsa. acelesi gole maloluyor.
ve altın gol
fenerbahçenin 50 inci yılından sonraki futbol devrini yazacakların fenerbahçeye budapeşte stadında bir galibiyet kazandıran bu golü görmelerini isterdim. hiç tereddütsüz avni'nin ayağından csepel'in bütün ümitlerini bir anda yok eden bu gole «işte altın bir gol» diyeceklerdi. oyunun 52 ncı dakikasındaydık. ve üstelik de csepel, santrforu vasıtasiyle gollük bir poziyona giriyordu. avni csepel santrforunu durdurmak için atağını yaptı. o andaki durumu da bundan başka bir şey yapmasına mâniydi. topu kesti. üzerine üç rakip müdafi geliyordu. çalımcılığını tutmuştu avniciğin. birini geçti, birini daha. fenerbahçe solhafı düpedüz gole gidiyordu. o hızla bir csepel'li daha geride bırakıldı. şimdi kaleci ile karşı karşıya idi. bir an meselesiydi. bu ya topu ters köşeye plâseleyecek ya da kaleciye kaptıracaktı. ilkini yaptı, yani bir futbolcu için yapılması lâzım gelen vazifelerin en büyüğünü. plâseledi. top filelere takılırken öyle mahzun öyle içöten bir bakışı vardı ki... fenerbahçe 3-2 galip duruma geçiyordu. ve gelen galibiyetti...
maçın son dakikaları geliyor. fenerbahçe defansa kuvvet veriyor. tıpkı oyunun başındaki gibi. csepel'i skorun sinirlendirdiği besbelli, rtakiplerimizde sertleşme temayülleri baş gösteriyor. hele solbele sağhafın şüzumsuz serttlikleri hırçınlaşan macar şampiyonu karşısında sinirini bozmayan fenerbahçe ilk sakatı veriyor. bu mukadderdir. akgün 80 inci dakikada sakatlanıp oyunu terk ediyor.
maç bitmek üzere. ceepel bastırıyor. fenerbahçe durduruyor. kenedlenmiş, galibiyete inanmış bu takım gedik vermeyecektir. vermedi de... oyuma bittişi ile sarı - lacivertl formalı çocukların sevinç gözyaşları ile birbirlerine sarılmaları. olgun macar seyircisi tabloyu alkışılıyor, alkışılıyor.
sonra 20 fenerbahçeli taraftar sahanın ortasına koşuyorlar. türkiye bayrağı
ve fenerbahçe flaması peşte galiplerini sarıyor. omuzlar üzerinde yükselen yorgun, fakat dik başlar tribünlere doğru getiriliyor.
macar seyircisi elbette bayrağını, rengini bu kadar «şerefle» temsil eden, koruyan bir milletin onbir çocuğunu alkışlaycaktı...