mısırla yapığımız dört millî maçta yer alan futbolcularımzdan şimdi futbolu bırakmış yahut antrenörlüğe geçmiş veya hâlen futbol oynadığı halde millî kadroda bulunmayan kıymetlerimizden o maçlara ait hâtıralarından birini nakletmelerini istedik. aşağıda bu maçlarda yer alanlardan beşinin hâtırasını bulacaksınız.
dr. ismet uluğ
29.5.1928 de amsterdam'da 7-1 kaybettiğimiz ilk mısır maçında solhaf oynayan fenerbahçeli yavuz ismet anlatıyor: «bu maçta spor hayatımın en hüzünlü günün yaşamıştım. acaısını elan içimde duyarım. takımımız isim olarak, o zaman çıkarabileceğimiz en iyi ve kuvvetli takımdı. lâkin bizi prag'a kırk kişi götürdüler. para temini için birbuçuk ay köy köy dolaştırdılar. bütün şöhretler sürantrene, demoralize olmuştu. ben zeki, nihat bu takımla amsterdam'da maç oynamayacağımızı bildirdik. «siz oynarsınız» dediler. sahada yürüyecek halimiz yoktu. almanya'dan bekir de gelip takımdaki yerini almıştı. çocuk, ellerini havaya kaldırıp «yahu ne oldu size?» diye bağırıp duruyordu. sonra aynı takımla mısır'da 3-1, istanbul'da 6-0 kazandık. ne yazık ki, bu iki maç millî temas değildi.»
bülent esel
«mısır'a karşı üç milli maç oynadım. atina'da bir gol atmıştım. ankara'da ise ili tane... ankara maçında sağiç erol'dan çok güzel bir pas aldım, onsekize daldım ve sıkı bir şutla ilk golü yaptım. lefter'in 2'nci golünden sonra turgay çok uzun bir degaj yapmıştı. onu da onsekiz dışında yakaladım. santrhafa çalım atıp ceza sahasına dalınca şutumu çektim. baktım üçüncü gol olmuştu.»
erol keskin
mısır'la yaptığımız dört maçtan son üçünde yer alan (eski fenerbahçeli) adaletli büyük erol anlatıyor: «bir maçta ilk golü umulmayan şekilde yemek takımı her bakımdan yıkar. kahirede de böyle oldu. mısır sağaçığının ortasını solaçıkları kaleye havale etti. turgay kalesinden çıkmıştı. kalede yalnız naci vardı. topu göğüsle veya kafa ile kesebildi. koltuğunun altından top geçince fena halde bozulduk. zaten maça çıkışta «b» kadroları yerine «a» takımını görünce bir hayli ürkmüştük. seyircileri futbolden anlar. o zaman futbolleri iyi idi.»
bülent eken
13.5.1949 da atina'da 3-2 galip geldiğimiz maçta oynayan galatasaraylı bülent eken anlatıyor: «maçı yunanistan gibi bir memlekette oynuyorduk. ne yapıp yapıp kazanmamız lazımdı. mısır santrforu, forvetleri'nin yegâne şut atanıydı. çok da çabuktu. kendisine güç yetişiliyordu. o zaman futbol federasyonu fahri reisimiz ulvi bey saha kenarından bana bazan bağırıyordu «seni hep geçiyor» diyordu. köşede bir fırsat düştü. biraz sertçe çıktım. o tehlikeli oyuncu sakatlanarak sahayı terk etti. 2-1 galip vaziyetteyken ölü bir topun üzerinden geçeyim dedim. dönüp bir de baktım ki top ağlarımızda 2-2 berabere olmuştuk. çok şükür ki, şükrü 3 üncü golü yaptı ve galip geldik.»
not: erol keskin'in anlattığı maç 8.12.1950'de akdeniz kupası u-21 milli maçıdır. mısır 3-0 kazanmıştır.