ilk basımı 1993 yılında olan jupp derwall'ın "türkiye anıları" kitabından;
nefis bir havada bulutların üzerinden uçuyoruz. avusturya, yugoslavya ve bulgaristan'ı geride bıraktık bile.
kaptanın, kabin hoparlöründen gelen sesi, edirne'yi geçmiş bulunduğumuzu ve istanbul'a yaklaştığımızı bildiriyor. bunu baş hostesin kemerlerin bağlanmasını, sigaraların söndürülmesini ve inişe hazırlanılmasını isteyen anonsları izliyor.
uçak tam bir yumuşak iniş yaptıktan sonra, neredeyse büyük, gümüşten bir martıymış gibi atatürk havalimanı'na doğru azametle yaklaşıyor.
türk topraklanna son kez üç yıl önce ayak basmıştım. o sırada alman millî takımı ispanya'da yapılacak 1984 avrupa şampiyonası için eleme grubu maçında izmir'de türkiye'ye karşı sahaya çıkacaktı.
benim için hâlâ bugün bile güzel bir anıdır. ama, bizim için önemli olan sadece bu maçı 3-0 kazanmış olmamız değil, öncelikle bu şehir ve onca cana yakın insan, takımlarını izlemek, yerinde desteklemek için yakın uzak demeyip maça gelen türk futbol severleriydi. 85 bin kişi bir duvar gibi takımlarının arkasındaydı. seyircinin türk takımını her atağa kalkışında cesaretlendirmek için "türkiye! türkiye!" diye haykırışlarını hâlâ duyar gibiyim. ama o nefis, sulu portakallar başka amaçlar için kullanılabilirdi... havada uçuşan vitamin gülleleri olmadan da bu muhteşem seyirci karşısında saygı ve benimseme duygularına kapılmıştık zaten. rakip taraftan bu kadar özen ve saygı görmek güzel bir duygu.
alman lufthansa şirketinin uçağından inmeden hemen önce bunları düşünmeden edememiştim. o an, türk seyircisinin izmir'de gördüğüm o sevecen tavrının değişmiş olamayacağını hissettim.