öztürk pekin türkiye'de enterasan bir maç anlatıyor. bir takımın okunuşu diyojgor, yazılışını anlatmama imkan yok; bir sürü sessiz harf var. bütün harflerin üstten çizgili alttan çengelli olarak yer aldığı karmaşık bir liste içinden çıkılması mümkün olmayan bir durum.
ilk maçı istanbul'da anlatan öztürk pekin rövanşa gitti. bende merkezde kulaklığı taktım öztürk kıvranıyor, 'ya ümit bana saha kenarından maç anlattırıyor bunlar.' 'idare et artık öztürk diyorum.' maça 15 dakika kala çabalayan öztürk pekin'in son feryadı: hala kadroları vermediler ne yapacağım ben şimdi? 'kıvır koçum ilk maçın bilgilerine yüklen yapacak başka bir şeyin yok.'
öztürk maçı anlatmaya başladı. ilk maçın kadrolarından başka hiçbir bilgiye ulaşamadan ve tek silahı kolundaki saatine güvenerek maça girdi. ilk otuz dakika iyide idare etti. anlatıyor ama pek birşey söyleyemiyor. heyecanı veriyor ama ıkındığınıda hiç belli etmiyor. 15. dakikada golü yedik. tekrarında ekranın köşesine bir yazı bindi. diyojgor:1 - beşiktaş:0. güzel sonra bir yazı daha binivermez mi: felidö: 1 evet felidö: 1... öztürk de golün adresini veriverdi bir güzel tabi beşiktaş'ımız maalesef felidö'nün golüyle 1-0 yenik duruma düştü.
ilk maçın kadrosu bende mevcut orada felidö isminde biri yok. öztürk de bunun farkında. şimdi golü atan felidö, istanbul'daki ilk maçta forma giyememişti ve bugün rövanşta yer aldı golünü de attı diye kıvırdı.
44'te rakip bir gol daha atmaz mı! ilk golü atan 1.65 boylarında esmer ve ufak tefek bir orta saha oyuncusu ikinciyi atan ise 1.90'lık sapsarı bir santrafor ve ekranın köşesinde yine aynı yazı diyojgor:2 - beşiktaş:0. veeee felidö: 1. herkesin yapacağını yaptı öztürk ve kendisinin yanlış gördüğünü macar televizyonun daha doğru bileceğini kabul ederek ekrana uydu. rakip felidö'nün golüyle farkı ikiye çıkardı. bir açık kapıda bırakmadı değil bize, '9 numaralı golcü vurdu gibi geldi ama golü ilk maçta oynamayan felidö'ye yazıyoruz. ekranlarınızda da izlediğiniz gibi' diyerek, oryantalinde ötesine geçti.
devre oldu, hemen ilk yarı kayıt bandını sardık, hayır doğru iki ayrı adam atıyor. şaşkınlıkla yarıya girdik. ikinci yarı daha büyük bir felaket.
şimdi ikinci yarı başlıyor. rakip acele bir gol daha yazıveriyor. bu sefer ekrana binen bilgi biraz farklı: diyojgor:3 - beşiktaş:0. felidö 2. şimdi yandık işte. 3 golü atan futbolcuların üçü de birbirinden farklı üstelik çok farklı biri çinli sanki diğeri zambiyalı, üçüncüsü ise eskimolu. golü atan ayan beyan bir üçüncü topçu ve karşımızda 'felidö: 2' yazıyor. tamam o dönemlerde göztepe üç-dört mehmet'le oynardı, birini ayırmak için fuji mehmet yapmıştık, 'fuji, marka motorsiklete binip idmana gelir diye...' ama bu takım üç felidö'sünü birden ilk maçta oynatmamış olamaz ki.
üçüncü golü atanda kardeş olamayacak boyutta farklı biri. öztürk de dedi ki, 'bugün sahada biraz hızlı yürüyecek olsanız mutlaka bir felidö'ye çarparsınız. beşiktaş hangi felidö'yü tutacağını şaşırmış vaziyette.
sonra bir gol daha üstelik kaleciyi çalımlayarak bomboş kaleye atılan bir gol ve üçüncüyü atanla çok farklı bir adam bu sefer iyice eminiz çünkü golü atan sağ bekleri ve artık sırt numaralarıda açıkça seçiliyor. o da olmaz mı felidö 2.
son gol penaltıdan. başka biri atıyor penaltıyı, çünkü oyuna yeni girmiş bir adam. biraz evvel girdi ve penaltıyı atıyor yine felidö: 2. heralde diyorum içimden, heralde kupada gol krallığına oynuyorlar, ama biz yutar mıyız ha! birde felidö'ye yazıyorlar golleri.
iş çığrından çıktı son beş dakikaya girerken 5-0 mağlup durumda, oyun devam ederken biz kan terlerken, servisin telefonlarından birinden macar sefareti yetkilisi bana ulaştı.
o sıralarda öztürk şunu diyordu: sevgili seyirciler tura veda etmek üzereyiz. felidö kardeşler canımıza okudu bugün. felidö 1'den ilk yarıda gelen iki gole, ikinci yarıda büyük kardeş felidö 2 üç gol daha ekledi ve turu yarıda bıraktık.
öztürk bunları söylerken telefondaki yetkili acı gerçeği yüzüme söylemekteydi: beyefendi! arkadaşınız uyarın. felidö demek macarca 'devre' demektir, yani iki gol birinci devre, üç gol de ikinci devre...