... ve 18 mayıs 1960 da glasgfow şehrinde. 10 yıl içinde turnuvanın rekorunu teşkil eden 135 bin seyircinin, ayrıca milyonlarca televizyon ekranının önünde real madrid beşinci defa olarak finali oynamak üzere sahaya çıkıyordu.
beş yıldır finalist olmak şerefini bırakmamış. ilk dördünde final maçını da almayı başarmıştı ispanya'nın beyaz şeytanları... bu beşinci idi. yalnız bugün finalin bir özelliği vardı:
ilk dört yıl final maçlarını hep lâtin ülkelerinin takımları oynamıştı. iki defa fransa’nın reims'i, birer defa da italya’nın fiorentina'sı ve milân'ı. bugünkü finalist bir lâtin değildi. batı almanya’nın eintracht frankfurt takımı zorlu bir süzülmeden sonra finale gelmişti.
aradan beş yıl daha geçecek ve bu alman takımı turnuvanın ilk 10 yılında final oynamak şerefini kazanmış avrupa takımları içinde lâtin olmayan tek takım olarak kalacaktı. gerçekten ilk on yılın bütün finalistleri dört lâtin ülkesinden gelecekti: ispanya, fransa, italya ve portekiz... bir de eintracht frankfurt.
dömifinal maçında iskoçya'nın glasgow rangers'ini diğer iki dömifinal takımının yetkili temsilcileri önünde iki maçta tam 12 gol atarak yenmişti. eintracht. diğer dömifinalistlerin temsilcilerin şunlardı: real madrid'den osterreiches, barcelona'dan munoz... iki ispanyol takımından biri finalist olacaktı, bu yüzden ikisi de diğer finalisti büyük bir dikkatle izliyorlardı. ve iki maçta 12 gol izlediler: 6-1 ve 6-3.
diğer dömifinal maçları gerçek bir dev karşılaşması oldu: real madrid, barselona'yı iki maçta da 3-1 yendi. ( http://www.macanilari.com...adrid-195919605017--.html) halbuki barselona bu defa çok umutlu başlamıştı finale... ona bu büyük umudu veren ingiltere'nin şöhretli wolverhampton’una karşı çıkardığı şâhâne oyun oyun ve aldığı sonuçtu: 4-0 ve 5-2. ancak, wolves kalesine bir maçta beş golden dördünü atan kocsis, real madrid kalesine 89 uncu dakikada bir gol atabiliyor ve bu barselona'nın şeref golü oluyordu.
finale gelince: hapden parc’da oynanan maçın hikâyesini anlatan iskoçya gazetelerinden biri real madrid'in adını şöyle kullanarak manşet atıyordu: «that is the real football» «gerçek futbol budur» anlamına gelen bu cümle ile real madrid belki de gerçek yerine oturtuluyordu.
avrupa şampiyon kulüpler turnuvası artık dünyanın başka yerlerinde benzer organizasyonların doğmasına da sebep olmuştu. -bunun sonucu şu oldu: avrupa şampiyon kulüpler turnuvası şampiyona real madrid daha büyük ve daha şerefli bir ünvana doğru yürüdü... güney amerika şampiyon kulüpler turnuvası galibi uruguay'lı penarol'u -ilk maçta golsüz berabere kaldıktan sonra - 5-1 yendi.
beşinci defa basına konulan şampiyonluk tacı şimdi bir de kulüplerarası dünya şampiyonluğu ünvanı ile süslemişti.
turnuvanın bu beşinci yılı türkiye için ümit verici bir başlangıçla başlamıştı. gelgelelim iş sonuna kadar öyle gitmedi. türkiye şampiyonu fenerbahçe eleme maçlarında macaristan şampiyonu csepel'in karşısına düşmüş, hiç kimsenin beklemediği bir sonuç alarak csepel'i elemişti. hem de istanbul'da birinci dakikada yediği talihsiz bir golle berabere kalıp, peşte'de şâhâne bir oyun çıkartarak. gerçekten o gün fenerbahçe başta avni ve basri olmak üzere defansta çok büyük bir başarı göstermiş. forvet de en güzel maçlarından birini çıkartmıştı.
ilk turda fenerbahçe'nin rakibi nice oluyordu. ilk maçta can'ın ve şerefin golleriyle 2-1 kazandığı maçın revanşını aynı skorla kaybetti. fenerbahçe'ye üçüncü maç hakkını veren golü lefter penaltıdan yapmıştı. 20 gün sonra cenevre’de üçüncü maç oynandı. yağmurun bardaktan boşanırcasına yağdığı, sahada topun sıçramadığı maç, bir futbol maçından çok vaterpolo maçı gibiydi. fenerbahçe herşeye rağmen baskılı ve saldırıcı idi. gel gör ki, nice’lilerin yaptıkları kontratakların hiçbirine dayanamamıştı fenerbahçe. sonuç feci idi: 3-1. ( http://www.macanilari.com...bahce-195919605005--.html)
nice, çeyrek final maçlarında nice’deki maçta real madrid'i de 3-2 yenerek büyük bir başarı kazanıyordu. tabii madrid’deki revanı da onlara acı oldu: 4-0.