kader ağlarını örmeğe başlamasın bir kere... birbirleriyle ilgisiz gibi görünen insanları, olayları yan yana, üstüste getirip gene de yapacağını yapıyor... 18 nisan 1865 pazar günü... gökte pırıl pırıl bir güneş... etrafta ılık, tatlı bir hava... bu mevsimde, böyle bir havada şehirliler âdeta içlerini yıkamak için koşarlar kırlara.» biz de, eşimle emektar arabamıza atlayıp büyükçekmece'ye kadar uzanmak istedik ogün.„ oh! dünya varmış... gözlerimiz yeşile, burunlarımız nemli toprak kokusuna, kulaklarımız sessizliğe ne de hasretmiş. büyükçekmece’ye gelince etrafın güzelliğine doyamayıp silivri'ye kadar uzatmak istedik yolumuzu.. tam silivri'ye birkaç kilometre kala yol kenarından iki turist otostopçu parmağı uzandı önümüze...
sevimli, sarışın bir kız ve upuzun saçlı, sakallı bir delikanlı... biraz ilerden döneceğimizden, işlerine yaramıyacağı mızı düşünüp durmadık. amma azıcık ilerledikten sonra, halleri içimize dokundu. hemen dönüp onları hiç olmazsa çorlu'ya kadar götürmeğe karar verdik...
fakat turistler gördüğümüz yerde yoktular... başka bir vasıta alıp götürmüştü herhalde onları... ancak iki gün sonra gazetelerin birinci sahifelerinde çıkıverdiler karşımıza... saçlı sakallı delikanlı, sarışın, sevimli sevgilisinin ırzına tecavüz etmek isteyen bir minibüs şoförünü bıçaklayarak öldürmüş, kaatil olmuştu...
bir hakem..
12 aralık 1964 cumartesi günü galatasaray takımı izmirde bir lig maçı oynuyordu. ( http://www.macanilari.com...saray-196419651406--.html) maçın hakemi mustafa gerçeker, galatasaray kalecisi bülent'in eli kolu tutularak atılan nizamsız bir golü göz göre muteber addetti. sonra da itiraza yeltenen bülent'i kalesinden atıverdi. takım kaptanı olarak kendisinden bâzı şeyler öğrenmek isteyen metin oktay'ın da ağzını ağır küfürlerle kapatıverdi... maçtan sonra metin oktay hakemden dâvâcı olacağında israr ettiğinden karakola gidildi.
sonra da sporcuların arasındaki olayların adliyeye kadar aksetmesinin pek çirkin olacağını düşünüp araya girenler metin'i dâvâsından güçlükle vazgeçirdiler... ertesi günü galatasaray bir gün evvel kendini iyi hissetmediği için takımdaki yerini alamıyan turgay'ı mecburen kalesine koydu.. turgay o ruh hâleri içinde anormal bir çıkış yapıp düştü, kolunu kırdı. aylarca kalesinden uzak kaldı... allah göstermesin ebediyen de kalabilirdi... geçen hafta ise aynı hakem küme düşmemek için didinen bir takımı, beykoz’u kılı kıpırdamadan cayır cayır yakıyordu...
kader ağlarını örüyor
ah!.. edirne yolundaki o turistleri arabamıza alabilseydik... saçlı, sakallı delikanlı boş yere kaatil olmayacaktı.
ah!.. izmir'de metin'i dâvâsından vazgeçirmeseydiler, yahut sonradan da olayın üzerinde ciddi olarak durup, futbol federasyonuna şikâyette bulunsaydılar, muhakkak ki mustafa gerçeker'e uzun müddetceza verilecek, o da beykoz'a kıyamıyacaktı... dedim ya, kader bir kere ağlarını örmeğe başlamasın. birbirleriyle ilgisiz gibi görünen insanları, olayları yanyana, üstüste getirir de, gene de yapacağını yapar... turist delikanlıcık kaatil olur... turgaycığın kolu kırılır... ve beykozcuk da cayır cayır yanar...