ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında alp ulagay'ın "dünya kupası ve afrika futbolu" başlıklı yazısından;
1 temmuz'daki eşleşmede kamerun, ingiltere'yle kozlarını paylaşmak için napoli'nin 80 bin kişilik san paolo stadına ayak bastı. belki de turnuvadaki en iyi oyununu sergileyen kamerun 0-1'lik yenilgiden ikinci yarı başında oyuna alınan milla'nın iki şık asistiyle 2-1'lik üstünlüğe yükseldi. yarı final çok uzak gözükmezken bitime yedi dakika kala ebwelle'nin ingiliz golcü lineker'i ceza alanında düşürmesi bu rüyaya son verdi. penaltıyı kendisi kullanan lineker maçı uzatmaya taşıdı. bu penaltıya uzatmada bir ikincisini ekleyen golcü oyuncu adahlar'ın zor bela yarı finale kapağı atmalarını sağladı.
ama bu maçtaki futbol gösterdi ki bundan sonra afrika takımlannı ciddiye almayanların hali vahim. çünkü alışılmadık bir hareketliliğe ve atletik kabiliyete sahip kamerun gibi takımlar özellikle avrupalılar'ı hazırlıksız yakalayabiliyorlardı. eksik yönleri ise bu özelliklerine uygun bir taktik anlayış ve devamlılıktı. örneğin italya'da arjantin galibiyeti kamerunlu futbolculara büyük bir motivasyon sağlamıştı. bu sayede her maça tüm güçleriyle asıldılar. ama aynı hırs dört yıl sonra abd'deki finallerde ortada yoktu.
her şeye karşın bu hareketli futbol stili ve renkli sevinç görüntüleri türk futbolseverlerin de sempatisini topladı. bu sempatiyi hatırlatmak için heyecanın doruğa çıktığı ingiltere maçı akşamına dönmek yeterli. o sene denenen bir uygulamayla istanbul'da rumelihisarı'nda haftanın belli günleri dünya kupası maçları dev ekrandan yayınlanıyordu. iki takımın kıran kırana mücadelesinde afrika takımını desteklediğini belli eden yüzlerce türk seyirci kamerun'un her golünde havalara sıçradılar, hatta omam-biyik, n'kono ve kunde'nin duyamayacağı tezahüratlar bile yaptılar. ingiltere'yi galibiyete taşıyan iki penaltı golünden sonra ise sadece beş-altı ingiliz'in sevinçten dans ettiği görülüyordu.