ilk basımı 2002 olan "dünya kupası" kitabında akif kurtuluş'un "'74, '78 ve dükut-der'in şanlı mücadelesi" başlıklı yazısından;
"konu mankeni" sokağımız, o yılın haziran ve temmuz ayı boyunca, polonya, almanya ve hollanda taraftarlığı arasında ciddi bölünmelere tanık olmuş, her maçtan sonra mehmet akif ilkokulu'nun bahçesindeki minyatür maçlarda, bu üç takım arasında turnuvalar düzenlenmiştir. rakip takımın kuvvetli olduğunu görünce "yaa bıraak olum, ben aslında hollandalı'yım" diyen yavşak almanlara da rastlanmıştır. neeskens, maocu breitner, keltoş lato, szarmach, gadocha, götten (bu almanca bir sözcüktür) bacak müller, imparator beckbenbauer, rep adları o maçlarda paylaşılmış; ama bir ad, üzerinde marka ve patent hakkı açısından ciddi sürtüşmelere vesile olmuştur: cruyff. kupayı kazanan mahalledeki almancıların bile hakkını teslim ettiği bir takım ve bir isim varsa, finalde kaybetmiş hollanda ve cruyff tur. benim de ayinlerine katıldığım tarikatın takımı ise tartışmasız polonya'dır. o nedenle, minyatür kale maçlarımızda, "takım dizilişi"ndeki pozisyon akrabalığımdan, bu maçlarda szymanowski "mahlasını kullandığımı eklemeliyim. isterseniz o geri dörtlüyü burda hürmetle analım: szymanowski, gorgon, zmuda, musial.
tarikat dedim de! burada hemen bir parantez: dünya kupası'nı televizyondan izleme derneği'nin kuruluşu da bu kupadır. kısa adıyla dükut-der diye anılacak bizim teşkilat, maç programından, maçta yenilecek içeceklerin teminine; mali sorunların bir uyum içinde çözümünden, maç sonrası etkinliklerin düzenlenmesine kadar birçok önemli işler başarmış bir örgütlenmedir. kısa sürmüş tarihine, ilerleyen bölümlerde de atıf yapılacaktır.
yalnız bakın, gelin 74'ü kapamadan önce, muhterem bir kardeşimize de hürmette kusur etmeyelim. bilmeyenler açısından söylüyorum, 74 kupası'nı dönüşümlü evlerde izlediğim oleyis mahallesi, bir kısmı adı üzerinde oleyis sendikası işçilerinin, bir kısmı ise 27 mayısçı orta ölçekli subayların kooperatif evlerinden müteşekkildir. bu bakımdan dokusu itibarıyla siyaseten "sol"da konuşlanmıştır. breitner'a bu hürmetimiz, dolayısıyla sebeb-sonuç ilişkisi bakımından hiçbir postmodern yorumu gerektirmeyecek kadar nettir. çünkü, paul ön ismiyle camiamıza malolmuş bu değerli şahsiyet, o aralar "harbi solcu" olduğunu deşifre etmekte hiçbir beis görmemiştir. zaten bizim maçlarda breitner "kod adı"nı alan kardeşimiz, 12 eylül'den sonra mamak, ardından bartın ve çanakkale "ceza" turlarından sonra ancak 1985 filan gibi sokağa bünyesini atabilmiştir. gerçi sokak artık çok değişmiştir ve bu bünyeyi ne yazık ki kısa sürede dışarı atacaktır. bu da ayrı bir konu.