dün de bükreş'de çalışan galatasaray sol haf için, kadri ve büyük ahmet arasında bir tercih yapamadı
turhan doğu bükreş'ten bildiriyor
galatasaray, dün 23 ağustos stadında yaptığı antrenmanla yarın dinamo ile oynayacağı avrupa şampiyon kulüpler kupası ilk tur maçının hazırlığını tamamlamıştır.
sakatlığı geçen metin oktay tamamen iyileştiği ve takımındaki yerini alacağım bildirmiştir. dünkü idmanda çalışkanlığı ile dikkati çeken ve şutlarıyla göz dolduran metinin dinamoya karşı oynatılacağını açıklayan idareciler bir tedbir olarak bu futbolcunun müsabakadan evvel de hususi bir antrenmana tâbi tutulacağını söylemişlerdir.
galatasaray'ın dinamo önünde «turgay - candemir, k. ahmet (b. ahmet) - suat, ergun, b. ahmet (kadri) - tarık, mustafa, metin, talât, uğur» şeklinde yer alacağı tahmin edilmektedir. menecer gündüz kılıç ve antrenör coşkun özarı takımın son şekli üzerinde henüz tam bir karara varılamadığını açıklamış ve tek tereddüt ettikleri noktanın solhaf mevkii olduğunu belirtmişlerdir. ahmet berman solbeke konulduğu takdirde, solhafta kadri aytaç oynayacaktır.
günlerini, idmanların dışında istirahat etmekle geçiren galatasaraylı futbolcular rakip sahada yapacakları müsabakaya hazır olduklarını söylemektedirler. takım kaplanı turgay «dinamo'nun kuvvetini kıbrısın omania takımı karşısında çıkardığı bol gollü, şutlu ve deplasmanlı futbolden sonra kabul etmemeye imkân yok. ancak, biz bütün aleyhte şartlara rağmen avrupa şampiyon kulüpler kupasının ikinci tur şansını bir oyunda elimizden kaçırmamaya azimliyiz.» demiştir.
bükreş civarında bir yerde kamp halinde bulunan dinamolular müsabaka hakkında tahminde bulunmaktan kaçınmakta ve soruları sualleri cevapsız bırakmaktadırlar. ancak son iki mağlûbyete ve formsuzluğuna rağmen dinamo'yu romen futbol otoriteleri favori kabul etmektedirler.
dün romanya futbol federasyonunun davetlisi oalrak köstenceye gider federasyon müşahidi faruk ılgaz, galatasaray - dinamo maçının bükreş radyosundan naklen yayını için yaptığı teşebbüslerden müsbet netice almıştır. türkiye saatiyle 19 de başlayacak olan karşılaşma bugün tesbit edilecek bir metraj üzerinden türkçe nakledilecektir.
avrupa kupasının ilk tur eleme maçı: galatasaray, dinamo karşısında
turhan doğu bükreş'ten bildiriyor
galatasaray, avrupa şampiyon kulüpler turnuasındaki ilk maçını bugün mahalli saatle 18 de, türkiye saati ile 19 da bükreş dinamosu ile oynayacaktır.
23 ağustos stadında yapılacak olan karşılaşmayı üç bulgar hakem idare edecektir. dünkü antrenmandan sonra teknik menecer gündüz kılıç, galatasaray'ın sahaya şu kadro ile çıkacağını açıklamıştır: turgay - candemir, b. ahmet -suat, ergun, kadri - tarık, mustafa, metin, talat, uğur.
dinamo takımı idarecileri ise tesbit ettikleri onbiri basına açıklamaktan sarfınazar etmişlerdir.
iddiasız gorünmekle beraber romenlerin iyi hazırlandıkları ve 16 eylülde istanbulda yapılacak olan rövanş maçına avantajlı olarak gelebilmek için farklı bir galibiyet kazanmapa çalışacakları tahmin edilmektedir.
bu hususu gözününe alan galatasaray takımı meneceri de mustafa'yı sağiçe alarak müdafaayı kuvvetlendirmek yolunu tutmuştur. umumi kanaat saha ve seyirci avantajına sahip olan dinamo'nun daha şanslı olduğu merkezindedir.
bükreş radyosu, dinamo ile galatasaray arasındaki maçı saat 18 dan itibaren uzun dalga 1985 metre, kısa dalga 540 - 426 metreden türkçe olarak yayınlayacaktır.
galatasaray kulübü 19 eylülde istanbulda oynanacak fenerbahçe - dinamo arasındaki balkan kupası maçına itiraz etmiştir. avrupa şampiyon kulüpler statüsü gereğince dinamonun 16 eylülde galatasaray ile yapacağı revanş karşışaimasından başka maç oynıyamayacağını belirten sarı - kırmızılı idareciler «dinamonun fenerbahçe ile yapacağı karşılaşma bizim hasılatımızı düşürecektir» demişlerdir. bu hafta istanbula gelecek olan dinamo idarecilerinin iştirakiyle, 14 eylülde bir toplantı yapılacak ve bu mevzu karara bağlanacaktır.
çocuklar odalarına çekilmiş ve hatta belki uyuyalı bir hayli oldu. belki diyorum, çünkü bu sabahtan beri artık iyice maç havasına girmişlerdi. sarımtrak benizler dalgın bakışlar ve ara sıra da durup dururken sinirli kahkahalar, yerinde duramamazlıklar.
bu durumda büyük maç bekleyen futbolcular pek kolay uyuyamazlar da onun için belki dedim yukarda... biraz önce teker teker odalarını dolaştım, elektrikleri sönüktü hepsinin de. fakat yataklarında durmadan sağa sola dönenler de çoktu. bu hallerde onlarla konuşmaya, birşey sormağa yeltenme doğru olmaz. zira fırsat bilir ve çocuk gibi sizi lâfa tutup yalnız bırakmaktan kafalarındaki maç korkusu ile pençeleşmekten kurtarmak isterler. bunu iyi bildiğimden hiç seslenmeden dolaştım odalarını. yalnız turgay yatağında doğrularak «bir yarıını da atlatırsak baba» diye laf açarak beni yanında alıkoymaya teşebbüs etti. ben laf değiştirip neşeli birkaç söz söyleyip sıvıştım yanından.
simdi aşağıda otelin holünde coşkunla yapayalnız oturuyoruz. çünkü bizlerin de uyku girmiyor gözlerimize. üstelik bizleri yatağa sürükleyecek sükunete sevkedecek de yok. düşünüyoruz, düşünüyoruz...
romenler wm oynuyoruz diye iddia ediyorlar, ama bu pek değişiki bir wm...
4-2-4 veya 1-4-1-4 şeklinde yayıldıklarını görmemiz oyunun her ânında mümkün. 4-2-4 de arka dördü, 2-3-4-6 numaralı, orta ikiyi 5 ve 9 numaralar, ön dördü ise, 7-8-10-11 numaralı oyuncular koruyorlar... orta ikideki 9 numaranın vazifesi, bazen de 10 veya 8 numara tarafından yapılıyor. 1-4-1-4 de gelince, en arka 1'de 3 numarayı, öndeki 4 ve 2-5-6-4 numaraları, onun önündeki birde ise, 9 numarayı en önde de 7-8-10-11 numarayı görüyorum.
işte rakiplerimizin bu elastiki seyyal oyun tarzı, üstün fizik kondisyonları bakımından usanmadan yaptıkları seri deplasmanlar. bizleri düşündürüyorlar, düşündürüyorlar... kendimize göre, bilgilerimizin ve tecrübelerimizin yettiği kadar birşeyler düşünüp, çocuklarımıza uzun uzun konuştuk pek tabii...
fakat evdeki hesap çarşıya uyar mı uymaz mı?
veya başkasının evdeki hesabı daha doğru mu çıkar?
işte bütün bunların cevabını yarın sahada verecek futbolcular...
düşündükçe bir heyecan sarıyor bizleri. artık gidip yatmalıyız. bir an onlar kadar dinç almamız gerekiyor yarına.
allah rahatlık versin hepimize... inşallah utanmadan bakarız dönüşte yüzlerinize...
golü 2. yarıda metin attı. dinamo ise beraberliği penaltıdan temin etti
turhan doğu bükreş'ten bildiriyor
galatasaray avrupa şampiyon kulüpler kupasının eleme turundaki ilk maçını dün bükreş'in 23 ağustos stadında dinamo ile oynamış ve 1-1 berabere kalmıştır.
bu büyük başarı, saha ve seyirci dez avantajları gözönüne alınacak olursa bir kat daha devleşecek ve sarı - kırmızılı onbirin 90 dakikalık mücadelesinin değeri ortaya çıkacaktır.
peşinen söyleyelim ki; galatasaray 16 eylülde istanbulda oynayacağı ikinci maçta dinamo'yu mağlûp etmek ve kupadan elemek şansına büyük çapta sahip bulunmakladır. zira farklı mağlûbiyete uğrayacağı tahmin edilen sarı - kırmızılı ekibin 23 ağustos stadında çıkardığı kombine oyun ve 4-2-4'ü vihakkın sahada tatbik edişi küçümsenmemek bir yana, kaliteli elemanların artık kollektff futbola uyacak kıvama geldiğine bir misal teşkil etmektedir. en ufak bir mübalâğaya kaçmadan söyleyelim: takımını en az, bir akdenizli millet kadar candan alkışlayan romenlerin önünde ilk dakikalarda fevkalade şuurlu, süratli bir oyun tutturan sarı - kırmızılılar daha 4. dakikada metin vasıtasıyla romen kalesine kadar sarkmışlardır. santrhafın golden metin'i bir orak gibi biçişi ve hakem hristov'un bu hareketi penaltı ile tecziye etmemek için gözlerini yumuşu hepimizi maçın istikbal hakkında endişeye düşürmeye kâfi gelmişti. fakat galatasaray mustafa ile geriyi kapatıyor ve kadri vasıtasıyla kontratağa geçerek rakip kaleyi zorluyordu. 13. dakikada metinin direğin dibinden giden şutu, 25. dakikada gene kaleciyi de üzerine çeken metin'in topu köşeye plâseleyişi ve 16. dakikada bir fişek süratiyle metin'in topu kaleye havale edişi gol olmamasına rağmen galatasarayın bu maç üzerindeki iddiasını ortaya koymuştu. ev sahibi dinamo ise bu bocalayıştan ancak kendisini 30 dakikada kurtarabilmişti. fakat turgay devleşecek ve sağaçık pircalap'tan evvel atağını yapacak ve muhakkak bir golü önleyecekti.
ikinci yari ve galibiyet golü
galatasaray ilk yarıyı golsüz atlatmış ve ikinci devreye aynı arzu ve hızla girmişti. 54. dakikada mustafa'nın metine aktardığı pası palermodan bu yana büyük talihsizlikler içerisinde bulunan bu futbolcu çok iyi değerlendirdi. evvelâ solhafı, sonra santrhafı, daha sonra da sağbeki geçerek soliçe kayan metin o bildiğimiz ve alıştığımız eski metin olarak çapraz şutunu patlattı. kaleci utu topu seyretmişti. başka bir hareket yapmasına da imkân yoktu.
galatasaray rakip sahada yakaladığı bu avantajı korumak maksadıyla kuvvetini geriye yığdı. ileride bir metin kalmıştı. romenler ise ölü sahayı ellerine geçirmiş, akın üzerine akın tazeliyorlardı. fakat kadri, suat ve mustafa ayaklarına aldığı topu iyi kullanıyorlar ve mümkün mertebe dakikaların eriyip, gitmesine çalışıyordu.
dinamo takımı futbolcuları bu hale sinirlenmişlerdi. sertlik başlamıştı. hakem ise bitaraf değil, bir taraf olduğunu acayip kararlarıyla artık ortaya koyuyordu. nitekim 70. dakikada bir karambolde santrforla turgayın birbirini itişini tek taraflı tecziye edecek ve maalesef galatasarayın galibiyetine mâni olacaktı. pircalap'ın çektiği penaltı fileleri bulduğu zaman hakemle sarı - kırmızılı futbolcular saha ortasında tartışıyorlardı. maçın bundan sonraki kısmında ise bir fevkaladelik olmadı. galatasaray bu beraberlikle avrupa şampiyon kulüpler kupasının ikinci turuna yükselme şansını yüzde 70-80 nisbetinde yakalamış oluyordu. zira, revanş mithatpaşa stadında olacaktı.
galatasaray profesyonel takımı bu sabah saat 8 de otobüsle bükreş'ten hareket edecektir. kafilenin gece geç saatlerde istanbula gelmesi beklenmektedir. takımının aldığı bu neticeden büyük bir memnuniyet duyduğunu belirten menecer gündüz kılıç «çok iyi oynadık. verdiğimiz taktiği aynen tatbik ettiler. istanbulda hiç şansımız yokmuş gibi revanşa hazırlanacağız. metini tekrar kazanmış olmaktan duyduğumuz sevinç büyüktür.» demiştir.
galatasaray yarından itibaren dinamo ile yapacağı revanş maçının hazırlığına başlayacak ve muhtemelen kampa girecektir.
dinamo kulübü idarecileri ise galatasaray'ın hakettiği neticeyi aldığını söylemiş ve penaltı için «o da bizim hakkımızdı» demişlerdir.
«galatasaraya karşı borcumun birinci taksitini ödedim. g. saraya çok leyler borçlu olduğumu ben de biliyorum. ama, son günlerde bunu hatırlatanlar o kadar çoğalmıştı ki... inşallah borcumun ikinci taksitini de pazar günü mithatpaşa'da öder, sevgili takımımızın tur atlamasını sağlarım. yalnız, şu kadarını söyliyeyim ki, her insanın iyi, kötü günü vardır. karşıdakilerin bunu anlaması gerekir.
evet, 23 ağustos stadyomunda dinamo'ya attığım golü anlatacaktım. benim bildiğim gol, goldür... iyisi, kötüsü olmaz. mesela bu golü çok güç pozisyonda değil de, ellini, kotumu sallaya sallaya atmış olsaydım, beraberliğimizin kıymeti olmayacak mıydı? ikinci devrenin galiba 15 dakikasını oynamıştık. birden mustafa'dan bir top uzandı. ceza sahasının dışında idi. solhaf koşup, almak istedi. bir atak da ben yaptım. topa basarken çalımımı attım. o ekarte oldu. üzerime çıkan santrhafı da sola doğru yatırdım. ceza sahasının sol köşesini bulmuştum. sağ bekin müdahalesine rağmen, çapraz bir vole savurdum. top ters köşeden ağlara takıldı. birden çocukları, üzerime sevinçle atılmış buldum. gol böyle olmayıp da, şöyle tesadüfen bir dokunsaydım, zannediyorum ki, değerindin hiç bir şey kaybetmezdi...»
bükreş'den sizlere son yazdığımda maçtan bir gece evvelki hâlimizi anlatmağa çalışmıştım. o gece yataklarında maç heyecanı ile kıvır kıvır kıvranan çocukların odalarını bir bir gezmiş, koskoca turgay'ın bile heyecanı ile başbaşa kalmak korkusu ile beni lafa tutup yanında alıkoymağa çalışmasını güç atlatmıştım.
yarının sonunda ise, sizlere şöyle sesleniyordum: «allah rahatlık versin hepinize, inşallah dönüşte utanmadan bakabiliriz yüzlerinize...»
şimdi artık işimiz bitmiş, heyecanımız dinmiş bulunuyor. tabii önümüzdeki pazara kadar. çok şükür bugün için yüzlerinize bakamayacak halde de değiliz. gel gelelilm bükreş'teki maçımızın bulgar hakemleri, eğer politika ile sporu birbirlerine karıştırmamış olsalardı bugün muhakak ki karşınızda daha yukarda olacaktı alınlarımız..
inanarak çalışmıştık
8.9.962 cumartesi günü bükreş'deki dinamo stadında son çalışmalarımızı bitirdik. bu daha ziyade bir taktik hazırlanışı idi. ilk önce sahanın bir köşesine çekilip çimlerin üzerine oturarak sarı -kırmızı piyonların yardımı ile çocuklara ertesi günkü oyun tarzımızı nazari olarak göstermeğe çalıştık. sonra, sahada ameli olarak konuştuklarımızın tatbikatına geçtik. evvela bizim defansın vazifeleri gösterildi. tarık, turgay, metin, ben, uğur, giya dinamonun forveti olduk. coşkun da dinamo'nun oyun kurucusu 5 numaralı sağhafını temsil ediyordu. karşımızdaki galatasaray defansı şöyle sıralandı: candemir, b. ahmet, suat, ergun, kadri. bu kuvvetli müdafaayı soliçimiz talât ile sağiçimiz mustafa büsbütün kuvvetlendirmeğe çalışacaklardı. şöyle ki, sahanın her tarafını dolaşan dinamonun santrforunu mustafa bıkıp usanmadan kontrol edecek, oyun kurucu 5 numaralarını da talat tesirsiz bırakacaktı. bu anlayış içinde ve her çeşit ihtimali düşünerek sahada uzun uzun çalıştık. sonra da sıra bizim forvetin, onların defansı karşısındaki vazifelerine geldi. taktiğimiz icabı çok zaman üç, bazen dört, pek seyrek olarak da beş kişi ile çalışacak olan bu hattımızda futbolcularımıza düşen vazifeler doğrusu pek ağırdı. hele, hem rakip solbeki ile solhafını kontrol edip, hem de forvetin ataklarına yetinmesi gereken tarık'ın vazifesi cidden güçtü. bir hayli süren taktik idmanımızda bütün futbolcuların verilen vazifelere inanıp adamakıllı benimsediklerini sevinerek gördük. içlerimiz ümitle dolu otelimize döndük. ne yapacağımızı biliyor, en mühimi de eğer bunları yaparsak ancak o zaman başarıya ulanaşağımıza hep beraber inanıyorduk.
büyük ahmet
maç gününün sabahı otelin büyük holünde toplanmış konuşuyoruz. dışarda şakır şakır yağmur yağıyordu. hemen hemen bütün futbolcular orada. maçtan konuşmuyoruz, fakat eminim ki, her başka şey konuşan hep maçı düşünüyor. büyük maç heyecanı sinsi bir beyin kenesi gibi futbolcuların kafasında. bu ara genç kaleci altay telaşla yanıma sokulup heyecanla konuşuyor. «baba, ahmet ağabey yukarda bayıldı, yatıyor.» yerimden fırlıyorum. coşkun da koşuyor. ahmet'in odasına dalıyoruz, zavallıcık sapsarı bir benizle yatağına uzanmış, kendinden geçmiş. kafilemizin kıymetli doktoru operatör ali uras izah ediyor: «biraz evvel doğuk algınlığına karşı penisilin yapmıştım ahmet'e, meğer alerjisi varmış penisiline karşı. müthiş bir reaksiyon gösterdi bünyesi. istifra etti ve ayakları, diz kapakları kaşıntılarla kızarıp şişti, ama merak etme. hemen ayağa kaldırırım onu ben.» sahiden de doktorumuz kolları sıvıyor, iğneler, ilaçlar... ahmet kendine gelir gibi oldu fakat gene de başını kaldıramıyor, durmadan uzanmak istiyor. çarnaçar kaçınılmaz uykusuna terkettik onu. aradan iki üç saat geçti, başucunda bekliyoruz. ahmet uyandı, şoyle bizleri bir süzdü, sonra yataktan fırlayıp banyoya giderek kafasını doğuk suyun altına bıraktı. bir müddet sonra yanımıza geldiğinde şöyle konuşuyordu: «hiç üzülmeyin, yalvarırım güvenin bana. dün hepimize teker teker vazifelerimizi verdiniz, bugün birimizin eksikliği düzeni bozar, sonunda ölsem de oynamak istiyorum bugün.» ahmet bu sözleri ile daima isminin önünde bulunan büyüklüğü, insan olarak da hak ediyordu.
bulgar hakemlerin bize antipatileri daha maç başlamadan belli oluverdi.
coşkun maç topumuzu kabul ettirmek için hakem odasına gitmişti. topumuz dünya kupası maçları için resmen kabul edilmiş hollanda yapışı nefis bir toptu.
buna rağmen coşkun hakemlerin yanından üzgün ve sinirli olarak döndü ve bana aynen şunları söyledi: «gündüz ağabey yandık galiba. hakemler topumuza bakmadılar bile. tahta gibi romen topunu seçiverdiler. allah vere de yalnız bununla kalsa. zira davranışlarını hiç de beğenmedim.» tabii bunları çocuklara duyurmadan kulağıma fısıldamıştı... maç başladı... dakikalar ilerliyor... aşkolsun çocuklara... binlerce aşkolsun vazifelerini sanki nazari dersimizin piyonları kadar hatâsız yapıyorlar. kalemizin önünde öylesine iyi kapanıp, hücuma geçtik mi öylesine mükemmel açılıyorlar ki, kale arkasında coşkunla benim gözlerimiz doluyor. dinamolular şaşırdılar. bir türlü oyuna giremiyor, ısınamıyorlar. içlerimize şövle bir inanç yerleşiverdi, «bugün bunlar bize gol atamazlar.» nitekim kalemize şut bile attırmıyor çocuklar. ölü topları, ortaları ise turgay kaplan gibi çıkıp kapıyor... haa! az kaldı unutuyordum. daha oyunun beşinci dakikasında tarık ayağındaki topla şimşek gibi ilerliyerek iki kişiyi geçip metine yuvarladı! metin güzel bir dönüşle bomboş kalıverdi ve şutunu patlattı. fakat top direğin hemen dibinden kurşun gibi geçti gitti. hemen biraz sonra gene metin onsekize daldı şutunu çekecekken iki dinamolu kafa kol yıkıverdiler çocukcağızı yere. neyse hakem penaltı verir artık diye bekliyoruz. fakat hiç oralı olmadı bulgarcık .
bu haksızlık karşısında takımımız şahlanıyor. ve talât'ın şutları dinamo kalecisini bir hayli terletiyor. devre tamamiyle pasif hale getirilen dinamoluların sahada süklüm püklüm dolaşışlarıyla bitiyor.
onbirimiz
ikinci devre gene aynı hikaye... ve derken metin topu kaptı bir kişiyi geçti, geçti değil de daha doğrusu nefis bir bel çalımı ile yerlere yaıtdı. birini daha atladı, birini daha. aaa! bu bizim eski metin. pek sevdiği, vurmak füzelerini sallamak için tercih ettiği o sol taraftaki rampa yerine doğru da gidiyor. acaba sahiden eski metinimiz mi derken topa patlatıyor. top uzak direğin yanındaki ağları havalandırıyor. kala arkasında coşkunla öpüşüyoruz. turgay da dayanamayıp kalesinden koşup yanımıza geliyor. bu sefer üçümüz kucaklaşıyoruz. oyun devam ediyor. takımda vazifesini yapmayan futbolcu yok. dinamonun en korkunç oyuncusu sağaçık karşısında hasta b. ahmet bile insanüstü bir direnme ile takımına faydalı oluyor.
turgay kalesinde kendisinden son derece emin candemirin karşısındaki solaçık bunalıp solbek yerine kadar kaçtı. suatın fevkalade garantili, faydalı, oyunu, çıkardığı uzun toplar açılan galatasaray şemsiyesinin demir telleri gibi. ergun arkada çelikten bir kilit sanki. kadri... o da bugün cidden eski büyük futbolcu kadri... mustafa ile talata gelince. allah analarına, babalarına, türk futboluna bağışlasın onları... o ne akıl almaz mücadele. o ne nefes... o ne ciğer...
solda uğur her top alışta yıldırım gibi dinamı kalesine iniyor. oraları allak bullak ediyor. metin, hani o formsuz, ortalarda mücadeleden kaçınarak dolaşan metin, o da görülecek bir metindi o gün. bir sağda, bir solda, bir bizim kalenin önünde, ele avuca sığmıyor. peki ya tarığın hakkını nasıl ödemeli. olağan üstü bir gayretle bir bakıyorsunuz solbekin peşinde, bir bakıyorsunuz solhafın arkasına takılmış ve bir de bakıyorsunuz ki dinamo kalesinin önünde bitivermiş. laf arasında şunu da söylemeliyim ki o maçın bu büyük görünmez kahramanının hakkını yıldız tablolarında maalesef vermemişler bazı arkadaşlar. bence tarığın hakkı su götürmez şekilde dört yıldızdı. herhalde ona verilen ağır vazifeyi bilmediklerinden oalcak...
biz kalemizden tamamiyle emin bir ikinci gol gözlerken nasılsa kalemize bir top havale ediliverdi.
turgay kapmak için fırladı. fakat bir dinamolu oyuncu üzerine koşup daha topa dokunmadan turgay'ı omuzladı. kaptanımız kuvvetiyle kendini güç toparlayıp ileri bir hamleyle doğruldu, fakat rahat yumruklayamadı topu. ergun kafa ile uzaklaştırdı. tam bir «ohh!» çekeceğiz. lâkin o ne? hakem penaltı yerini gösteriyor. turgaya çullanan dinamolu meğer yere düşmüş. deli olmak işten değil. yalnız biz mi.. seksen bin sportmen romen seyircisinin en azından ellibini ıslıklıyorlar hakemi... çocuklar çılgına döndüler. sahaya çıkıp onları teskin etmeye çalışıyoruz.
bu arada hakemin yüzünü de pek yakından görebiliyorum. vicdan azabı ekşimesiyle, tuhaf bir memnunluğun mücadele ettiği karmakarışık bir surat... penaltıdan golü yiyoruz. fakat yalnız bununla da kalmıyorlar bulgar hakemleri. illâki ikinciyi attıracaklar. ofsaytları görmemezliğe gelmeler, aleni favullere kulak asmamalar, daha neler de neler...
nihayet çok şükür oyun bitiyor... fakat hayır, hakem daha üç dakika ilave ediyor... soyunma odasındaki sıralara yığılan futbolcularımız üzüntü içinde kıvranıyorlar. vazifelerini bu derece içten, canla başla görmüşlerin, bu üzüntü hiç de hakları değildi doğrusu... onlara acıyoruz. boyunlarına sarılıp «üzülmeyin» diye yalvarıyoruz. «bunun istanbulu da var» diyoruz... gece dinamo'nun şerefimize verdiği ziyafete bile çocuklar kendilerini kurtaramadılar bu üzüntüden... maçın hakemleri de ziyafette idiler. hem de tam karşımda oturdular. onlara rahat rahat bakıyorum. fakat onlar bir türlü kafalarını kaldırıp bana bakmıyorlar... ve nedense onlara kızmıyorum, acıyorum...
romen kafilesi ile birlikte müşahit sıfatı ile şehrimize gelen, federasyon başantrenörü angelo nikolescu, bükreş'te bulgar haekmin verdikleri penaltı cezası haklı mıydı sorusuna «benim gördüğüm pozisyonda turgay ortada top yokken itti. tabii bu hareket de penaltıydı» şeklinde cevap vermiştir.
dinamo bucuresti: ıuliu utu, constantin ştefan, dumitru ıvan, cornel popa, vasile alexandru, ıon tircovnicu, ıon nunweiller, haralambie eftimie, constantin fratila, ıon pircalab, vasile anghel
teknik direktörü: nicolae nicuşor
galatasaray: turgay şeren, candemir berkman, mustafa yürür, ergun ercins, suat mamat, talat özkarslı, ahmet berman, metin oktay, tarık kutver, kadri aytaç, uğur köken